Bankruptcy traducir turco
701 traducción paralela
You know, I was gonna maybe pick your brain about bankruptcy.
Aslında, iflas hakkında fikrini alacaktım.
No one likes bankruptcy.
Hiç kimse iflas etmek istemez.
- Sounds like a bankruptcy proceeding.
- İflas faaliyeti gibi görünüyor.
The distraint order of the court of Bankruptcy.
İflas Mahkemesi'nin haciz emri.
On behalf of the bankruptcy court I open the forced sale... of all the movable and immovable property of the painter Rembrandt.
İflas Mahkemesi adına, ressam Rembrandt van Rijn'ın tüm taşınır ve taşınmaz mallarının icra yoluyla zorunlu satışını başlatıyorum.
Evidently you don't read the bankruptcy notices.
Herhalde iflas haberlerini okumuyorsunuz.
It's a good thing we're not playing for money, or I'd have you in bankruptcy.
İyi ki parasına oynamıyoruz. Yoksa sizi iflas ettirmiştim.
We're here because the company's facing bankruptcy on account of the idiotic treaty with the Sioux.
Sioux'larla imzalanan aptalca anlaşma yüzünden... -... şirket iflasın eşiğine geldi.
If you resist, your creditors force you into bankruptcy. it's as simple as that.
Karşı gelirseniz, alacaklılarınız sizi iflasa sürükler. Bu kadar basit.
Where's that money? Do you realize what this means? It means bankruptcy and scandal and prison!
İflas, skandal ve hapis.
Harry says this sort of thing is a kind of mental bankruptcy.
Harry böyle şeylerin bir tür zihinsel iflas olduğunu söyler.
It's not like you to worry about a little thing like bankruptcy.
İflas gibi küçük bir şey için endişelenmişe benzemiyorsun.
How many men have you sent into bankruptcy?
Kaç kişiyi iflasa sürüklediniz?
I was broke, facing bankruptcy.
Meteliksizdim, iflas bayrağı çekmek üzereydim.
It's only two syllables, you know, from bank to bankruptcy.
Banka ile batmak arasında sadece bir iki harf farkı var.
That spells bankruptcy for a small company like yours.
Bu sizin gibi küçük bir şirket için iflas demektir.
bankruptcy all around.
her yerde banka soygunu.
Then I went through bankruptcy And lost my whole menagerie
İflas ettim ve hayvanlarım hepsini kaybettim.
If that order doesn't come, we will be very close to bankruptcy.
O talimat gelmezse, iflasın eşiğine geleceğiz.
It is absolutely essential to arrange it for tonight, or it is bankruptcy for my company.
Bunu bu akşam ayarlamamız şart... yoksa şirketim iflas eder.
To save her husband from bankruptcy, your niece sold me the earrings.
Kocasını iflastan kurtarmak için, yeğeniniz küpeleri bana sattı.
To coach football here at Bankruptcy U?
İflas etmiş bir yerde Amerikan futbolu çalıştırmak için mi?
I've heard it said that in Osaka recently the merchant Yodoya overstretched himself financially and ended up in bankruptcy.
Tüccar Yodoya'nın Osaka'da çok açıldığını en sonunda da iflas ettiğini duydum.
- A company in bankruptcy.
- İflas halindeki bir birliktelik.
He's advancing right into bankruptcy.
Doğrudan iflasa koşuyor.
Then, bankruptcy.
Sonra iflâs ettik.
Bankruptcy or prosperity.
İflas ya da kurtuluş.
Arthur... we're just around the corner from bankruptcy.
Senin değil mi? Arthur iflas etmemize ramak kaldı.
Τhe bankruptcy?
İflasını mesela.
You just can't wait to see me in bankruptcy, can you?
İflâs ettiğimi görmek için sabırsızlanıyor musun?
He's like a vulture, ready to prey on... a factory in bankruptcy or upon a lone woman.
İcradaki bir fabrikaya ya da yalnız bir kadının üstüne konmaya hazır bir akbaba gibi.
It was really tough, but my family was starving and I'd already filed for bankruptcy, you know.
ama ailem açlıktan kırılıyordu. Ve artık iflas içime işlemişti.
Hope I can manage to keep the creditors sweet and avoid bankruptcy.
Umarım alacaklıları hoş tutmayı başarıp, iflastan kurtulurum.
The owner is in prison, for fraudulent bankruptcy.
Patronu hapishanede. Hileli iflas suçundan.
By the time the court declared him dead, this studio was near bankruptcy.
Zamanla mahkeme onun öldüğüne karar verdiğinde, bu stüdyo iflasın eşiğindeydi.
Well, may be safe against bank robbery, it's not safe against bankruptcy.
Soyguna karşı güvenli olabilir, ama iflasa karşı değil.
First, bankruptcy.
İlki, iflas.
No, I'm not going into bankruptcy.
Hayır, iflasa gitmeyeceğim.
We'll declare bankruptcy.
Biz de iflas beyan ederiz.
- Then we'll file for bankruptcy.
- İflas başvurusunda bulunalım.
- We file for bankruptcy, we get audited.
- O zaman hesaplarımız denetlenir.
By the time the court declared him dead, this studio was near bankruptcy.
Zamanla mahkeme, onu ölü ilan etti stüdyo iflasın eşiğindeydi.
In this business, you're always one step away from bankruptcy.
İşler mi? Bu işte her zaman iflastan bir adım öndesindir.
Eugen, tradition or no tradition... i have no choice but to file for bankruptcy.
Eugen, gelenek ya da değil... İflas bayrağını çekmekten başka seçeneğim yok.
I won't be responsible... for plunging the company into debt... so that bankruptcy proceedings can't be opened... for lack of assets.
Şirketi borç batağına sokmaktan sorumlu kişi olmayacağım. Böylece iflas işlemleri mal varlığı olmadığından açılamaz.
And probably no bankruptcy proceedings.
Muhtemelen iflas işlemleri değildir.
What you think is bankruptcy... is actually an international crisis, caused by pollution and inflation.
Peki ne diyorsun? İflasın ne olduğunu sanıyorsun? Uluslararası bankacılık ve yatırımlar karşısında o kadar da önemli değil.
They made the Bankruptcy Court decide not to wait any longer but to demand instant payment of your debts.
Hiç gecikmeden, hemen borçlarınızı ödemeniz konusunda İflas Mahkemesi'nden karar çıkarttılar.
You see, she had stumbled upon the knowledge that Barnsby was in truth Lord Fenley's half brother and the illegitimate father of Mr Peter Montrose, who was planning to gain control of Fenley Industries with the help of Mr Da Silva, who risked bankruptcy if the plot failed.
Kendisi, Barnsby'nin aslında Lord Fenley'in kardeşi ve bay Peter Montrose'un gayrımeşru babası olduğunu biliyordu Bay Montrose da, planın suya düşmesi halinde batmayı bile göze alan bay DaSilva'dan yardım alıyordu.
The numbers banks exploded into bankruptcy
BUGÜN UĞURLU 776 KAZANDI İkramiye tutarı, Piyango Bankalarını Batırdı Şanslı iştirakçiler kazanınca, bankalar iflasa sürüklendi.
Just came in today on a bankruptcy.
Bugün geldi.