But that's the point traducir turco
847 traducción paralela
I'd always anticipated that we'll end things at some point and that made me wanted to keep one foot out the door. But... after that near death experience... that's when I knew for sure...
Seninle ilişkimizi bitirmenin bir yolunu bulmak istemiştim ama gerçekten ölüp de sonu görerek bu deneyimi yaşayınca kesinlikle emin oldum.
But that's not the point.
Ama bunun önemi yok.
Yeah, but I'd rather not be the one that gets killed just so they can kill someone else, see my point?
Evet ama sırf birileri birilerini öldürsün diye benim ölmeye niyetim yok, anladın mı?
Oh, but I ain't, that's the point.
Ama istemiyorum. Asıl mesele de bu.
That's a very interesting theory but not supported by the facts and quite beside the point.
Bu çok ilginç bir teori fakat gerçeklerle bağdaşmıyor. Aynı zamanda tamamıyla konu dışı.
But that's the whole point.
Tüm mesele de bu zaten.
But that's not the point!
Önemli olan bu değil ki.
But let me point out that it's not the custom to put the knife in the mouth. For fear of accidents.
Ama ilk önce, kazalar olabilir endişesiyle Londra'da... bıçağı ağza sokma alışkanlığı olmadığını belirtmeme izin ver.
A neon sign would burn a quarter as much juice but, Nick, that's not the point.
Işıklı pano dörtte bir elektrik yakardı ama Nick, konu bu değil. - Değil mi?
When in the action you are hot and dry and that he calls for drink, I'll have prepared him a chalice for the nonce, whereon but sipping, if he perchance escape your venomed point, our purpose may hold there.
Kavgada kızışıp susadığınız zaman, Hamlet bir şey içmek ister nasıl olsa, öyle özel bir içki hazırlarım ki ona, bir yudum içmeyegörsün, istediğimiz olur senin zehirden kurtulacak olursa.
Now, from this point on, the dance just continues until the lover takes the maiden in his arms and carries her away, but I don't think there's any point in demonstrating that.
Bu noktadan sonra, adam genç kızı kollarına alıp götürene kadar dans devam ediyor ama bunu yapmamıza gerek yok bence.
- but that's the point.
- ama konu bu zaten.
I know you've been a devoted wife but that's not the point!
Sadık bir eş olduğunu biliyorum ama mesele o değil.
But that's not the point, darling.
Sevgilim, mesele o değil.
- In that case, I think we can... I know it's past cancellation time... But under the circumstances I think we might stretch a point.
- Bu durumda, sanırım... iptal süresi geçti biliyorum ama... bu koşullarda kuralları biraz esnetebiliriz.
Maybe you're right, I don't know... but that's just the point :
Belki de haklısınız, bilemiyorum.. .. ama sorun şu ki akibetinizi bilmezsem kafayı yerim.
Mrs. MacKenzie, I'm aware of your deep concern over the suicide... but that's not the point at issue.
İntihar konusundaki üzüntünüzü anlıyorum ama konumuz o değil.
But that's not the point.
Sakat sorun bu değil.
Listen, I like Philip fine, but when you get married, I'm going to make it a point to be around to remind him that he's the lucky one.
Dinle, Philip'i oldukça severim, fakat sen evlendiğinde, şunu vurgulamak için hep buralarda olacağım ve ona şanslı olduğunu anımsatacağım.
Point out that it is a matter of concern not only to the high priest but to the prophet and the council.
Çünkü bu sadece rahibi değil kâhini, konseyi de ilgilendiren... bir konu, bir ayrıcalık yapmalısınız
Yes, but that's not the point.
Evet, ama konu bu değil.
I'm very sorry that Dexter's young lady is going overseas, but that's beside the point.
Dexter'ın genç bayan subayı açık denizlere açılacağı için... çok üzgünüm. Ancak bu şekilde olması gerekli.
That's a good point, but it's not the same thing.
İyi yerden yakaladın, ama bu aynı şey değil.
Well, you know very well you should be hanged, but that's not the point.
Asılman gerektiğini sen de çok iyi biliyorsun ama konumuz bu değil.
But that's the whole point of the experiment, Susan.
Ama bu, deneyin bütün amacı, Susan.
