Commercial traducir turco
3,827 traducción paralela
The Hunter Gratzner. That's the commercial vessel my son uses to transport you back to the slammer. But that ship sends a distress call somewhere near M-344 / G.
Avcı Gratzner, oğlumun seni hapishaneye götürmek için kullandığı ticari gemi M344 / G gezegeni civarından yardım çağrısı yolladı.
Twenty-four hundred tons of commercial cargo, 200 tons of food aid... 166 tons of freshwater, 250 metric tons of fuel bunkered.
2400 ton ticari kargo. 200 ton gıda yardımı. 166 ton tatlı su, 250 metrik ton yakıtımız var.
Look, I'm filming a commercial.
Ben ticari bir filme am, bak.
Yeah, we're gonna go to a commercial break now to, uh, make sure everything's okay.
Pekala şimdi bir reklam arası veriyoruz bu arada her şey yolunda mı bir bakalım.
So he took a paper napkin that was on the table in this café where we were talking in Brussels and he hooked together several of the words in the commercial logo and wrote, "No capital letters."
Brüksel'de oturduğumuz kafedeki masanın üstünde duran kağıt peçeteyi aldı ve reklam logosundaki çeşitli kelimeleri birleştirip "Büyük harf yok" yazdı.
Maybe we should have flown commercial.
Belki de reklamı dinlemeliyiz.
In its hunt for the dwindling whale population, the commercial whaling fleet is heading to the Australian Antarctic territory...
# Avlanma dolayısıyla sayıları azalan balinalar, # ticari balına av filoları # Antartikanın Avustralya'ya ait...
- But I--I'm pretty sure I recognize you from somewhere, like, a--like, a commercial or something?
Ve seni bi yerden hatırladığıma eminim.. Kapaktan mı ne?
Think they did, like, a lipstick commercial here today, so...
Bugün burada şey yaptılar, ruj reklamı gibi bir şey...
You are. What is this, a wrigley doublemint commercial or something? - Sorry about that.
O sütyen takmıyor sen takıyorsun
Let's take a commercial time out.
Siz sorun biz cevaplayalım.
TV commercial.
Reklamlardaki.
Calculon learns his wife is unfaithful, whines about how pathetic he is, kills himself- - laugh, laugh, laugh- - go to commercial.
Calculon, karısının onu aldattığını öğrenir ne kadar zavallı olduğundan dert yanar kendini öldürür- - gülüşmeler, gülüşmeler, gülüşmeler- - reklama girilir.
Not private, either. Commercial.
Kişisel değil, iş için.
You look like a commercial, dude.
Reklamlardaki gibisin, dostum.
Fucking commercial runs on a loop in the lobby where she works.
İçine sıçtığımın reklamları ofislerinin lobisinde durmadan oynuyor.
It has a commercial half, the other side's personal wealth.
Yarısı reklam yarısı sağlık üstüne.
You sound like the end of a Cymbalta commercial.
İlaç reklamının son kısmı gibi konuşuyorsun.
It would go on to become a best-seller, but in its initial printing, it was a commercial and critical flop.
En iyi satanlar listesine girebilirdi ancak ilk baskısı ticari ve önemli bir fiyaskoyla sonuçlandı.
You're going on tour with The Book of Mormon, and I can't even get a callback for an eHarmony commercial.
The Book of Mormon turuna çıkıyorsun halbuki ben eHarmony reklamı... -... için bile geri çağrılmıyorum.
I didn't believe in. Even my Mustang commercial had more of me in it than this does.
Mustang reklamım bile bundan daha çok benden parça taşıyordu.
I found a great commercial spot right on Los Gatos Boulevard.
Şu Los Gatos Bulvarı üzerinde büyük bir ticari nokta bulundu.
Well, to be honest, at Oxford, my economics professor favoured a fully integrated four-quadrant strategy cohesive across all media, presenting an instantly accessible, aesthetic, philosophical and commercial identity consistent with an ethical contemporary market leader whilst embracing its legacy of integrity.
Şey, dürüst olmak gerekirse, Oxford'daki ekonomi profesörüm 7'den 77'ye herkese hitap edecek etik ilkelere sahip çağdaş pazar lideri kimliğiyle uyumlu estetik, felsefi ve ticari açılımlar içeren kolay anlaşılır ve tutarlı bir strateji kurarak şirketin sağlamlık geleneğini kucaklamak konusunda ısrarlıydı.
