Battle traducir turco
14,686 traducción paralela
Never confuse the battle with the war.
Çatışma ile savaşı karıştırma.
This is nothing less than a battle for the soul of Harlem.
Bu mücadele, adeta Harlem'in ruhu için yapılıyor.
This battle is mine.
Bu savaş benim savaşım.
The battle's begun, ma.
Savaş başladı, Anne.
If we have a gun battle now, we'll never make it to Jerusalem.
Eğer şu an silahlı bir savaşa girersek..... Jerusalem'e giremeyiz.
let's assume our battle stations.
Hadi savaş pozisyonlarımızı alalım.
This case was fought as a battle for victims of domestic violence.
Bu dava aile içi şiddet mağdurları için verilmiş bir savaş gibiydi.
Watching our men do battle.
Adamlarımızın savaşmasını izliyoruz.
There was a battle.
Savaş çıktı.
There's no need for a battle.
Savaşmaya gerek yok.
So you've met the enemy, drawn up your battle plans.
Düşmanla tanıştın, savaş planlarını yaptın.
I can never sleep the night before a battle.
- Ben savaştan önceki gece uyuyamam.
Ladies, have you met Ser Bronn of the Blackwater, hero of the Battle of Blackwater Bay?
Hanımlar, Karasu'dan Sör Bronn ile tanışın Karasu Körfezi Savaşı'nın kahramanıdır.
You talk about war as if you're an expert, but the one battle I remember you fighting, you were captured by Robb Stark, the Young Wolf.
Sanki ustasıymışsın gibi savaştan bahsediyorsun ama savaştığını hatırladığım tek muharebede Genç Kurt Robb Stark seni esir aldı.
The battle was lost until the Knights of the Vale rode in.
Vadi'nin Şövalyeleri gelene kadar savaşı kaybediyorduk.
News of this battle will spread quickly through the Seven Kingdoms.
Bu savaşın haberleri Yedi Krallık'ta hızla yayılacak.
It is said that a warrior who dies fearlessly in battle will reap many rewards in the afterlife.
Denir ki, savaşta korkusuzca ölen bir savaşçı öbür dünyada pek çok ödüle kavuşurmuş.
I will give my solemn vow... to battle bravely in the name of the Four Lands.
Şimdi ant içerim ki Dört Diyar adına cesaretle çarpışacağım.
To do battle with a hideous monster who ruined your life?
Hayatını mahveden korkunç bir canavarla savaşacak mısın?
Now I see life as a gift and happiness as a battle.
Şimdi hayatı bir hediye ve mutluluğu bir mücadele olarak görüyorum.
For a Mandinka warrior, one horse is worth 20 men in battle.
Bir Mandinka savaşçısı için bir at savaşta yirmi adama bedeldir.
There is a word for a Mandinka who is unprepared in battle. A slave.
Savaşa hazırlanmamış Mandinka için bir söz vardır.
Nikolai was wounded in battle but it's all right and he's been promoted!
Nikolai savaşta yaralanmış ama durumu iyiymiş hem terfi etmiş.
Bonaparte has withdrawn his troops, he's asked for talks, he's desperate to avoid a battle.
Bonaparte birliklerini geri çekti. Görüşme yapmak istedi. Çarpışmaktan çaresizce kaçınıyor.
I think we will lose this battle and a great many men will die.
Bence savaşı kaybedeceğiz ve birçok iyi adam ölecek.
It's not a battle.
Savaş değil bu.
Battle axe.
Savaş baltası.
If you allow him to dictate the terms of battle, you court a disastrous outcome.
Savaş koşullarını onun belirlemesine izin verirseniz korkunç bir sonu davet edersiniz.
The captain's battle plan does not take into account a force that large.
Kaptanın savaş planı bu kadar büyük bir kuvveti öngörmüyor.
What Captain Flint's battle plan does not take into account is retreat.
Kaptan Flint'in savaş planının... öngörmediği şey geri çekilmek.
And given how much we have sacrificed to earn this battle, how can we do anything other than see it through?
Bu savaşı kazanmak için yaptığımız fedakarlıkları düşünürsek, destek olmaktan başka ne yapabiliriz?
My friend may have given his life to earn this battle.
Arkadaşım bu savaşı kazanmak için canını vermiş olabilir.
We agreed that I would select a man to be responsible for making a direct move against Captain Hornigold once the battle begins.
Savaş başladığında, Kaptan Hornigold'a yapılacak saldırıdan sorumlu olacak kişiyi benim seçeceğim konusunda anlaşmıştık.
If you're wrong, if Mr. Dobbs takes this opportunity to betray you... to betray us... this battle will be over before it ever began.
Yanılıyorsan, bay Dobbs sana ihanet etme fırsatını kullanırsa bize ihanet etme fırsatını bu savaş başlamadan biter.
She let me go because she knows that if we survive this battle today, she will likely need to step aside and make room for someone better suited to do what must be done.
Gitmeme izin verdi çünkü bugün bu savaşta hayatta kalırsak kenara çekilip, gerekeni yapacak daha uygun birine yer açması gerektiğini biliyor.
Isn't there enough of a battle for space outside?
Sanki dışarıda yeterince savaş yoktu da!
Prince Bagration's very nobly volunteered to lead a detachment and engage the French in battle, whilst we continue to retreat with the bulk of the army.
Prens Bagration asilce bir müfrezeye kumanda edip Fransızlarla savaşa girmeye gönüllü oldu bizse o esnada ordunun kalanıyla geri çekilmeye devam edeceğiz.
He knew it was a losing battle.
Bunun çoktan kaybedilen bir savaş olduğunu anladı.
I think we will lose this battle, and a great many men will die.
Bence savaşı kaybedeceğiz ve birçok iyi adam ölecek.
For God's sake, Pierre... we're about to fight the bloodiest battle yet...
Tanrı aşkına Pierre... Girdiğimiz en kanlı çarpışmaya girmek üzereyiz.
Here, at last, is the battle you longed for!
Arzu ettiğiniz savaş nihayet geldi çattı!
"Posterity will remember you " as the heroes who fought and won "in the great battle of Borodino!"
"Gelecek kuşaklar sizleri büyük Borodino Savaşında savaşıp kazanmış kahramanlar olarak hatırlayacak!"
Can you imagine I knew nothing about him surviving the battle?
Düşünebiliyor musun, savaştan sağ çıktığını hiç bilmiyordum.
We got ourselves a battle of the babysitters.
Karşınızda, çocuk bakıcıları rap savaşı.
The battle's over.
Savaş sona erdi.
We wanted to see the battle.
Savaşı görmek istemiştik.
My favourite part of the battle is always its end.
Savaşın en sevdiğim kısmı her zaman savaşın sonu olmuştur.
That's the silent battle.
Bu sessiz bir savaş.
Tried and true, battle-tested.
Denenmiş onaylanmış, savaş görmüş bir tüfek.
We'll keep him well away from the battle.
Onu savaştan uzak tutacağız.
I'll no send these cotters into battle until they're well-trained and disciplined.
İyi eğitilmiş ve disiplinli oluncaya dek bu köylüleri savaşa gönderecek değilim.