Churches traducir turco
817 traducción paralela
Lord Attilla swore to turn Rome's churches into horse stables!
Lord Attilla Roma'nın kiliselerini ahır yapmaya niyetli!
The only luxuries in Las Hurdes are the churches.
Hurdes'te karşılaştığımız yegane gösterişli şey kiliseler.
- And no churches.
- Kiliseler de olmasın.
And no churches.
Ve kiliseler de olmasın.
Schools, churches, public library.
Okullar, kiliseler, halk kütüphanesi.
The freedom to speak their own language, to have their own schools and churches... to govern their own affairs.
Kendi dilini konuşma özgürlüğü, kendi okul ve kiliseleriniz olmasından... Kendi haklarınızı hükmedebilmekten bahsediyorum.
Pasty choirs in tasty churches Give it all they got
Hoş kiliselerdeki solgun korolar Her şeyleriyle katılıyor
The pastors would rather close churches than betray the religion they serve.
Vaizler hizmet ettikleri dine ihanet etmektense kiliselerini kapatmayı tercih ediyor.
All churches have mortgages.
- Bütün kiliselerin ipoteği vardır.
Well, remember last week when you asked me about that church and I said there were different churches?
Geçen hafta kiliseleri sorduğunda, farklı kiliseler olduğunu... -... söylemiştim sana, hatırlıyor musun?
There are people who go to other churches and they're called Protestants.
Başka kiliselere giden insanlar da vardır ve onlara Protestan denir.
Then there are others who go to still different ones, and they're Jews only they call their churches synagogues or temples.
Farklı yerlere giden başka insanlar da var. Onlar Yahudilerdir ve kiliselerine sinagog derler.
It's the same with the churches, the relics, the moonlight or a Cuba Libre.
Kiliseler, harabeler, ay ışığı ya da bir şişe Cuba Libre için de aynı şey geçerlidir.
Though you untie the winds and let them fight against the churches ; Though the yesty waves confound and swallow navigation up ;
İster bırakın rüzgarların başını saldırsınlar kiliselerin üstüne, ister dalgalar şahlansın, parçalayıp yutsun tüm gemileri,
So the devil won't close the churches and prohibit religion?
Yani Şeytan, kiliseleri kapatıp dini de ortadan kaldırmayacak mı?
I therefore assumed the garb and character of a colonial bishop spending his vacation making a collection of brass rubbings from country churches.
Bu nedenle, tatilini, ülkedeki kiliseleri dolaşıp pirinç kabartma koleksiyonu yaparak değerlendiren bir piskopos karakterine büründüm.
I was spending my vacation taking a cycling tour around your beautiful country churches.
Tatilimi, kırsaldaki güzel kiliselerinizi turlayarak geçiriyordum.
It's on a river, and it's got houses and stores and churches... and a Main Street.
Bir nehir kıyısında ve evleri, dükkanları, kiliseleri bir de ana caddesi var.
Bridesmaids and churches automobiles and flowers and heaven knows what!
Gelinlikler, nedimeler, kiliseler otomobiller ve çiçekler ve Tanrı bilir daha neler!
Although his 11 mission churches are spread out over a 4,000 square miles area, the Padre can overcome the handicap of distance by flying from his main parish, Saint Josef's in Mosquero, to wherever his duties take him.
4000 mil-kare alana yayılan 11 misyoner kilisesi olmakla birlikte, peder, görevli bulunduğu kendi ruhani bölgesi olan Mosquero'daki Saint Josef's'ten gelmenin uzaklık dezavantajının üstesinden, uçakla uçarak gelebiliyor.
David, we have our own church in West Hollywood which means the other churches and dioceses don't have to tolerate us.
David, West HoIIywood'da kendi kiIisemiz var... ... yani diğer kiIise ve papazIıkIar bize hoşgörüIü oImak zorunda değiI.
We can have a town, and churches and a school...
Bir şehir ve kilise ve bir okulumuz olabilir...
