Bough traducir turco
122 traducción paralela
A book of verses underneath a bough.
Bir ağaç gölgesinde, elimde bir şiir kitabı.
She stretched, the bough it bent.
Yere inmek için eğmiş dalı kız,
The land is under plow... and orchards bloom with blossom on the bough.
Meyve bahçesi her yer, dallar doldu tomurcukla
Let every soldier hew him down a bough
Her asker bir dal kesip tutsun başına.
"The Mistletoe Bough," that was your favourite tale, wasn't it?
"Ökseotunun Dalları," senin favori hikayendi, değil mi?
Good morning, good morning, sings the bird on the bough
İyi sabahlar, iyi sabahlar diye daldaki kuşlar şarkı söyler
Ripe on the bough.
Hasat vaktim geldi.
Mistletoe. The golden bough that twines around the sacred oak.
Ökse otu, kutsal meşenin etrafına dolanır.
It's an identical situation we have with "ship" and "boat" But not the same as we have with "bow" and "bough" - -
"Gemi" ve "tekne" de de aynı durum, ama "bow" ve "bough" başka.
Every soldier hath downed a bough and bears it before him.
Her asker bir dal kesti ve önünde tutuyor.
Here with a loaf of bread beneath the bough, a book of verse, a glass of beer...
Bir dilim ekmeğimle şiir kitabımla bir bardak biramla...
When the bough breaks, my friend...
Destek kırıldığı zaman, dostum -
'Boldly he strides over the icy peaks'where spring never shines,'where no bough is green.'
'Baharın asla gelmediği,'ve dalların asla büyümeye cesaret edemediği yere. .............................
The blossom came but the fruit withered and died on the bough.
Çiçek açtı ama meyva kurudu ve dalında öldü.
Shanghai, blossoms heavy on the bough and in the night now comes a woman true sweet as the morning dew lovely and fine you were in the moonshine where's your lucky star, fox?
Şangay, çiçekler dalları sarmış. Ve şimdi gece... Sabah çiği gibi gerçek tatlı bir kadın geliyor.
When the bough breaks, the cradle will fall,
# Dal kırıIınca, düşer beşik yere.
Thank you. " My heart is like an apple tree Whose bough is bent with thick-set fruit ;
Kalbim bir elma ağacı, dalları Meyvelerinin ağırlığıyla eğilmiş
? [Meeping] ♪ on that evergreen bough?
Allayıp pullama zamanı
¶ when the bough breaks na-na-na-na-na ¶
Büyük dal kırıldığında...
The bough of the mulberry tree bends whilst you long to return.
Dut ağacı dalı sen dönmeye can atarken eğiliyor.
What kind of bycicles you bough?
Sen nasıl bisiklet satın aldın böyle?
Mine are heavy like fruit on a bough.
Benimkiler tırmanıyor. Zaman lazım onlara.
Well, "when the bough breaks, the cradle will fall," and it has fallen here.
Ama ağacın dalı kırılınca beşik yere düşer ve burada yere düşmüş.
The man you want dragged Leo out on his back turned him face down made a circle in the earth with a large pole pine bough.
Aradığınız adam, Leo'yu sırtında taşıdı, yüzünü aşağıya çevirdi, çam dalıyla daire çizdi.
Frazer's golden Bough... Check it out. You might learn something.
Frazer'ın Sihir Kitabı oku bak, seni bilgilendiriyor.
"Frazer's golden Bough... " The definitive work on magic and the occult. "
Sihir ve...
A bird will fall frozen dead from a bough... without ever having felt sorry for itself.
Bir kuş donarak öldüğü için yuvasından düşebilir. Ama asla kendine acımaz.
A bird will fall frozen dead from a bough... without ever having felt sorry for itself.
Bir kuş donarak dalından düşebilir. Ancak hiçbir zaman kendisine acımaz.
[Chuckles ] Never a bough did break- [ Gasps ] - [ Coughing]
Hiçbir dal kırılmadan - Evet ufaklık, iyi misin?
" When the bough breaks the cradle will fall
" dal kırıldığında beşik düşecek
"When the bough breaks the cradle will fall"
"Dal kırıldığında beşik düşecek"
From a bough?
Bir dala mı?
The bough... the bough...
Dal... Dal...
Gogo light — bough not break — Gogo dead.
Gogo hafif — dal yok kırılmak — Gogo ölmek.
Didi heavy — bough break — Didi alone.
Didi ağır — dal kırılmak — Didi tek başına kalmak.
The woodbird's asleep on the bough.
Daldaki kuşun uykusu.
That's not what bough the plane down, right?
Uçağı düşüren etken bu değil ama.
Bough, Agent One's documents, please.
Bough, Ajan Bir'in belgeleri lütfen.
Do you know what makes us envied the world over, Bough?
Biliyor musun dünya bize neden imrenir Bough?
Their lives are in our hands, Bough.
Hayatları bizim ellerimizde, Bough.
Oh, yes, Bough.
Tabii ki, Bough.
Bough, you guard the door.
Bough, kapıyı tut.
For God's sake, Bough, don't come in.
Tanrı aşkına, Bough, içeri gelme.
- Uh, please, Bough.
- Lütfen, Bough.
Just come my way, Bough.
Sadece bana doğru gel, Bough.
Can you see the bottom yet, Bough?
Hala dibini göremedin mi, Bough?
Trust me, Bough.
Güven bana Bough.
Are you at the bottom now, Bough?
Şimdi dipte misin, Bough?
Oh, for God's sake, Bough.
Aman Tanrım, Bough.
There's nothing to worry about, Bough.
Endişelenecek birşey yok, Bough.
See I bough you a lovely sui.
sana çok hoş bir takım elbise aldım bak