English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ C ] / Circumstance

Circumstance traducir turco

798 traducción paralela
There was just a circumstance for a short while. I am sorry for sending her back late.
Talihsiz bir olay oldu o yüzden hemen getiremedim.
And it is on these grounds, that i feel that diana baring must have been the victim of circumstance.
O haldeyken artık bilincin kontrolünde değildir. Bu gerçekler eşliğinde hissettiğim şey şu ki Diana Baring koşulların kurbanı olmuş olmalı.
We are victims of circumstance.
Bizler koşulların kurbanıyız.
And if anyone has a right to his liquor, it's a victim of circumstance.
Ve içki içmeyi hak eden birileri varsa ; onlar koşulların kurbanlarıdır.
I was a victim of circumstance.
Kader kurbanıydım.
It's obvious, as you say, that you were a victim of circumstance.
Sizin de söylediğiniz gibi kader kurbanı oldunuz.
While I, who hate this pestilential island... Such are the quirks of circumstance.
Pekala, böyle garip olayların yaşandığı bu baş belası adadan nefret ediyorum.
Miss Bishop, an unlooked-for circumstance... prevents my landing you on your own dock.
Bayan Bishop, umulmadık bir durum sonucu sizi kendi limanınıza ulaştırmamı engelliyor.
A circumstance occurred the night before which should have aroused my suspicions.
Aslında bir gece önce kuşkulu bir şey olmuştu.
I'd like to ask him the circumstance under which he first suspected that Esterhazy, and not Dreyfus, was the author of the bordereau.
Albay Picquart'a, bordroyu yazanın Dreyfus değil de Esterhazy olduğundan şüphelendiği zamandaki durumu sormak istiyorum.
A circumstance has come to my attention, sir...
Efendim, bir durum dikkatimi çekti.
What circumstance do you refer to?
Hangi durumu kastediyorsun?
Under what circumstance would your friend... ... be "induced" to part with the letter?
Arkadaşın hangi koşullar altında, mektubu vermeye ikna olurdu?
I realize that you're the guardian of our safety but this was an extenuating circumstance.
Güvenliğimizin koruyucusu olduğunuzu biliyorum ama hafifletici nedenlerim var.
It's perhaps a strange circumstance that we're in love with the same woman.
Çok tuhaf bir durum belki, çünkü ikimiz de aynı kadına aşığız.
I don't ask what unendurabie circumstance drove you... to join these men whom you must despise.
Hangi dayanılmaz koşullar olduğunu sormayacağım. Sizi bu adamlarla işbirliği yapmaya iten koşulları.
One of the better kind. But circumstance decreed otherwise, heh.
İyi insanlardan biri olmamı istedi ancak, şartlar başka türlü olmasını gerektirdi.
Under the circumstance you're going to say it is impossible, of course, but... why are you so much more beautiful than your sister?
- Efendim? Bu şartlar altında imkansız diyeceksin elbette ama niçin kardeşinden bu kadar fazla güzelsin?
You speak like a green girl unsifted in such perilous circumstance.
Toy bir kız gibi, bilmeden konuşuyorsun böyle durumlardaki tehlikeyi.
And so without more circumstance at all I hold it fit that we shake hands and part, you as your business and desires shall point you, for every man hath business and desire.
Onun için hiç kurcalamadan bu işi, el sıkışıp ayrılalım. Siz işinize, keyfinize bakın artık. Herkesin bir işi, bir keyfi var, değil mi ya?
But in our circumstance and course of thought'tis heavy with him. And am I then revenged to take him in the purging of his soul, when he is fit and seasoned for his passage?
Bu herifin günahları korkunç olmasına korkunç ama öç almış olur muyum, ruhunu arındırırken, büyük yolculuğa hazırken vursam?
I hope, sir, that this unfortunate little circumstance... will not deprive me of my parochial office.
Umarım bayım, bu talihsiz olaylar beni işimden mahrum etmez.
It requires only circumstance to set it in violent motion.
Sadece onu vahşice harekete geçirecek ortamı bekler.
There are some conventions which must be governed by individual circumstance.
Bazı konular vardır ki, bizzat ele alınması gerekir.
But I reiterate. - Can you recount the circumstance... when you threw your wife out of your house? This question...
