Be traducir turco
1,671,988 traducción paralela
Do you have any idea where he might be?
Nerede olabileceği hakkında bir fikriniz var mı?
Just be still.
Sadece sakin ol.
- It had to be kaplan.
- Kaplan'ın işi olmalı.
Well, I'll just be right outside then.
Eh, o zaman dışarıda bekliyor olacağım.
Clearly, you wanna keep it that way, which is why there is a deal to be made.
Belli ki bu şekilde kalmasını istiyorsun. İşte bu yüzden yapılması gereken bir anlaşma var.
Kate must be stopped.
Kate durdurulmalı.
And depending on the way, whether I'd be up to it.
Ve ne yapıp yapmayacağım gidişata bağlı olacak.
I guarantee you won't be harmed.
Sana zarar görmeyeceğini garanti ediyorum.
Please be careful, Kate.
Lütfen dikkatli ol Kate.
Sir, I could be wrong, but, I think I might know where agent keen is.
Efendim yanılıyor olabilirim ama sanırım Ajan Keen'in nerede olduğunu biliyorum.
But you need to be there.
Sen de orada olmalısın.
And I gave explicit instructions you were not to be harmed in any way.
Ve hiçbir şekilde zarar görmemeniz için açık talimat verdim.
But, for a war to end, both sides have to be willing to find peace.
Fakat savaşın sona erdirilmesi için her iki taraf da barış istemelidir.
And up until now, it seems Kate has believed the only satisfactory outcome would be if one of us dies.
Ve şimdiye kadar, görünüşe bakılırsa Kate, ikimizden biri ölseydi bunun yalnızca tatmin edici bir sonuç olacağına inanmış.
If that's true, it has to be her.
Eğer bu doğruysa, ölen o olmalı.
Is this going to be a problem?
Bu bir sorun olacak mı?
This will not be a problem.
Bu bir sorun olmayacaktır. Tamam.
Over. Reddington, there has to be another way.
Reddington, başka bir yolu olmalı.
Remember, she is not to be harmed.
Unutmayın, o zarar görmemeli.
But it's done, and it can't be changed.
Ancak olan oldu ve değiştirilemez.
And when they do, they're not to be trusted.
Ve değiştiklerinde onlara artık güvenilmez.
The truck will be here.
Kamyon burada olacak.
Livio, the deal will be fine.
Livio, anlaştığımız gibi olacak.
She must be trading on your trust, saying she still represents you.
Seni hala temsil ettiğini söyleyerek güvenini kazanmış olmalı.
If so, I must ask you to be brief about it.
Eğer öyleyse, kısa kesmeni istemek zorundayım.
Don Julio, I've never known you to be brusque, certainly not at mealtime.
Don Julio, seni bu kadar ters görmedim hele yemek saatinde hiç.
And what I hear is that your associate, Mr. Kaplan, is proving to be a formidable adversary.
Ve duyduğum şey, iş ortağın Bay Kaplan'ın müthiş bir düşman olduğunu kanıtlıyor.
I understand he used to be your driver.
Anladığım kadarıyla eskiden senin şoförünmüş.
You won't be using that arm again.
O kolu bir daha kullanmayacaksın.
The bad news is, your depth perception will never be the same.
Kötü haber ise, derinlik algın asla aynı olmayacak.
There must be some mistake.
Bir hata olmalı.
I'm not suggesting anything other than what we already know to be true, which is that if we want to get out from Gale's shadow, we're gonna need Reddington's help.
Zaten gerçek olduğunu bildiğimizden başka bir şey önermiyorum, ki bu da... Gale'nin gölgesinden kurtulmak istiyorsak, Reddington'un yardımına ihtiyacımız olacak.
And if we don't stop Kaplan now, he won't be around to give it to us.
Ve şimdi Kaplan'ı durdurmazsak, yardım için etrafta olamayacak.
Allowed you to be drugged by a deranged sociopath.
Deli bir sosyopatın seni uyuşturmasına izin verdi.
A warrant won't be necessary.
Arama emri gerekli olmayacak.
What might this old thing be worth?
Bu eski şey ne kadar değerli olabilir?
So... you can either be honest with me about Mario Dixon or I can get behind the wheel of this fine automobile and run you over.
Pekala ya bana Mario Dixon hakkında dürüst olabilirsin ya da bu güzel otomobile atlayıp seni asfalta yapıştırabilirim.
See, you charge me, I have a constitutional right to present a defense, and I promise you that immunity deal will be Exhibit A.
Eğer beni suçlarsanız, bir savunma yapmak için anayasal bir hakkım var. Ve size söz veriyorum ki dokunulmazlık anlaşması sergilenecektir.
If you want to negotiate, I might be willing to help.
Müzakere etmek istersen yardım etmeye istekli olabilirim.
She'll be there personally to take possession of the agreement.
Anlaşmayı almak için şahsen orada olacak.
I'll be in touch as soon as I know more. Wait.
Daha çok şey bildiğim anda irtibatta olacağım.
And the truth is, she's proven to be remarkably adept at killing at the people closest to me.
Ve gerçek şu ki, bana en yakın insanları öldürmek konusunda çok yetenekli olduğu kanıtlanmıştır.
I wish I'd been the person you wanted me to be.
Keşke olmamı istediğin kişi olsaydım.
Reddington should be here by now.
Reddington şimdiye kadar burada olmalıydı.
You're supposed to be here with Dixon.
Dixon'la burada olman gerekiyordu.
I'll be taking that meeting alone.
O toplantıya yalnız katılacağım.
I don't know what the outcome will be.
Sonuç ne olacak bilmiyorum.
To be my prison.
Hapishanem olması için.
With little to none of my presence or influence through the years, she has grown up to be Special Agent Elizabeth Keen.
Yıllardır varlığımın ya da etkilerimin birazıyla veya hiç biriyle o Özel Ajan Elizabeth Keen olarak büyüdü.
That may be the world she was born to, but it is most certainly the world she has chosen to live in.
Bu doğduğu dünya olabilir ama kesinlikle yaşamayı seçtiği dünyadır.
I can continue to give her more distance, but she is going to continue to be who she is.
Onunla arama daha fazla mesafe koymaya devam edebilirim fakat o olduğu gibi olmaya devam edecek.
bene 37
bella 479
beau 197
best wishes 40
benjamin 725
beta 115
bell 467
bear 458
believe me 5038
beautiful 3039
bella 479
beau 197
best wishes 40
benjamin 725
beta 115
bell 467
bear 458
believe me 5038
beautiful 3039