English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ B ] / Bankrupt

Bankrupt traducir turco

1,099 traducción paralela
The two of us have a bet going how long it will take until you go bankrupt.
İkimiz bir konuda bahse tutuştuk ; 'iflas etmeniz acaba ne kadar sürecek? '
You call me a weakling and a coward, but if we had kept the shop, you'd be bankrupt right now!
Bana iradesi zayıf, korkak diyorsunuz ama dükkânı elimizde tutsaydık şu an iflas etmiştiniz!
America is bankrupt!
Amerika iflas etti!
And in this country, that's like going bankrupt. You're out of business.
Ve bu ülkede bu iflas etmek gibi bir şeydir, işinizden olursunuz.
And my poor family, I've got them near bankrupt.
Ve zavallı ailem, onları da iflasın eşiğine getirdim.
If my work didn't bankrupt, I would still be chief of sales.
Eğer işim batmasaydı, hala satış şefi olacaktım.
Mom died after our family went bankrupt.
Annem öldükten sonra aile paramparça oldu.
Bankrupt.
Parasız kaldım.
Soon, he went bankrupt.
Kısa zamanda iflas etti.
A poor bankrupt who was lucky to get married to a rich woman.
Zengin kadınla evlenen... bir fakir....
This country is going downhill, it's bankrupt.
Bu ülke dibe gidiyor iflas ediyor.
Another orphan of a bankrupt culture who thinks he's John Wayne, Rambo, Marshal Dillon?
Yoksa kendini John Wayne, Rambo ya da Marshal Dillon zanneden..... kültür erozyonuna kapılmış, zavallı bir yetim mi?
We're bankrupt.
İflas ettik.
If I don't score, I'm bankrupt.
Ben atamazsam, iflas ederim.
This stupid baseball field will bankrupt you.
Bu aptal beyzbol sahası seni iflas ettirecek.
- Ray, you're bankrupt!
- Ray, iflas ettin!
General Motors wouldn't be doing anybody any service if it goes bankrupt.
Batıp giderse General Motors'un yine kimseye bir faydası olmaz ki.
The Hyatt went bankrupt and was put up for sale.
Hayat iflas etti ve satışa çıkarıldı.
However, the net effect of these laws... is to protect any pointy-headed cretin... who moves into your property... and slowly drives you bankrupt and insane.
Bununla birlikte bu yasalar dairenize taşınan kişiyi kesin bir dille koruyor ve bu da sizi yavaşça iflasa ve deliliğe doğru sürükler.
But State Attorney Sphincter won't let the bankrupt city government touch it.
Fakat savcı iflas eden şehir yönetiminin paraya el koymasına izin vermiyor. Polis sendikası grevi ve halkın tezahüratları arasında Kuzey Metro Polisi göreve döndü ve Nuke Lordu Cain'i yakaladı. Sıradaki haber :
We thought we could bankrupt you by raising the stakes in the arms race.
Sizi silahlanma yarışına sokarak iflas ettirebiliriz diye düşündük.
- Not bankrupt yet?
- Sen hâlâ iflas etmedin mi?
- So Thomas is the bankrupt one.
- O zaman Thomas iflas etti.
- The whole Commie system's bankrupt!
- Komunist sistemin ne halde olduğu belli!
"Josie Packard torches bankrupt mill in insurance fraud", not "Giant weenie roast in the woods".
"Josie Packard sigorta dolandırıcılığı yüzünden iflasın eşiğine gelen fabrikayı kundakladı." "Ormanda büyük mangal partisi" yazmayacak.
The rate we're going, it's gonna be years before the mill's bankrupt.
Bu verdiğimiz teklif ile, fabrika iflas edene kadar yıllar geçer.
I'll make you go bankrupt!
Sizi iflas ettirecem!
Ouch. When you get those feelings, insurance companies start to go bankrupt.
Sen böyle şeyler hissedince, sigorta şirketleri iflas etmeye başlıyorlar.
You were bankrupt.
İflas ettin.
I'm gonna be bankrupt anyway.
Her türlü iflas edeceğim.
They will be sold, the Bank goes bankrupt!
Tahviller satılırsa tüm banka iflasa gider!
I buy bankrupt, failing businesses. I streamline them, bring them back up to speed and then usually sell them.
Batık, başarısız işletmeleri alır,... düzene koyup tam kapasite çalışır hale getirdikten sonra satarım.
So, Mr. Wheeler, which is it, are we bankrupt or just failing?
Bay Wheeler, peki hangisi? Batık mıyız, başarısız mı?
Fred Karno, who gave Charlie his first job, went bankrupt in 1926.
Charlie'ye ilk işini veren Fred Karno, 1926 yılında iflas etti.
In a surprise announcement, the Republican National Committee... has revealed it is bankrupt.
Sürpriz bir açıklamayla Ulusal Cumhuriyet Komitesi iflas ettiğini duyurdu.
It went bankrupt.
İflas ettiler.
They left us spiritually bankrupt, empty, alienated.
Onlar yabancılaştı, ruhen iflas etmiş bir miras bıraktılar.
When Zhang went bankrupt, I went to great trouble to acquire it.
Zhang iflas ettiğinde, onu elde etmek için büyük sıkıntı yaşadım.
He bought the lease on this bankrupt disco.
İflas etmiş bir diskonun işletme hakkını aldı.
He went bankrupt, lost his store.
Iflas etti, dukkanini kaybetti.
If I'm not going bankrupt. è easy.
Ya siparişleri yerine getiririm ya da iflas ederim.
If Deneulin goes bankrupt That happen?
Deneulin iflas ederse bize ne olacak?
Look, I'm not bankrupt. I'm just behind a little.
Bakın, iflas etmedim.Sadece biraz açığım var.
I'm practically bankrupt.
Kısacası iflas ettim.
Married, divorced, bankrupt.
Evlenmiş, ayrılmış, iflas etmiş.
It's a morally bankrupt belief.
Ahlaki açıdan iflas etmiş bir düşüncedir.
"... and built a bankrupt company into a major manufactory. "
"... ve iflas etmiş bir fabrikayı aralıksız üreten bir imalathaneye çevirdi. "
Bankrupt!
İflas! İflas!
Bell was nearly bankrupt when First National Bank of Boston asked the CIA to use the helicopter in Indochina.
Faşizm!
He's bankrupt.
Evan iflas etti.
Evan's bankrupt?
Evan iflas mı etti?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]