But to be fair traducir turco
207 traducción paralela
Yeah, but to be fair, I didn't plan on giving it to you.
Evet ama dürüst olmak gerekirse sana vermeyi planlamamıştım.
But to be fair, most governments take that position.
Pek çok hükümet aynı politikayı izler.
But to be fair, it's not him you hate.
Dürüst olalım. Nefret ettiğin şey, o değil.
Yeah, but to be fair, Dad, that's before I found out you stole it.
Fakat Allah için baba bu, senin çaldığını öğrenmeden önceydi.
But to be fair, no one is a hundred percent sure... what Jay and Silent Bob exactly look like... so for all we know they could already be on the lot.
Ama kimse onların neye benzediğinden yüzde yüz emin değil. Tek bildiğim şu anda buralarda olabilecekleri.
But to be fair, I have very high standards.
Ama dürüst olmak gerekirse, beklentilerim oldukça yüksektir.
But to be fair, that's part of your charm.
Dürüst olmak gerekirse seni çekici kılan yönlerinden biri de bu.
Here's the thing, I-I'd love to be a bridesmaid, but I don't think it would be fair for me to be a bridesmaid and for Valencia not to be.
Durum şu ki, bir nedime olmayı çok isterim ancak benim olmam ve Valencia'nın olmamasın adil olduğunu düşünmüyorum.
'Tain't fair, but I'll do it just to be shut of him.
Hiç adil değil ama sırf çenesini kapatmak için tamam.
In fact, I've been leaning over backwards to be fair, but —
Aslında bunun için elimden geleni yapıyorum ama -
Clive, if you let yourself be defeated by them just because you are too fair to hit back the same way they hit at you, there won't be any methods but Nazi methods.
Clive, sana arkandan vuranlara aynı şekilde vuramayacak kadar adil biri olup kendi teslim bayrağını çekersen geriye Nazi metotlarından başka bir şey kalmaz.
All our good points, against all our bad ones. I meant to be fair, but the score was against me. Definitely.
Bütün iyi özelliklerimize karşı, kötü olanlar... niyetim adil olmaktı, fakat skor bana karşıydı.
But it's only fair to tell you first that I'll kill you, Stricker... and you, Dutch Henry... the physician, his father... and there might even be time for you, storekeeper.
Ama önce söyliyeceklerim var, seni öldürecektim, Stricker... ve seni, Dutch Henry... doktoru, babasını... ve tabi ki seni, Storekeeper.
That might be emotionally satisfying to you, but it wouldn't be exactly practical, and hardly fair.
Bu belki sizi duygusal olarak tatmin ediyordur ama....... pek işe yaramıyor ve adil de değil.
I don't think I will, but it wouldn't be fair to his memory, do you think?
Evleneceğimi de sanmıyorum, ama... bu hatırasına saygısızlık olurdu, değil mi?
I used to be fair with a scattergun but then that was when the bird wasn't too far away or flying too fast.
Saçma tüfeğiyle iyiyimdir ama o da ya kuş çok uzakta değilken ya da yavaş uçuyorken.
But it wouldn't be fair to involve you.
Seni bu işe karıştırmayacaktık.
Cardinal, would it be fair to say that you not only built up the centralized monarchy in France but also perpetuated the religious schism in Europe?
Kardinal, siz yalnızca Fransa'da merkezi monarşiyi kurmakla kalmadınız Avrupa'da dinsel hizipleşmeyi de kalıcı kıldınız?
We tried to be as reasonable as possible, and as fair as possible, not only in our own interests, but in those of France as well.
Sadece kendi çıkarlarımızı değil aynı zamanda Fransızlarınkini de düşünerek olabildiğince mantıklı, olabildiğince adil olmaya çalıştık.
I don't mean to be always at you, Woody, but it just don't seem fair.
Hep sana kızgın olmak istemiyorum Woody. Ama bu iş böyle olmaz.
All I have to do is to run an ad to get loads of guys for your job, but I want to be fair.
Burada niçin bulunduğunu sana neden ev verdiğimi ve para ödediğimi unutturmasın.
- We'll try to be fair but, knowing Lester,
- Tarafsız olmaya çalışacağız ama...
I could treat you like I did on the dock, but that would be me kicking myself for selling out, which isn't fair to you.
Sana hep güvertede davrandığım gibi davranabilirdim, ama bu işi sana pazarlamam açısından kötü olurdu.
But, Mr. Chairman, this Committee always wants to be fair.
Fakat, sayın Başkan, bu Komite her zaman için adil olmak ister.
The pater wants to be fair, but money isn't elastic.
Babam adil olmaya çalışıyor. Fakat konu paraysa, durum değişir.
- Mr Ducksworth, you wanted me to learn about fair play... and how to be part of a team... and I may not have learned everything yet, but I remember something my father said to me.
- Bay Ducksworth, benim adil oyunu öğrenmemi istemiştiniz... ve bir takımın parçası olmamı... herşeyi tamamen öğrenmemiş olabilirim ama... babamın bana söylediği bir şeyi hatırlıyorum.
Actually, I gotta be fair with you. I'm only setting you up a little bit, it's just that another trick question, but it's just a set up,'cause I don't really care about the water, to tell you the truth.
Aslına bakarsanız, doğrusunu söylemek gerekirse, sizinle oynadım biraz, bu aslında bir diğer aldatmaca sorumdu, çünkü su umrumda değil, doğrusunu söylemem gerekirse.
But we live in this teeny apartment, and it wouldn't be fair to a dog.
Ama küçük bir evde yaşıyoruz. Köpeğe haksızlık olur.
But somehow, I thought turnabout would be fair play, so I made us a little something to snack on.