Knights of Santiago... but just as there is no point in telling you of the antiquity of the house of Falconeri, it is unfortunately just as pointless, since you already know, to tell you that my nephew's circumstances
Size Falconeri ailesinin geçmişini anlatmak ne kadar gereksizse yeğenimin durumunun, ailesinin isminin büyüklüğü ile eşit olmadığını söylemek de ;
But that's not the point. I'm only saying that the best thing in the world is when a man comes home and his wife says she wants a baby.
Dünyadaki en güzel şey, bir erkek eve döndüğünde... karısının ona "Bizim bir çocuğumuz olmalı" demesidir.
But that's beside the point.
Ama bu konumuz dışı.
I'm sure you've had a very colorful career, Mr. Towns... but that's not quite the point.
Sizin çok renkli bir kariyere sahip olduğunuzu biliyorum Bay Towns fakat her şey bu bu noktada bitmiyor maalesef.
That's all very well, but I think you're missing the point.
Hepsi çok hoş, ama sanırım gözden kaçırdığın bir nokta var.
Oh, you can change the future so that we don't end up in those cases, but if we're all dead, what's the point?
Kabinlerde olmadığımız şekilde de geleceği değiştirebilirsin. Ama ölürsek ne anlamı kalır ki?
But that's not the point.
Ama mesele bu değil.
But the point is, as you know, that the Count has made out a will, leaving all of his property to Pierre.
Ama bildiğiniz gibi mesele, kontun vasiyetinde... her şeyini Pierre'e bırakmış olması.
It might have taken me quite a while to get to this point, Mr. Finster... but now that I'm here, I'm gonna make the most of it.
Şey, ben... Bu noktaya varmam çok zaman almış olabilir, Bay Finster. Ama artık burada olduğuma göre elimden geleni yapacağım.
But that's beside the point.
Ama konu o değil.
Well, certainly, horse cavalry is a thing of the past, but that's not the point.
Elbette süvariler mazi oldu ama asıl önemli olan bu değil.
- But that's beside the point. I'll get you a cab.
Bunun konuyla ne alakası var?
But the point is, that's where you find... all those beautiful, wonderful girls... like Simone.
Ama önemli olan, oradaki muhteşem güzellikteki kızlar. Simone gibi.
- But that's not the point.
- Sorun bu değil.
But believe you me, if you get in there... and you get the point, you have no trouble with that money.
Ama inan bana oraya girebilirsen ve olayı iyi anlatırsan parayla sıkıntın olmaz.
Come to think of it, most people like a good laugh more than me but that's beside the point.
Düşündüm de, çoğu insan gülmeyi benden çok seviyor ama konumuz o değil.
but that's just the point... why don't you?
Anlıyorum... Ama neden istemiyorsun?
But that's just the point.
Ama mesele de o işte.
But that's not the point.
Ama mesele o değil.
Yes, I take your point... but I think it's a little premature to talk about abandoning the operation... or of any mishap to the Lieutenant, for that matter.
Evet, sizi anlıyorum... ama operasyonun yarım kalmasından bahsetmeyi çok çocukça buluyorum... aynı şekilde Teğmen'in başına bir şey gelmesini de.
I don't, I don't know what the returns will come up to up to what it's cost or not, but the point is that it's happening. And I suppose the returns will also be good.
Servete!
Your point is well taken, CAM but it lacks the balance that a broader and deeper range of experience can lend it.
Bakış açın doğru CAM ama onda engin bir deneyimin sağlayacağı denge yok.
But that's beside the point.
Ama bu konumuzun dışında.
I was a few Guinness's for the worse at this point but a fella bet me that I couldn't get a certain girl to kiss me without a provocation.
İşin kötüsü birkaç bira indirmiştim. Ancak çocuklardan biri, kışkırtma olmadan, belirli bir kızla öpüşemiyeceğim üzerine benimle bahse girdi.
It's not doing the same act or the same type of act... but playing that number and at that point in the number doing this.
Sürekli aynı şeyi, aynı şekilde yapmak değil... aynı şarkıyı çalarken, aynı noktada hep aynı şeyi yapmak.
But that's the point.
Ama olayı bu.
but that's not you 16
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's it 276
but that's the way it is 43
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's it 276
but that's the way it is 43