But that's not it traducir turco
6,777 traducción paralela
I was raised in a religious atmosphere, Mr. Verger, but whatever that left me with, it's not religion.
Koyu bir dini ortamda yetiştirildim Bay Verger fakat o ortamdan geriye kalanlar, din değil.
I kicked that kid off the team today, but I know that's not the end of it.
O çocuğu bugün takımdan attım,... ama biliyorum ki bu sonlanmadı.
I mean, it's not the end of the world But could you at least acknowledge That you never stopped to think about
Yani dünyanın sonu değil ama en azından bu gezideki amacımı düşünmekten kendini alamadığını itiraf eder misin?
And I think it's so awesome that the Warblers'passion for show choir is stronger than ever,'cause we're really gonna need that strength and commitment to not only win sectionals, but to take it all the way to nationals this year!
Bülbüller'in hırsının her zamankinden daha fazla olması harika bir durum çünkü bu güce ve sadakete, yanlızca bölgesel yarışmalar için değil, bu yılki ulusal yarışma için de ihtiyacımız var.
I'm not sayin'your life would be easier if it was your own prints on the gun, but that's the lines along which you should be thinkin'.
Silahın üstündeki senin parmak izin olsa hayatın daha kolay olurdu demiyorum ama bu da düşünmen gereken noktalar arasında.
All that's fine, but it's not the point.
Tüm bunlar iyi hoş ama amaç bu değil.
Some I trust, some I do not, but one thing is for sure, that there is only one person that I trust when it comes to my child's safety, and that would be me!
Bazılarına güveniyorum, bazılarına güvenmiyorum. Ama kesin olan bir şey var. Konu çocuğumun güvenliğine gelince güvendiğim tek kişi var o da benim!
Well, it's not a smock, but I'll chalk that up to our cultural differences.
Bu önlük değil ama bunu kültürel farkımıza bağlıyorum.
- That's not my case. But I will look into it and maybe it will...
Ama bir göz atacağım ve belki...
Well, that's not why, but I'll add it to the list.
Aslında bu yüzden değil, ama bunu da listeme ekleyeceğim.
Well, it's not like they're magically fixed, but I feel like I just got some insights and revelations that would just help me move forward.
Sihirli bir şey gibi değil, ama bunları anlamamda ve açığa çıkarmamda ve ilerlememde yardımcı oldu.
Look, it may have been easy to find that clock, but it's not like there's a link to send them an e-mail.
Bakın bir e-posta gönderip linke tıklayın diyerek bulunabilirdi sayaç.. ... ama öyle kolay olmayacak.
I wouldn't expect you to understand this, But it's not that easy.
Bunu anlayabilmeni beklemiyorum, o kadar kolay değil.
I mean, it's complicated and I feel terrible about so many things, I'm not sure I liked anything that happened yesterday, but I love working with you.
Bu karmaşık bir durum, olanlar hakkında kendimi kötü hissediyorum ve dün olanlardan hoşlanmadım ama seninle çalışmayı seviyorum.
It's not that I don't enjoy our time together, but...
Birlikte zaman geçirmekten hoşlanmadığımdan değil ama...
You know, it's not really important, but the main point is just that she was talking a lot about
Aslında önemli değil ama asıl nokta şu, sürekli bir isimden bahsetti....
But even if that sounds nice, it's not so good.
Kulağa hoş bir şey gibi gelse de aslında pek değil.
I know it's not a different sun that came up this morning. But somehow, it looks sunnier.
Her sabah aynı güneşin yükseldiğini biliyorum ama bu seferki nedense daha parlak.
But when they do, I fear that those who hear it might not believe it. And think it's some kind of fairy tale.
Fakat yazdıkları zaman,... bazılarının buna inanmayıp bir peri masalı olduğunu düşünmesinden korkuyorum.
Not that it's any of my business, but the hardest part is realizing that their recovery is about them, not about you.
Aslında beni ilgilendirmez ama işin en zor kısmı, iyileşecek kişinin sen değil o olduğunu kabullenmek.
Yeah, that sounds bad, but it's not like that.
Böyle kötü gibi göründü ama öyle değil.
I thought coming back to Chester's Mill would be good for you, for us, but I can see now that it's just upsetting you. No, you-you, but you're not listening to me.
Chester's Mill'e dönmenin sana, bize iyi geleceğini düşünmüştüm ama seni üzdüğünü görebiliyorum.
I know this sucks but it's nice that we're doing this together. Even though we're not together.
Durum çok kötü, farkındayım ama tam anlamıyla beraber olmasak bile bu işi beraber yapmamız hoşuma gitti.
It's not a fight, it may not even be a case, but I think that we should look into it, don't you?