Ama tekrarlıyorum, bu sorunun...
Why, when and under what circumstance... did you throw your wife out of your house?
Neden, ne zaman ve hangi şartlar altında karınızı evden attınız?
But under no circumstance, was I willing to leave Leela
Ama Leela'yı bırakmayı katiyen kabul etmedim.
By force of circumstance, a deputy of the newly created National Assembly.
Zorlamayla da olsa, yem, oluşturulan ulusal mecliste milletvekiliyim.
Allow me to present... my good friend Dubuque... by profession a doctor, by force of circumstance a deputy.
hazırlamama izin verin... benim iyi arkadaşım Dubuque... uzman bir doktor, bir milletvekilinin durumu nedeniyle.
The trouble with England, it's all pomp and no circumstance.
İngiltere'nin sorunu her şeyin törenle yapılması.
I cannot help remembering now one circumstance.
Şimdi bir durumu hatırlamamıza yardımcı olamaz.
Vouchsafe, divine perfection of a woman... of these supposed crimes, to give me leave... by circumstance, but to acquit myself.
Ama dinle de ey muhteşem, ilahi kadın sözümona işlediğim cinayetleri açıklayıp kendimi temize çıkarayım.
Tell us, Mongol, in like circumstance, what punishment would you decree?
Söyle, Moğol. Aynı durumda olsaydın, ne cezası verirdin acaba?
But despite the unfortunate circumstance that deprived you of your original commander, I feel you have given me your confidence and cooperation. Thank you.
Ama sizi ilk komutanınızdan mahrum bırakan talihsiz olaya rağmen bana güvenip işbirliği yaptığınızı düşünüyorum.
Uh, did either of you recall any event or circumstance that might be useful to us?
Bize yararlı olabilecek herhangi bir şey anımsayabildiniz mi?
Convening board is now in session to determine death, cause and circumstance of said Will Pryor.
Toplanan kurul şu anda sözü edilen Will Pryor'un ölümünü, ölüm nedenini ve ölüm koşulunu belirlemek için görüşüyor.
What? If we'd come in with the keys, it wouldn't have been burglary and we'd have been off the hook for aggravating circumstance.
Buraya anahtarlarla girmiş olsaydık, bu bir soygun olmayacaktı.
Well, that is an extenuating circumstance.
Hafifletici bir sebep bu.
Once and for all I have to escape this junkyard of circumstance.
İlk kez ve tamamen bu döküntü çevreden kaçmam gerekiyordu.
But what happy circumstance brings you to my home... dear doctor?
Peki, hangi güzel tesadüf sizi evime kadar getirdi sevgili doktor?
By unfortunate circumstance, I cut down a man I needn't have.
Talihsiz bir olay sonucu, öldürmemem gereken bir adamı öldürdüm.
Truth is, this is what you might call a fortuitous circumstance.
Buna beklenmedik bir durum diyebiliriz.
Well, it must be because of this particular... family circumstance that you don't defend yourself.
Kendini bu kadar savunmasız bırakman şu aile olayı yüzünden olmalı.
Even in chess, depending on time and circumstance.
Shogide bile..... zamana ve duruma göre değişir.
And from this meaningless circumstance, I foresee a certain measure of...
Bu anlamsız durumun sonucunda da bence biraz...
Myself by choice, you by circumstance.
Ben kendi isteğimle, sen de şartlar gerektirdiğinden.
I hope this unfortunate circumstance won't deprive me of my parochial office?
Bu durum görevimi etkilemez, değil mi?
I can't give you a circumstance that will explain him.
Onu açıklayabilecek belirli bir koşul veremiyorum.
I wanted to ask you if you think it's necessary to inform the investigators of this circumstance.
Bu konuyla ilgili bilgileri benimle paylaşırsın diye düşünmüştüm.
In the fell clutch of circumstance I have not winced nor cried aloud.
Durumun acımasız kıskacında ne ürktüm ne de yüksek sesle ağladım
My friends, you are here to celebrate the sacrament of marriage, necessary for the propagation of the human race and granted to every man and woman not otherwise impeded by circumstance.
Buraya insan ırkının devamı için gerekli olan evlilik ayinini kutlamak üzere toplandık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]