Bounce traducir turco
2,255 traducción paralela
Not if you're trying to bounce a ball off it.
Top sektirmeye çalışıyorsan, değil.
Where's the shame in it being a young, hot guy who's 25 years younger than me who has abs that I can bounce quarters off of, Hmm?
Benden 25 yaş küçük, genç ve yakışıklı, aynı zamanda da karın kaslarına yatıp rahatça uzanabileceğim bir adamla birlikte olmanın nesinden utanayım?
But kids bounce back, though.
Ama çocuklar kendilerini toparlıyor.
Where I'm from, you don't bounce checks.
Bizim orada, karşılıksız çek kullanmayız.
It's my turn in the bounce house.
Zıplama sırası bende.
I'll bounce.
Ben kaçayım.
Now, bounce, will you?
Şimdi yaylan.
One more bounce. Alright!
Bir zıplama daha.
Bounce.
İkile.
Come on, we gotta bounce.
Hadi, gitmemiz lazım.
Kids bounce back.
Tanrı çocukları korur.
"kids bounce back"?
"Tanrı çocukları korur" mu?
Bounce-pass to Manny.
Manny sektirme pas ver.
To quote, "With the possible exception of 5th Ward Weebie's " new bounce classic, Fuck Katrina, " McAlary has, with his four-song offering,
Alıntı : " 5th Ward Weebie'nin yeni Bounce klasiği Fuck Katrina'yı saymazsak McAlary dört şarkılık albümüyle kasırgadan beri yapılmış en harika siyasi hicvi yayınladı.
I have no idea what a bounce classic is, darling.
" Bounce klasiği'nin ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, hayatım.
Now I know a lot of folks aren't home, and a lot more haven't been able to mask, so I'm gonna pull up from the local bounce and dedicate this one to anyone who's home,
Pek çok kişinin evlerine dönmediğini, birçoğunuzun maskelerinizi hazırlayamadığınızı biliyorum. Şimdi yerel bir müzisyenden çalacağım ve bu şarkıyı evinde olan ve bu sabah yeni ve güzel bir elbiseyle çıkmak için, ter dökenlere itiraf ediyorum.
- I need a chance to bounce back.
Paramı geri kazanmak için bir fırsata ihtiyacım var.
You throw away your life because you've come to assume that it'll bounce right back into your lap.
Hayatını harcıyorsun çünkü bir şekilde tekrar sana geri verileceğini düşünüyorsun.
How can you bounce stuff off the moon?
Ay'a nasıl bir şey gönderebilirsiniz?
We're gonna shoot a laser off one of them and let the light bounce back into this photomultiplier.
Biz de lazerimizle onlardan birini vurup buradaki fotomultiplikatöre ışığın geri yansımasını sağlayacağız.
The problem is projectiles either bounce off the rib, crack it or fragment it into several pieces.
Sorun şu ki, fırlattıklarımız ya kaburgadan geri sekiyor ya da onu çatlatıyor, veya birkaç parçaya ayırıyor.
I saw a bounce house of the other end of the park.
Parkın diğer ucunda bir eğlence evi gördüydüm.
Does it bounce?
Sıçrıyor mu?
And yet you can feel it, you can exert pressure on it, you can feel the bounce in it.
Hala hissedebilir, baskı uygulayabilir, esnediğini hissedebilirsiniz.
- It won't bounce.
- Çek ödenecek.
It won't bounce.
Çek karşılıksız değil.
Your checks always bounce. Your life bounces.
Senin çeklerin her zaman karşılıksız, aynı yaşamın gibi.
She's going to bounce off all the walls.
- Duvarlardan sekecek.
I want to bounce you on my knee, babe. Come here!
Seni dizimde hoplatayım bebeğim.
He cannot bounce us into some half-baked suicide pact.
Onun gönlü olsun diye hep birlikte ateşe atlayacak halimiz yok.
Bounce radio waves off an rfid tracker with a modified digital depth finder, and you can keep tabs on whatever you like without having to get too close.
Bir * RFID * izleyicisinin radyo dalgalarını geliştirilmiş bir dijital derinlik ölçerle çarpıştırarak istediğiniz kişiyi kancalayabilirsiniz. Hem de çok yakınına sokulmadan.
There are no size limitations on uploads, no waiting for files to bounce through multiple servers, and no electronic trail leading back to the account on the receiving end.
Dosya yüklemede herhangi bir kota sınırı yoktur, birden çok sunucudan geçmesi için dosyaları beklemek gerekli değildir, ve kimin yaptığını gösterecek elektronik izde bırakmaz.
At the apex of each bounce there is a moment, outside of time, outside of words... Outside of everything.
Her zıplamanın doruk noktasında bir an var, zamanın, kelimelerin, her şeyin dışında.
We better bounce.
Artık zıplasak iyi olacak.
Quick bounce before lunch?
Yemekten önce hızlıca hoplayalım mı?
Troy, get up here and double bounce me.
Troy, buraya çık ve beni zıplat.
You get up here and double bounce me, or I'll tell everybody about this place!
Buraya çıkıp beni zıplat, yoksa burayı herkese anlatırım!
Double bounce me!
Zıplat beni!
I'm gonna bounce back the email that you sent to me.
Bana yolladığın e-postaya yanıt vereceğim.
I think I'll be turning to you for advice on how to bounce back.
Nasıl tekrar kendimi toplarım konusunda sizden tavsiye almalıyım.
And I will bounce back next semester.
Evet. Gelecek döneme kendimi toparlayacağım ama.
Look, Mr. Brody, don't worry about it. They bounce at this age.
Bak, Bay Brody, endişelenme.
You can't bounce to the second floor.
İkinci kata zıplayamazsın. Kusura bakma.
The bounce-back will vaporize the bench and me.
Ayağa kalkmamla, bank buharlaşacak tabii arada ben de.
But why bounce around to the same damn song?
Ama niye aynı lanet şarkıya dalıp duruyorsun?
I'm not inclined to resign to maturity if it's all right, then you're all wrong but why bounce around to the same damn song You'd rather run when you can't crawl
Eğer sorun yoksa, o zaman tamamen yanılıyorsun. Ama niye aynı lanet şarkıya dalıp duruyorsun? Emekleyemediğinde, koşsan iyi olur.
♪ why bounce around to the same damn song?
Ama niye aynı lanet şarkıya dalıp duruyorsun?
I'm not inclined to resign to maturity if it's all right then you're all wrong but why bounce around to the same damn song?
Kendimi ergenliğe teslim etmeye hevesli değilim. Eğer sorun yoksa, o zaman tamamen yanılıyorsun. Ama niye aynı lanet şarkıya dalıp duruyorsun?
Let's bounce.
Hadi fırlayalım.
" she can't hear you over that bounce rap,
O rap sözleri arasında seni duyamaz.
What did they bounce you off the force or something?
Eskiden polistin değil mi? Ne oldu destek güçleri geri mi tepti?