Chickens traducir turco
2,198 traducción paralela
He was into them dogs and chickens and the like.
Köpekler, tavuklar vesaire şeylere sarkarmış.
I guess that Tally got tired of them dogs and chickens. ... and started work on Sam there in the hayloft up behind them fields.
Sanırım Bay Uzun sonunda köpeklerden ve tavuklardan sıkılmış ve tarlalarının arkasındaki samanlıkta Sam ile işine devam etmeye başlamış.
Every time Ted chickens out with a girl, he goes straight to his bike and pedals home.
Ted ne zaman bir kıza yaklaşmaya tırssa bisikletine gider ve eve kadar pedal çevirir.
Mr. Alexander, it's just us chickens.
Bay Alexander, bir avuç kişiyiz.
How many more chickens will your pens hold?
Daha kaç tavuk çiftliği için dayan?
You'll starve before the chickens, Pa.
Sen açlıktan ölecek erken inek daha.
My chickens.
Çocuklar.
My chickens.
Tavuklarım.
How about I go feed the chickens and grab some eggs?
Tavuklara yem verip yumurta toplayacağım.
Uh, any hot chickens there?
Güzel kız var mıydı?
Do not think of chickens.
Düşünme!
It is medium sized, brown, and can kill More chickens, if it has a chance.
Orta büyüklükte, kahverengi, sıska bir köpek. Şansı varsa biraz daha tavuk peşine düşmüştür.
The priest has chickens.
Papazın tavukları var.
Maybe someone killed chickens.
Belki birisinin tavuklarını öldürmüştür.
- You chickens go if you want to.
Dönmek istiyorsanız, gidin sizi korkaklar.
The "Sol" found him with another group of "chickens" in the "Bombilla".
Sol, Bombilla'da onu ödleklerin diğer grubunda bulmuş.
He said in order to survive. Smell is like chickens.
İfadelerinde, tavuk gibi tatları olduğunu söylemişler.
Good people are chickens waiting to be plucked.
İyi insanlar yolunmayı bekleyen tavuklardır.
Because chickens are yellow, Ma,
Çünkü tavuklar sarı olur, anne.
Why are there live chickens in the kitchen? Fresh meat.
Neden mutfakta canlı tavuklar var?
Or ordering live chickens, okay, you have to ask me first.
Ya da canlı tavuk ısmarlamadan önce bana sormak zorundasın.
- Don't count your chickens before they hatch.
- Bir de erkenden sevinmese.
You read about some massacre in Darfur or some school bus gets blown up, and you go, "Oh, my God, the horror!" And then you turn the page and finish your eggs from free-range chickens.
Darfur'daki bir katliamı veya bir okul servisinin patladığını okuduktan sonra, "Tanrım, korkunç!" deyip de sonra sayfayı çevirip yumurtanı yer, çayını mı yudumlarsın?
- The chickens.
- Tavuklar.
Chickens don't have feelings.
- Tavukların duyguları olmaz.
That's 468 chickens.
Bu 468 tavuk demek.
The chickens feel the same.
Tavuklar da öyle düşünüyordur.
Go tell that to my chickens. If you can find them.
Dün gece iki tavuğum kayboldu.
Two of my chickens disappeared last night.
Biri çaldı mı diyorsun?
- you can buy me two chickens. - Why would I buy you...
- Kimseye bir zarar vermedi.
He ate two of my chickens.
Ayrıca o iyi bir kurt - köpek.
Who cares about some dumb chickens, anyway?
Belki böylesi herkes için daha iyi olacak.
I think he ate those chickens, too. I meant to tell you but I didn't want you to take him away.
Sana söyleyecektim ama onu uzaklaştırmanı istemedim.
Because some big old wildcat has been eating my chickens.
Vahşi kediler tavuklarımı yiyor da.
At least not in chickens and watermelons.
Tavuk sesleri geliyor sanki?
And there are the chickens, for them to have eggs at home.
Tavuklarımız da var, evde çiftimiz için yumurtlasınlar diye.
Okay, it was the only thing I could find that didn't have goats, chickens, or people sleeping in the back, okay.
Pekâlâ, bu içinde keçi, tavuk veya uyuyan insan bulunmayan tek şeydi.
Cows, chickens.
İnekler, tavuklar...
Big fish, little fish, cardboard box. Feed the chickens! Feed the chickens!
Büyük balık küçük balık tavukları yemleyin
What, the crazy old man who talks to his chickens?
Ne? Tavuklarıyla konuşan, deli, yaşlı adamla mı?
Our lot were like headless chickens.
Bizimkiler kafası olmayan tavuklar gibiydiler.
Used to be you could get anything from fresh chickens, bibles to Grit magazine delivered right to your door.
Eskiden taze tavuktan İncil'e, dergiye kadar her şey kapına kadar getirilirdi.
He has all you women clucking around like you're... you're female chickens.
Burdaki bütün kadınları etkilemiş bakıyorum--horoz gibisiniz.
And ahead of us stopped a truck very full of chickens within a bunch of cages Wood, and decided that we would release them, give them freedom.
Önümüzde park eden aracın arkasını gördük. Arkasında tavuklar vardı. Kafeslerin içindelerdi...
Everyone is looking at the windows and from what we, and had chickens to fly about everywhere on the street.
Herkes camdan bize bakıyordu ve biz de kafesleri açıyorduk, tavuklar sokakta uçuşuyorlardı.
Draw cartoon chickens saying, "Eat me."
Çizilmiş karikatür tavuklar "Beni yiyin." diyor.
Chickens coming home to roost.
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.
[AIR HISSING, MONITOR BEEPING STEADILY] Big Daddy always said cancer was just his chickens coming home to roost.
Süper baba daima kanserin eve tünemeye gelen tavuklar olduğunu söylerdi.
All I can say is any more of my chickens goes a missin and I will have to call the sheriff, have him take that animal out and put it down.
Merak etme Jolene. Kimseyi rahatsız etmeyecek.
I hope you didn't eat those chickens.
Yediysen bile kötülük olsun diye yapmadığını biliyorum.
And what about our goats and chickens?
Peki keçiler ve tavuklar ne olacak?
chickenshit 21
chicken 601
chick 143
chicka 41
chicks 43
chickie 28
chicky 22
chickering 18
chicken dinner 33
chicken little 20
chicken 601
chick 143
chicka 41
chicks 43
chickie 28
chicky 22
chickering 18
chicken dinner 33
chicken little 20