Boiled egg traducir turco
127 traducción paralela
Some big hard-boiled egg gets a look at a pretty face, bang he cracks up, gets sappy. - Who's going sappy?
Bir bakarsın kabadayının biri güzel bir yüz görür ve şıp diye içinin yağları erir, bir anda duygusallaşır?
If you stand alone, it means a boiled egg... but if you're true to the collective spirit and stick together, you've got an omelet.
Yalnız başına rafadan yumurtaya sahipsin. Ama ortak ruha sadıksan ve birlik olursan omletin olur.
- Haddock or boiled egg?
- Mezgit mi, haşlanmış yumurta mı?
When I was a girl he paid me with a hard-boiled egg.
Ben küçük bir kızken bana haşlanmış yumurta ile ödeme yaptı.
Want a soft-boiled egg instead?
Kaynamış yumurta istermisin?
- Would you like a boiled egg? - Would you?
Haşlanmış yumurta ister misiniz?
Why don't you put a hard-boiled egg in it.
Sen, neden ağzına çok pişmiş bir yumurta sokmuyorsun?
Boiled egg for supper, Carol?
Akşam yemeği olarak haşlanmış yumurta, Carol?
I ask you for a boiled egg, and you return with an eviction order.
Senden bir haşlanmış yumurta istedim, sense tahliye emriyle döndün.
I didn't want a boiled egg.
Haşlanmış yumurtayı ben istememiştim.
Boiled egg!
Haşlanmış yumurta!
Would you like a, uh, hard-boiled egg or something?
Kaynamış yumurta ister misin?
Soup without too much fat. A boiled egg.
Yağsız çorba, haşlanmış yumurta.
The one in your right hand is the hard-boiled egg, the one you hit him with.
Sağ elinde tuttuğun haşlanmış yumurta, kafasına vuracağın bu.
They like to eat the human brain just as if it were a soft-boiled egg
İnsan beyni yemeye bayılırlar. Tıpkı az pişmiş yumurta gibi.
I've treated each of them with a hard-boiled egg.
İki iyi haşlanmış yumurtam var..
The small crack of a hard-boiled egg - against the bar counter.
Tezgahta duran iyi pişmiş bir yumurta kabuğunun ufak çıtırdaması.
- Spaghetti and one hard-boiled egg.
- Spagetti ve katı yumurta.
No, I bet you were born from a very hard-boiled egg, ducky. Yeah.
Hayır, gayet iyi pişmiş bir yumurtadan çıktığına eminim Ördekçik.
And hard boiled egg.
Bana sorarsan, lop pişmiş bir yumurta.
Certainly, you should hear the noise she makes when she eats a boiled egg.
Kesinlikle, haşlanmış yumurta yerken çıkardığı sesleri duyman lazım.
Because the franks were still bothering me'cause I had a boiled egg too.
Yediği haşlanmış yumurtadan dolayı fraksiyonları beni hala rahatsız ediyor.
Two weeks ago, I tried a soft-boiled egg.
İki hafta önce az pişmiş yumurta yedim.
I'm not a soft-boiled egg.
Ben, az pişmiş yumurta değilim.
- I want a boiled egg.
- Haşlanmış yumurta istiyorum.
- I want a boiled egg!
- Haşlanmış yumurta istiyorum!
He's got a lump on his face the size of a boiled egg, and he won't wake up.
Suratında, yumurta kadar bir şişlik var, ve uyandıramıyoruz.
Oliver, bring our friend a hard-boiled egg and some prune juice.
Dostumuza haşlanmış yumurta ve erik suyu getir.
A soft-boiled egg will do you no harm.
Hayır, gerçekten de. Rafadan yumurta zarar vermez.
If you want to get creative, get a hard-boiled egg, a couple of pieces of olive, a little radish for the mouth, and a carrot curl.
Biraz yaratıcı olmak isterseniz, iyi pişmiş yumurtayı alın, iki adet zeytin, ağzı için turp ve biraz havuç rendesi.
Yesterday I had a soft-boiled egg and a quickie.
Dün rafadan yumurta yedim ve kısa bir seks yaşadım.
A meat loaf sandwich... and a hard-boiled egg... and some marshmallow rice squares.
Bir katı pişmiş yumurta. Ve biraz pirinç tatlısı.
I'll have a salad with a soft-boiled egg and bacon.
Victor bana az pişmiş yumurtayla jambonlu bir salata lütfen. Tabii efendim.
And who are the losers? Anybody with a hard-boiled egg in their lunch bag. Easy.
Peki bitler kim?
A soft-boiled egg is all I get.
Bir rafadan yumurta tüm sahip olduğum.
Hard-boiled egg, celery, fruit salad, iced tea
Katı yumurta, kereviz, meyve salatası, buzlu çay.
He cut the hard-boiled egg in half.
Katı yumurtayı ortasından kesti.
I would like a boiled egg, and I want it runny.
Haşlanmış bir yumurta istiyorum ve cıvık olsun istiyorum.
So now I'll make you a nice soft - boiled egg and a slice of toast.
Yani şimdi ben size güzel bir yumuşak - haşlanmış yumurta ve bir dilim kızarmış ekmek yapacak.
Want a boiled egg?
Haşlanmış yumurta ister misin?
I'm sure that's a hard-boiled egg being thrown into a fire.
Ateşe atılmış haşlanmış yumurta kokusu olduğundan eminim.
ricotta cheese, smoked eel and hard-boiled egg.
ricotta peynir, füme yılan balığı ve haşlanmış yumurta.
- Boiled egg, Jane?
- Yumurta ister misin Jane?
- You eat that nice egg I boiled you?
- Senin için haşladığım yumurtayı yedin mi?
Well, talking about egg, for example, I like half-boiled ones most.
Yumurtadan bahsetmişken, ben az pişmiş severim.
Boiled taspar egg.
Haşlanmış taspar yumurtası.
An egg boiled very soft, you know, is not unwholesome.
Rafadan bir yumurta, biliyorsunuz sağlıksız değildir.
Indeed, she dearly loves a fresh egg softly boiled.
Aslında, rafadan taze yumurtayı çok sever.
I would not recommend an egg boiled by anybody else.
Bay Knightley'nin hiç yumurtası kalmamış. Ben kim tarafından pişirilirse pişirilsin yumurtayı tavsiye etmem.
- You liked egg boiled but not hard.
- Yumurtayı kayısı seviyordun değil mi?
This boiled egg is for you.
- Bunu yiyemezsiniz.