Ama, belki de bir şekilde geri gelmek dürüstçe olacaktı, Neyse, Bizim için aperatif birşeyler hazırladım.
But is it fair for that standard to be higher than any other group of men?
O standardın başka bir gruptan daha yüksek olması adil mi?
But would it be fair to say that outside this hearing you do not entirely trust us?
Fakat bu dava dışında bize güvenmediğinizi söylemek uygun olur mu?
Look, I don't wanna be a hard-on about this, and I know it wasn't your fault, but I just thought it was fair to tell you that Gilbert and I will be submitting this to the league
Bak, bu olayı yokuşa sümek istemiyorum. Ve, senin hatan olmadığını biliyorum... Ama, sana söylemenin doğru olacağını düşündüm,
I wrote an evaluation for Lucy but I tore it up because I want to be fair.
Lucy hakkında bir değerlendirme yazdım. Ama adil olmak istediğim için yırttım.
I'm almost certain you're not but, to be fair, I wasn't listening.
Haklı olmadığından neredeyse eminim ama adil olmak için söyleyeyim : Dinlemiyordum.
But that wouldn't be fair to Ally, would it?
Ama bu Ally'ye haksızlık olur, değil mi?
It was, but I was trying to be fair and understanding... and now you've responded by deciding to run against me.
O zaman da problemdi ama adil ve anlayışlı olmaya çalışıyordum ama şimdi bana karşı adaylığını koymaya karar verdin.
Well, to be fair, by a man who thought himself an ape. But... it amounts to the same thing, gentlemen, does it not?
Aslında, maymun olduğunu sanan biri tarafından ; fakat sanırım aynı şey sayılır.
But it's not fair for them to drop by and expect... - everything to be just perf -
Ama her şeyin de dört dörtlük yapılmasını beklemek yanlış olur.
To be fair, it's very easy to say : "If we were in charge we wouldn't do these things". But then again, we're not getting all these email messages saying :
Eğer adil olmak gerekirse, eğer biz kodun gelişiminde karar verici olsaydık, belki birçok şeyi eklemezdik
Minus, but I got it fair and square, which means I will be able to graduate.
Eksi ama hilesiz aldım bu da mezun olabileceğim demek.
Well, that's an admirable sentiment, but if I give you special treatment, it wouldn't be fair to the others who have to take this course.
Bu takdire şayan bir davranış, ama sana özel muamele yaparsam bu kursu almak zorunda kalan herkese haksızlık etmiş olurum.
It would be nice to think so, but the world isn't always fair.
Keşke olsaydı, ama dünya her zaman adil değil.
You wanna be a huffy client, fine. But it's not fair for a huffy client to call me Archie.
Büyük rahatsızlıktı.
I'm dying to see Rebecca, but I don't think it's fair I have to meet him when we should be trying to save her marriage.
Rebecca'yı görmek için ölüyorum ama biz evliliğini kurtarmaya çalışırken onunla tanışmak zorunda olmam haksızlık.
But it wouldn't be fair to them, either.
Onlar için de adil olmazdı.
The window can be colder because of the glass, but then that one is right by the bathroom, and being right by the bathroom always makes me kind of uncomfortable, which isn't really fair because something has to be right by the bathroom.
Camdan dolayı pencere kenarı daha soğuk olabilir ama oradaki de tam tuvaletin yanında tuvaletin yanında oturmak beni her zaman rahatsız etmiştir ki bu adil değil, çünkü bir şey olursa hemen tuvaletin yanındasındır.
They know I'll be fair, but they also know... that if there's something to find, I'll find it.
Adil olacağımı biliyorlar ama ayrıca bulunacak bir şey varsa bunu bulacağımı da biliyorlar.
I am so sorry, missus but right is right and fair is fair and something has got to be done.
Çok üzgünüm, hanımefendi ama doğru, doğrudur ve dürüst, dürüsttür ve yapılması gereken bir şey var.
Your metaphysical nonsense... which, to be fair, actually appeals to the half-educated dullards... that make up most of human society, but which, I hasten to add... no rational, intelligent, free-thinking human being truly believes.
Metafizik saçmalıklarınla ki, adil olmak adına, insan toplumunun çoğunluğunu oluşturan yarı eğitimli mankafalara çekici gelebilir ama hemen söyleyeyim mantıksal, zeki, özgür düşünen bir insan asla inanmaz.
So to be absolutly fair, I had no choice but to suspend everyone who refused to be searched.
O zaman adil davranalım ve aranmayı reddeden herkese şüpheli gözüyle bakalım.
I know it must be hard for you ; seeing me have something like this when you didn't get into basketball camp but... it's just not fair for you to take it out on me.
Biliyorum senin için zor olmalı ; beni böyle görmek hele de basketbol kampına giremediğin bir zamanda ama bütün herşeyi benim üzerime yıkman adil değil.
but today 329
but to you 23
but tomorrow 92
but to be honest 96
but to me 124
but to no avail 30
but tonight 202
but to what end 17
but to do so 26
but together 52
but to you 23
but tomorrow 92
but to be honest 96
but to me 124
but to no avail 30
but tonight 202
but to what end 17
but to do so 26
but together 52
but to 17
but to do that 43
but to keep them all together 37
but to tell you the truth 23
to be fair 354
be fair 45
but that's not you 16
but thank you 574
but tell me 152
but that's beside the point 34
but to do that 43
but to keep them all together 37
but to tell you the truth 23
to be fair 354
be fair 45
but that's not you 16
but thank you 574
but tell me 152
but that's beside the point 34
but that's okay 199
but that's not why i'm here 50
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's it 276
but that's not all 68
but that's not the point 136
but that's not why i'm here 50
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's the way it is 43
but that's it 276
but that's not all 68
but that's not the point 136