Bu bir kavga değil. Bu dava bile olmayabilir ama yine de araştırmamız gerek, değil mi?
I know, but what doesn't change is that there's still someone out there experimenting on innocents, killing them, which means, bizarro or not, we have to do everything we can to stop it, don't we?
Biliyorum, ama bu dışarıda birilerinin masum insanlar üzerinde deney yaptığı ve onları öldürdüğü gerçeğini değiştirmez. garip ya da değil bunu durdurmak için her şeyi yapmak zorundayız, değil mi?
Okay, I don't have an answer for that, but the fact is, somebody wants it, whether it's Zalman or not.
Tamam, bunun için bir cevabım yok fakat Zalman olsun ya da olmasın, birisi o kalbi istiyor.
Perhaps it's not our friends, but... our enemies that define us.
Sanırım bizi dostlarımız değil, düşmanlarımız tanımlıyor.
It'll take some time to break through that door, but he's not going anywhere.
Kapıyı kırıp girmek biraz zaman alacaktır ama nasıl olsa bir yere gittiği yok.
We share the same scars, but it's important that you know that we are not them.
Aynı yara izlerini paylaşıyoruz ama aslolan bizim onlar olmadığımızı bilmeniz.
It's not a problem, but are you sure that John's okay with my coming over?
Sorun değil ama John'un, benim buraya gelmeme bir şey demeyeceğine emin misin?
- But that's not true, is it?
- Ama bu doğru değil, değil mi?
It was like, that's Robert, my business partner, but that's not Robert, my business partner.
Karşımdaki iş ortağım Robert'tı ama iş ortağım Robert değildi.
I don't why, I don't know how, but I do know that is not Aaron. It's Roman. LATIN LOVER NARRATOR :
Neden ve nasıl bilmiyorum, ama onun Aaron olmadığını biliyorum.
Look, not that I don't love having you around more, but it's been two weeks since you got...
Bak buralarda vakit geçirmende şikayetçi olduğumdan değil, ama iki hafta oldu sen...
I love that movie, but it's not going to work.
O filmi severim, ama bu işe yaramayacak.
Every day they tear each other apart, but it's not the better wolf that wins.
Her gün birbirlerini parçalarlar ama kazanan, daha iyi olan kurt değildir.
- It's not as harsh as sociopath, but still. - Not that harsh.
- Çokta ağır değil.
But I know now that it's not real. Stop.
- Ama artık gerçek olmadığını biliyorum.
It's unfortunate that being with Andy means occasionally I have to put up with you, but I'm not gonna just stand here and pretend like we're friends.
Ne yazık ki Andy ile beraber olmak demek sana katlanmalıyım demek ama burada öylece durup sanki yeni arkadaşız gibi davranmayacağım.
He is without mercy, not because he's a merciless man, but simply because that's the logic of it.
Merhameti yok. Merhametsiz olduğundan değil... bu işin mantığı böyle olduğu için.
Okay, maybe not. But if Branson's thrill is hiding in plain sight and the classroom is his cover, then it stands to reason that he'd want his tools of the trade handy.
Tamam belki değildir ama Branson'ın korkusu göz önünde saklanmaksa ve sınıf bahanesiyse o zaman eşyalarını yakınında tutmak istiyor olabilir.
Not that it's any of my business, but... I don't know... this might be something you want to work through.
Beni ilgilendirmez ama ne bileyim çözmeyi isteyeceğiniz bir şeydir belki bu.
Anybody that thinks it's a mistake to follow me can follow Mr. Pope, but he is not going with us.
Beni izlemenin hata olduğunu düşünenler Bay Pope'u izleyebilir ama o bizimle değil.
But it's not the club that's got him so out of it.
Ama onu işten bu kadar dışlayan kulüp değil.
Okay, so that might not be right, but it doesn't make it illegal.
Tamam, bu doğru olmayabilir... ama bunu kanun dışı yapmaz.
But it's not as simple as that.
- Belki o kadar korkunç değildir.
Long live women's rights and all that, but it's not a good idea to take on a job that wears you out.
Çok yaşasın kadın hakları. Fakat seni o denli yoracak bir iş hiç iyi bir fikir değil.
Yeah, but I'm afraid that's... not all it means.
Ama korkarım ki tüm anlamı bu değil.
And not that it's my greatest concern, but you being with Victor, you put him at huge risk.
Aklımdaki en önemli şey bu olmasa da Viktor'la beraber olman onu çok büyük bir risk altında bırakıyor.
Yeah, but it's not that simp...
- Tamam da o kadar basit...
But you know what, it's not even about that anymore.
Ama mesele artık o bile değil.
but that's not you 16
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's not all 68
but that's it 276
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's not all 68
but that's it 276