English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ B ] / Bought it

Bought it traducir turco

5,473 traducción paralela
They... bought it.
Kabul ettiler.
She totally bought it.
Ve o hepsini yuttu.
We bought it in Samana, and now we get a allergic reaction, because it is new.
Bunu Samana *'da kaptık ve şimdi alerjik reaksiyon gerçekleşti.
I already bought it for them because these are my new friends.
Onlar arkadaşım olduğu için ben zaten aldım.
You bought it.
İnandın.
Dude, you bought it from savages?
Dostum, vahşilerden mi satın aldın?
- Did you tell her where you bought it from?
- Nereden aldığını söyledin mi?
You didn't tell her you bought that diamond... - you told her you bought it at Zales, right?
Elması oradan değil Zales'ten aldığını söyledin değil mi?
He's saying I bought it with him, but I didn't.
Onunla beraber aldığımı söylüyor ama almadım.
They bought it, and you didn't.
Onlar aldı ama sen almadın.
-'You totally bought it.'
- Ne biçim yedin ama.
I bought it just for you.
Ben de senin için almıştım.
I bought it this morning.
Bu sabah aldım.
Talk about your "Grapes of Wrath." [colleagues laughing] I bought it before I went shopping the other day.
"Gazap üzümleri" gibi mi? geçen gün alışverişe çıkmadan önce almıştım.
We bought it last week.
Geçen hafta aldık.
- Looks like they bought it.
- Yediler gibi.
They totally bought it.
- Tamamen yediler.
You're nothing, you're worth nothing, everything that you have belongs to me, because I bought it.
Sen hiçbir şeysin, hiçbir şey. Sahip olduğun her şey bana ait çünkü ben satın aldım.
No, no. I bought it.
.. o zaman hisset kendini teras dan izle.
A stoolie claims you bought it from him.
Gammazın teki silahı kendisinden satın aldığını iddia ediyor.
My husband bought it.
Kocam aldı.
No one told me that before I bought it.
Orayı almadan önce kimse söylememişti.
You bought it.
- Almışsın.
Your friend here bought it.
- Arkadaşın satın aldı.
My boss bought it for me.
Patronum benim için satın aldı.
My dad bought it!
Babamdan kaldı!
I bought it as a viager many, many years ago.
Evet. Yıllar önce bir viager olarak aldım.
We're looking for who bought it.
Onu kimden getirdiğni araştırıyoruz.
She bought it, Mr. President.
Margot numarayı yedi Sayın Başkan.
You should have taken it and sold it and then bought a crepe cart and made lots of money and then we wouldn't be so poor.
Onu alıp, satmalıydın sonra krep büfesi alırdın, çok para kazanırdın ve bu kadar fakir olmazdık.
I opened the bottle of wine you bought me, and I put it in the OJ container.
Bana getirdiğin şarap şişesini açtım, meyve suyu şişesine boşalttım.
I bought a ticket from a man who would likely be dead if it wasn't for you.
Sen olmasaydın muhtemelen ölmüş olacak bir adamdan bilet aldım.
The guy who bought the company is keeping us on to run it.
Şirketi satın alan bizim çalıştırmamıza izin veriyor.
it was just expensive swiss chocolate everywhere, and then finally, we found some mms after hours of searching, and mom bought you, like, 50 packs, bought out the store.
Her yerde pahalı İsviçre çikolatası vardı. Ve saatlerce aramanın sonunda MM'leri bulduk ve annem 50 paket falan aldı. Dükkanın tamamını aldı.
Don't say it's a social call, because you haven't been here since I bought the place.
Katie, sakın kaynaşıyoruz deme çünkü satın aldığımdan beri buraya hiç gelmedin.
It says here you bought a pie?
Burada turta aldığınız yazıyor.
Yes, but if you bought one large gold candelabra, it would fit the table better.
Evet ama büyük bir altın şamdan alırsanız masayla daha iyi uyum sağlayacaktır.
The same reason you bought that dumb leather jacket - thinks it makes him look good.
Senin bu ceketi giymenle aynı neden yüzünden. Onu iyi gösterdiğimi sanıyor.
That one delivery, it bought my son a bicycle.
Bu tek teslimat, oğluma bir biseklet aldı.
- You bought it.
- Siz aldınız.
[clears throat ] [ chuckling] You think she bought it?
- İnandı mı sence?
How about all the shit you bought with it. Huh?
Onunla aldığın şeylere ne demeli peki?
All that land and houses he bought... Wasn't for himself, he's selling it all to Delarue.
Aldığı bütün evleri, arazileri kendisine değil, Delarue'ya satmak için alıyormuş.
Just because he had a room key and was wearing a shirt you bought Brad, that doesn't mean anything. I mean, guys trade clothes in hotel rooms all the time. Maybe it was chilly, you know what I mean?
Elinde oda anahtarı olması ve Brad'e aldığın tişörtü giymesi bir anlam ifade etmez yani erkekler otel odalarında kıyafetlerini değiş tokuş ederler belki hava serindi, anlatabiliyor muyum?
It'll be the new main road. I bought a motel that no one is ever gonna know is even there.
Kimsenin varlığından bile haberi olmayacağı bir motel satın aldım.
Tanner said some guy bought all that land and closed it off.
Tanner'ın dediğine göre bir adam o alanı satın alıp etrafını kapatmış.
Man, I can't believe Uncle Billy bought all of this land, and he isn't doing anything with it.
Billy Amca'nın burayı satın alıp öylece bıraktığına inanamıyorum.
- It's news footage... bought and paid for from an independent contractor.
Bağımsız bir çalışandan parası ödenerek satın alınmış haber içerikli bir görüntü bu.
It's a stupid piece of paper someone forgot to file when the loan was being bought and sold a million times over.
Kredi milyonlarca kez alınıp satılırken birinin hazırlamayı unuttuğu saçma sapan bir kağıt parçası.
and then, obviously, people bought the album and listened to it, and realised that, you know, that would be the last time they would... they would, er... have anything to do with Nick Cave and The Bad Seeds again.
İnsanlar albümü aldılar, dinlediler ve... "Bir daha Nick Cave ve The Bad Seeds'le işimiz olmaz" dediler.
- You bought it already.
Zaten almıştın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]