English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ B ] / But that's all right

But that's all right traducir turco

897 traducción paralela
But that would be all right... ... because a man can make himself a fool when he's off his own stamping ground.
Ama bu normal bir şey çünkü insan kendi mekanında değilse kendini küçük düşürebilir.
Well, that's all right for you but I ain't craving any hall-rooms with some song-and-dance guy who expects me to cook his meals over a gas-jet listen to a lot of smart wisecracks and bum songs.
Fakat ben gösteri salonlarında dans edip şarkı söyleyen benden yemek yapmamı, esprilerine katlanmamı bekleyen ve durmadan şarkı mırıldanan bir adama hiç de meraklı değilim.
All right, but I'm gonna open this case so wide that the voters will run you out of town.
Pekala, seçmenlerin seni şehrin dışına sürmelerini için bu davayı tekrar gündeme getireceğim.
That's all right about my Anglomania, but come look at the light with me.
Benim İngiliz hayranlığımı boş ver, ama gel de şu ışığa bakalım.
I know it's superstition, but an old Hindu told me that if you touch an elephant's trunk, and he raises it, everything will be all right.
Batıl inanç, biliyorum, ama yaşlı bir Hindu, file dokunduğunda hortumunu kaldırırsa her şey yoluna girer, demişti.
Oh, yes, that's all right, but these flowers are very beautiful.
Evet ama bu çiçekler çok güzel.
But that's all right.
Sorun değil.
Well, I'm sorry, ma'am... but that's about all we can do for you right now.
Üzgünüm bayan... şu an yapabileceğimiz başka birşey yok!
That's all right, but I figure this will cost you about $ 500.
Pekâlâ ama bu sana yaklaşık $ 500'a patlar.
But if that's your story, it's all right with me.
Ama hikayen buysa, bence mahzuru yok.
Man and woman are all right... but person to person, that's important in a marriage, too.
Erkek erkektir, kadın da kadın. Ama evlilikte birey olmak önemli.
But that's all right.
Neyse.
- But your bed isn't open. - That's all right.
- Ama yatağın hazırlanmamış.
I didn't have a chance to tell you before... but you did all right today on that bucking horse.
Sana daha önce anlatma şansı bulamadım ama bugün o sıçrayan at ile iyi iş çıkardın.
- That's nice of you, but I'm all right.
- Sağ ol, ama benim bir şeyim yok.
- That's what it is, all right, but...
Burada böyle yazıyor, değil mi?
That's all right, but how do we know it really happened?
Orası öyle de bunların gerçekten olduğunu nereden bileceğiz?
But right then it gave me a nasty feeling to be thinking about them at all... with that briefcase right behind my head that had her father's signature in it... and what that signature meant.
Ama birden bunu düşünmek bile beni rahatsız etti arka koltukta çanta ve babasının imzaladığı başvuruyu hatırlayınca.
That's fantastic enough in all conscience, but an even more fantastic thing has just happened right here at the airport.
Bu bile kulağa inanılmaz geliyor olmasına rağmen buradaki havaalanında bundan daha inanılmaz bir olay meydana geldi.
It works all right, sir, but that emergency power's not going to hold out long if we run into trouble.
Tamam, çalışıyor efendim. Ancak başımız belaya girerse bu yedek güç tareti uzun süre götürmez.
She'll do all right, but it's quite a nasty case of shock. - That's all?
İyileşecek, ama bu epey ağır bir şok vakası.
Oh, that's all right. But...
Sorun değil.
All right, but that's as far as I'll carry you.
Pekala, ama götüreceğim son yer olacak.
That's the same tune all right but you're making different mistakes than you did the first time.
Aynı ezgi olduğu kesin fakat ilkinde yaptığından farklı yanlışlar yapıyorsun.
Claims he was drunk and doesn't remember the details, but we remember the details, so that's all right.
Sarhoştum diyor, ayrıntıları da hatırlamıyormuş. Ama biz hatırlıyoruz, bu da yeterli.
But my Scotch blood is working right this minute... and it tells me that there is one thing in your life that's worrying you... something that you find very difficult to handle... because all your strength and your courage... and your authority in the town seems to be of no avail.