Because it's a commercial venture.
Çünkü bu bir ticari teşebbüs.
Street theft, Commercial Street.
Sokak Hırsızı, Commercial Caddesi.
Street theft, Commercial Street.
- Sokak Hırsızı, Commercial Caddesi.
Guys. Cut to commercial.
Reklâma gir.
That guarantees that there's no commercial exchange, it's just a gathering of friends.
Bu hiçbir ticari değişim var garanti bu, sadece arkadaş topluyor.
You even did a commercial or two.
Bir ya da iki reklam çekimine katıldın.
Jamie is doing re-shoots for a Ziploc commercial she got.
Jamie, Ziploc reklamı için tekrar çekim yapıyor.
I'm in the commercial real estate business.
Ticari emlak işindeyim.
The answer when we return after this commercial break.
Cevabı reklam arasından sonra.
Well, if you hated that, you're not gonna like this commercial.
Eğer bundan nefret ettiysen, bu reklamdan da hoşlanmayacaksın.
Dude, we have a commercial?
Ahbap, reklamımız da mı var?
How come I wasn't consulted on that commercial?
Nasıl olur da o reklam yayınlanmadan bana danışılmaz?
I like your commercial.
Reklamınızı çok severim.
Major federal funds going towards public parks, green commercial spaces, cleaning up waste sites.
Büyük bir devlet fonu kamu parklarına, yeşil ticari alanlara gidecek, atıl bölgeler temizlenecek.
To show you, I hope, that all is not lost for our company, that we assemble an innovation to our engines that will render ours the fastest fleet in all commercial maritime history.
Şirketimiz için, umutların tamamen tükenmediğini göstermek için. Motorlarımıza yapacağımız bir yenilikle, ticari gemicilik tarihindeki en hızlı gemilere sahip olacağız.
I took a detour to check out commercial space in this area.
Buradaki ticari bölgeye bakmak için yolda ayrıldım.
See what I mean? Commercial districts are being locked down.
- Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?
That's what separates punk from commercial disco music, you have to think a bit.
Biraz düşünmen gerek, bu punk'ı ticari disko müziğinden ayıran şey.
"Disco music is tiresome and commercial crap, says Elis."
"Ticari Disko müziği yorucu ve boktan." diyor Elis
"Disco music is commercial says Elis Liljegren, guitarist in Sabotage."
Elis Liljegren, Sabotage'ın gitaristi disko müziğinin tamamen ticari olduğunu söylüyor.
Notes backed by commercial real estate. I mean look, these looked like great buildings...
Reklamlara emlağa falan ama iyi durmuyor
I need an embryo for a commercial.
Reklam filmi için embriyo lazım.
I got a big commercial appraisal out of town.
Şehir dışında büyük bir reklam değerlendirmesi yapmalıyım.
You were in a sketch troupe that enjoyed minor success about six years ago, and the others moved on to better things, but your main achievement seems to have been playing the part of a corn on the cob in a high-interest personal loan commercial.
Altı yıl önce, ufak tefek başarılardan keyif alan bir skeç grubundaydın ve diğerleri daha iyi şeylere doğru devam ettiler ama senin esas başarın yüksek faizli bir kredi reklamında koçanda mısır rolünü oynamış olman.
Mr Dursley could have disembarked here, sir, cut down Commercial Street to his work.
Mr Dursley burada iniyor olabilir, efendim... Tüm yollar Whitechapel'a çıkıyor.
If its civic enlightenments are not compromised by the... commercial instincts of its councillors.
Bu vatani aydınlanışın ardında Konsey Üyeleri'nin ticari içgüdüleri bir rol oynuyor mudur?
- I think she did a commercial.
- Sanırım bir reklamda oynadı.
In you they see a man who is of the persuasion and the power to bring down the greatest trade of our time and the commercial health of this country.
Çağın en büyük ticaret kolunu ve ülkenin ekonomik gücünü yok edebilecek niyette ve kudrette biri olarak görülüyorsunuz.
commercials 22
commence 20
comment 95
commerce 20
comments 39
commendatore 26
commentary 19
commence firing 19
commence 20
comment 95
commerce 20
comments 39
commendatore 26
commentary 19
commence firing 19