Camel traducir turco
1,374 traducción paralela
- This is Chamomile the Camel. He can sit in the backseat.
O arka koltukta oturabilir.
Yabuti, you camel!
Yabuti, seni deve!
- Did he call me a camel?
- Bana deve mi dedi?
Rag heads, camel jockeys or fucking gooks?
? - Bana çabuk söyle, haydi!
- I smoke Camel.
- Ben sadece Camel içerim.
You grease spot on the backside of a camel!
Seni devenin hörgücü seni. Bu anı çok uzun yıllar bekledim.
The only thing you're best at is shovelling camel dung.
En iyi olduğun kesin, ama deve pisliği küremekte.
I had to take your camel hair to be cleaned today, right?
Bugün senin deve tüyü ceketini temizlemeliydim, tamam mı?
Camel cunt. Look at me.
Oi, dev puşt.
Camel coat.
Deve postlu. Lezzetli.
The camel gets to stay in the tent, and the occupant is thrown out!
Deve çatırda kalsın, işgalciyi dışarı atın!
Within 50 years, people whose fathers had been camel herders were now governing one of the major empires in world history.
50 yılda, deve çobanlığından dünya tarihinin en büyük imparatorluklarından biri konumuna geldiler.
Was there a camel?
Deve var mıymış?
There was the front of a camel. A half-camel.
Devenin önü varmış.Yarım bir deve.
Jesus, Mary, Joseph, and the camel!
İsa, Meryem, Yusuf ve deve!
I wasn't quite sure if it was the ice teas or the staten island dating pool that broke the camel's back. But something set Charlotte on fire.
Onu bu hale getiren Buzlu Çaylar mıydı yoksa Staten Island'in havası mıydı bilmiyorum ama bir şey Charlotte'u ateşlendirmişti.
- The attitude on that camel-nose fuck.
- Deve burunlu ibnenin tekidir.
- Camel-nose.
- Deve burunlu.
Camel racing in Alexandria?
İskenderiye'de deve yarışı mı?
You're the camel!
Sen devesin!
Camel.
Camel.
Salaam, salaam, salaam. He say, "For right amount... camel can dance up pyramid."
"Doğru fiyata develer piramit üstünde oynar." diyor.
- I'm not a camel.
- Ben deve değilim.
The blond guy in a camel coat.
Deve tüyü ceketli sarışın bir genç.
Camel coat.
Deve tüyü.
Camel coat. - 4 : 17 :
Deve tüyü.
Camel coat.
- 16 : 17 Deve tüyü.
Tastes like camel piss.
Deve sidiği gibi.
There's a fucking camel!
Orada bir deve var yahu.
Aah! The camel toe.
Deve Parmağı.
I wouldn't pay one camel.
Ben olsam bir deve parası bile vermem.
Must be a lot of fucking camel debt.
Bir sürü deve borcu birikmiş olmalı.
He smoked those Camels since he's in short pants.
O Camel'ları çocukluğundan beri içiyor.
- It's like a camel, but different.
- Deveye benziyor ama farklı.
- I know how to ride a camel.
- Deveye nasıl binilir biliyorum.
He made this thing of preferring unfiltered Camels.
Filtresiz Camel'ı tercih ettiği için aklımda kaldı.
Not a single unfiltered Camel.
Bir tane bile filtresiz Camel yok.
But they're not Camels.
Ama sigaralar Camel değil.
You should see me on a camel.
Beni bir de devede görmelisin.
It's a nice camel.
Güzel deveymiş.
Watch my camel for me.
Deveme göz kulak ol.
And he said, "It's not the size of the hump, it is the motion of the camel."
Sonra da dedi ki : "Önemli olan büyüklüğü değil, ne kadar zevk verdiği."
Just admit it, you smelly camel.
Kabul et artık seni kokmuş deve.
I was just saying to the camel :
Ben de tam şimdi deveye...
"Camel, no one could kill our good friend Mathayus."
"Devecik, kimse dostumuz Mathayus'u öldüremez" diyordum.
Your cash camel has arrived!
Nakit kaynağın geldi!
We say camel.
Biz deve diyoruz.
- It's a camel.
Hayır deve üzerindeyim.
I'm gonna make you walk backwards through the desert behind a camel.
Sana tüm çölü geri geri yürüteceğim.
I don't want a camel to so much as break wind without it ending up on my desk.
Bir devenin bile benden habersiz gaz kaçırmasını istemiyorum.
No, it's a camel.
Hayır, o bir deve.