Ama tam bu dakikada İskoç kanım devreye giriyor ve bana hayatınızda sizi endişelendiren bir şey olduğunu söylüyor üstesinden gelmeyi çok zor bulduğunuz bir şey çünkü bütün gücünüz, cesaretiniz ve kasabadaki yetkiniz beyhude görünüyor.
That's all right with me, but why lie about it? .
Benim için sorun değil bu, fakat bu konuda neden yalan söylediniz.
They say it's my own fault. But one day they'll see I was right... and that the day I lost it all will become a good thing for everyone.
Herkes beni suçluyor ama bir gün haklı olduğumu anlayacaklar.
All right, if that's what you want but if you're acquitted?
Peki, istediğin buysa ama ya beraat edersen?
They'd just as soon die as stick a nickel in a jukebox, but that's all right.
Onları öldürmek müzik kutusuna para atmak kadar kolay, endişelenmeyin.
But that's him, all right.
Ama bu o, tamam.
Everybody's got something that makes them tick but I can't make you out at all. Walking right into their hands.
Doğrudan ellerine düşüyorsun.
That was the truth, all right... but I'm beginning to wonder who's going to believe it.
Gerçek bu, tabiki... ama merak ediyorum buna kim inanacak.
That's all right. But you're not even making'a noise now like you wanted to help me.
Sorun değil ama şu an bana yardım etmek istiyor gibi davranmıyorsun.
Ladies and gentlemen... on behalf of Gladys Glover, she just wants me to say that, well... she was a little overwhelmed, but she's all right now.
Bayanlar ve baylar Gladys Glover adına, size dememi istedi ki, şey sadece biraz duygulanmıştı, ama artık kendine geldi.
That's love all right, but she's deliberately putting up barriers.
Bu aşk evet, ama o araya kasten mesafe koyuyor.
If they find the right man they can give him the love and the understanding that all of us want but few of us get.
Eğer doğru adamı bulurlarsa ona, hepimizin istediği ama azımızın aldığı sevgiyi ve anlayışı verebilirler.
- Mother. I don't suppose you remember your UncleJervis, but that's perfectly all right. - He doesn't remember you either.
Linda, amcanı tanıyacağını sanmıyorum, zaten o da seni tanımıyor.
Aron likes to talk about our being in love... and think about it and that's all right, but...
Aron birbirimizi sevdiğimizi söylemekten... ve bunu düşünmekten hoşlanıyor, tamam, ama...
I don't want to hurt your religious feelings, but now that it's turned out all right, allow me to tease you a little.
Senin dini duygularını incitmek istemem, ama herşey yoluna girdiği için, izin ver sana biraz takılayım.
We can take that house all right but, boy, I'd hate to get stuck with it.
- Şunu. O evi alabilirim ama orada sıkışıp kalmayı hiç istemem.
That's all right about the candle, but what about the ghost?
Mumu anladım ama peki hayalet?
It looked that way tonight, but I think it's all right now.
Bu gece öyle göründü, fakat şimdi düzeldi sanıyorum.
That's all right for you, but my daughter's in danger.
Senin derdin yok, ama benim kızım tehlikede.
It's all right for me to say that, but not for you.
Bunu ben söyleyebilirim, sen değil.
But that's all right.
Ama sorun değil.
But it seems to me that if it's all right for them, it should be all right for anybody else.
Fakat kanımca onlar için normal olan şey herkes için normal olmalı.
- I'm sorry, but that's all the French I know. - That's all right.
- Üzgünüm, ama Fransızcamın hepsi bu kadar.
Well, it's all right, but think of what he could do in this world with all that money.
Sorun değil, ama onca parayla bu dünyada neler yapabilirdi, düşününce!
But as long as Ichi is dead, that's all that counts, right?
Ichi öldüğü sürece, bu kadarla kalacak, değil mi?
I'm just trying to tell what happened. Is that all right? Well, it's pretty unusual, but go on.
Doktorlara diğer dersten sonra düzeldiğini ve hiçbir şey kalmadığını söyledim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]