Blanket traducir turco
3,621 traducción paralela
Here's your blanket.
Battaniyen burada.
Just take your stupid blanket.
Al şu aptal battaniyeni.
The clams... plus this blanket.
Deniz tarakları artı bu battaniye.
A blanket?
Battaniye?
A blanket taking off?
Battaniyeyi kaldırayım mı?
This is an old army blanket of mine I was gonna give you if you were still going to Bluebonnet.
Hâlâ Bluebonnet'e gidecek olsaydın bu eski ordu battaniyemi sana verecektim.
That's a nice blanket.
Çok hoş bir battaniye.
Let's start with the cooling blanket.
Soğuk bahtaniyeyle başlayalım o zaman.
♪ under a blanket of stars ♪
# Yıldızların altında #
Your Highness, I'm going to lift the blanket.
Majesteleri... Battaniyenizi kaldırıyorum.
There's a whole lot less of you under that blanket.
Battaniyenin altında küçücük kalmışsın.
I need a blanket
Battaniye lazım.
Do you want a robe or a blanket or a suit of armor?
Sabahlık, örtü ya da zırh takımı falan ister misin?
It's the fumes that burn, not the blanket.
Yanan uçuculardı, battaniye değil.
When I found you, you were wrapped in a blanket, and the name "Emma" was embroidered along the bottom of it.
Topuklarini üç kez birbirine vur ve gitmek istedigin yeri düsün.
Grandmother said this was her favorite blanket.
Büyükanne bunun en çok değer verdiği tek şey olduğunu söylemişti.
Stop talking like that or I swear to God I'm gonna Pompeii all over this blanket.
Öyle konuşma yoksa yemin ederim bütün örtünün üstüne attıracağım.
I remember bringing you home from the hospital wrapped in your fuzzy, blue blanket.
Seni o mavi tüylü battaniyeye sarılı şekilde hastaneden eve getirdiğimi hatırlıyorum da.
Merlin, give me a blanket.
Merlin, battaniyeyi uzat.
♪ You were the blanket for my winter
# Sen kışıma yorgan oldun.
If you're too tall for a blanket, sew together two of them.
Eğer battaniyen sana çok kısa geliyorsa,... iki battaniyeyi birbirine dik.
Voila, long blanket.
Uzun battaniye olsun.
I brought your blanket from your bedroom back home.
Senin için evdeki battaniyeni getirdim.
And, I saw a guy coming out with a blanket over his shoulder, putting it into the trunk of a car.
Omzunun üstünde battaniye ile bir şey taşıyan bir adam gördüm,... o şeyi arabasının bagajına koyuyordu.
- So, close enough to see there was something in the blanket?
- Battaniyenin içinde ne olduğunu görecek kadar yakın bir mesafe öyle değil mi?
- Why did you notice this blanket?
- Battaniyenin içinde ne gördünüz?
- You saw - a man carrying a blanket?
- Battaniye taşıyan bir adam gördünüz.
- The blanket, it... it had this mountain peak on it.
- Battaniye, dağ tepesi şeklindeydi.
Making up details... a mountain on a blanket.
Ayrıntıları uyduruyor, dağ zirvesi şeklinde battaniyeymiş.
It was on a blanket, not a...
Bu bir battaniye üzerindeydi.
You guys don't wanna be here for my main course, stuffed piggies in a blanket!
Siz çocuklar burada olmak istemezsiniz ana yemeğim için, baharatlı domuz dolması!
Well, that's why it's lying on a blanket on my lawn, next to some old corn on the cob handles.
Eski bir mısır tutacağının yanında çimenlerin üstündeki bir örtünün üstünde olmasından ötürüdür.
You know what? He wouldn't help me pick up a stroller or a blanket or a bouncy chair.
Aslında bana da bebek arabası, örtü veya sallanan sandalye seçmede yardımcı olmuyor.
Annie, you are such a wet blanket today.
Annie, bu gün ne kadar da karamsarsın.
If I were you, I would get a bottle and a blanket, and I would have the picnic in Santa's house.
- Eğer senin yerinde olsaydım bir şişe şarapla bir battaniye alıp... Noel Baba'nın kulübesine pikniğe giderdim... kolyeyi de şarabın içine koyardım.
Grab that blanket, and I'll get some wine, and, uh...
Şu battaniyeyi kap... ben de biraz şarap alayım ve aaa...
Yeah, they run out of pigs in a blanket, and I just kind of... yeah.
Evet, kanepeleri biterse ben de bir anda... Evet.
... blanket?
... battaniye ister misin?
Got that old, uh, that old army blanket, you know, from the garage.
Garajdan eski asker battaniyesini almıştık.
Manager blanket blanket blanket
Müdürüm, battaniye. Battaniye, battaniye.
Blanket completes the patient look.
Battaniye de hasta görüntüsünü tamamlar.
You want me to use the blanket with my blood stains?
Kanla dolu bir battaniyede mi uyumamı istiyorsun?
Sitting alone in the empty room thinking of the person that will soon share a blanket with me... I long for him more... while waiting for that day to come.
Odamda yalnız başıma oturup benimle aynı yatağı paylaşacak sevdiğimi düşündükçe ona olan özlemim derinleşiyor, büyük günün artık gelmesini istiyorum.
There goes a truly wet blanket.
İşte gerçek bir oyunbozan.
The blanket's on the couch.
Battaniye kanepenin üzerinde.
You want me to bring you a blanket?
Sana battaniye getireyim mi?
He was holding a blanket with the neighbors.
Komşularla birlikte bir battaniye tutuyordu.
Sir, may I offer you a blanket?
- Bayım, battaniye alır mısınız?
Your blanket, sir
Battaniyeniz.
You got a blanket I can take with me?
Yanıma bir battaniye verebilir misiniz?
Need a blanket?
Battaniyeye ihtiyacın var mı?