All this talk about schools, churches, law and order.
Okul, kilise, kanun ve düzen hakkındaki şu saçma konuşmalar.
Churches are full again.
Kiliseler yine doldu.
Asiatic city of innumerable churches.
Sayısız kilisesiyle hayallerin şehri!
I don't give to any churches.
Hiçbir kiliseye bağış yapmam.
- Well, I saw some fine churches.
- Birkaç güzel kilise gördüm.
The next few years... I seen the insides of more halls of correction and jails... than I did churches.
Sonraki yıllarda kilise salonlarından daha çok hapishane salonu gördüm.
We have half a dozen churches, which most of you attend... and then don't practice the word they preach... once you walk down the steps.
Yarım düzine kilisemiz var. Çoğunuz gidiyorsunuz fakat verilen vaazları dışarıda hiç yerine getirmiyorsunuz.
And burglarized many churches.
Bir de birçok kilisenin soyulması.
Your problem is empty churches, gentlemen.
Sizin sorununuz boş kiliseler, beyler.
Sister Falconer can fill your churches.
Hemşire Falconer kiliselerinizi doldurabilir.
I'm not ashamed to admit our churches are half-empty.
Kiliselerimizin yarı yarıya boş olduğunu söylemekten utanmıyorum.
It's up to us to make a success out of Christianity, keep the churches full.
Kiliseleri dolu tutmak ve Hıristiyanlığın başarısı bize bağlı.
What has religion to do with filling churches?
Din kiliseleri doldurmak zorunda mıdır?
Gentlemen, all your churches will be closed while the revival is in progress.
Beyler, uyanış esnasında bütün kiliseleriniz kapatılacak.
"Let your women keep silence in the churches."
"Kadınlar toplantılarınızda sessiz kalsın."
I have seen women and churches
Kadınlar ve kiliseler gördüm
How were the churches?
Kiliseler nasıldı?
Churches and liquor stores.
Kiliseler ve içki dükkanları.
And all that money we been giving to them churches, when we need to be helping you all get liberated from them Englishmen and Frenchmen what done taken away your land.
Ve kiliselere vermiş olduğumuz tüm paralar topraklarınızı ellerinizden alan İngiliz ve Fransızlardan kurtulmanıza yardımcı olmak içindir.
Only near loaded churches.
İnsanlar kiliseye gidiyordu.
Twenty-four churches, if I'm not mistaken, including a few distinguished Baroque specimens of the late 1600s.
Yanlışım yoksa, 2400 kilise var... ve bunların bir kaçı, 1600'lerin Barok tarzında yapılmış.
"I wonder why women are allowed to enter churches. What could they hope to say to God?"
"Kadınların kiliseye girmesi beni hep şaşırtmıştır Kadınlar Tanrı'yla ne konuşabilirler ki?"
Churches, high school, shops.
Kiliseler, liseler, mağazalar.
- We took in a few churches.
- Birkaç kilise gezdik.
Sandrina and me went to visit the tombs. ... in seven different churches.
Sandrina ve ben 7 farklı kilisede... kabir ziyaretine gittik.
200 churches destroyed, 300 political assassinations, 130 spontaneous strikes,
200 kilise yok edildi, 300 siyasi suikast yapıldı. 130 kundaklama yapıldı.
Nothing sad, but a cΙiff with ΙittΙe churches.
Gönül burkan bir şey olmasın, kayalıklardaki küçük bir kilise olabilir mesela.
That's why, for a desperate and final act of love, I searched all the churches, looking for Clelia.
Bu yüzden aşkım için son ve umutsuz bir çabayla Clelia'yı ararken tüm kiliselere baktım.
Sister's tent would soon be as empty as the churches she claims she can fill.
Uyanışçılığın temel cazibesi basit bir duaysa eğer yakında Hemşirenin çadırı dolduracağını iddia ettiği kiliseler kadar boş kalır.