Corner traducir turco
13,937 traducción paralela
But you can't identify the corner?
- Yeri göremedin mi?
Every corner.
Her köşeye uğra.
You actually think it's possible to grow up in a house like this, with people working behind every corner, and get away with screwing your brother?
Sence böyle bir evde büyüyüp her köşede bir çalışan varken abinle yattığın gizli kalabilir mi?
Escalator well, southern corner.
Asansör güney köşesinde.
Maybe we could take a short walk, just to the corner.
Belki köşeye kadar biraz yürüyebiliriz.
We are right around the corner from the legendary Fountain of Youth.
Efsanevi Gençlik Çeşmesi'nin dibindeyiz.
Well, I would start by going to El Pulpo's corner on 7th and 9th.
Ben olsam El Pulpo'nun 7 ve 9'daki yerine giderek işe başlardım.
Whenever I have pizza, I throw them a slice in the corner.
Pizza yediğim zaman onlara da bir dilim atıyorum.
The guys in the back corner.
- Köşedeki adamlar ödedi.
- Herrmann, you get the corner.
- Herrmann, köşe sende. - Tamamdır.
I need someone in my corner, and the more I look at it, the only person I have is me.
Yanımda olacak birine ihtiyacım var. Daha da önemlisi sadece benim olacak birine ihtiyacım var.
You're saying you need someone in your corner.
Yanında olacak birini istiyorsun.
I-I'm right here, Jo. I'm in your corner.
Ben buradayım Jo, yanındayım.
He was in my corner, helping Buddy out. What happened when the cameras were turned off at the weigh-in?
Gövde gösterisinde kameralar kapandıktan sonra neler yaşandı?
Nakano's corner is pleading with him to fight back.
Nakano'nun hocası karşılık vermesi için yalvarıyor. Köşene git.
Go to your corner. And as the third round ends, Luke is barely hanging on.
Üçüncü raundun sonunda Luke güçlükle ayakta.
Go to your corner!
- Köşene git! Luke!
- You have to wonder, how much longer will his corner allow him to take this pounding.
Köşesi bu yumruklara daha ne kadar izin verecek, merak ediyoruz doğrusu.
Haynes'corner has to be a bit concerned.
Haynes köşesi biraz endişelenmiş olmalı.
Nakano charges out of his corner.
Nakano köşesinden fişek gibi fırladı.
Nakano with a solid right hand that backs Haynes into the corner!
Nakano sağlam bir solla Haynes'i köşeye sıkıştırdı!
Nakano backs him up, into the corner, against the ropes, working the angles!
Nakano onu iplere yapıştırdı, köşelerden vuruyor!
Southeast corner, treetops.
Güneydoğu köşesi, üst kat.
My mother-in-law just sits in one corner...
Kayınvalidem sadece bir köşede oturuyor...
When we 10 deep in every corner?
Her köşede 10 adamımız varken hem de?
You want to stand in the corner while I attach the Holy Grail of kidneys, be my guest.
Kutsal Kase'nin böbreğini taktığım sırada kenarda beklemek istiyorsan sen bilirsin.
Your team would never have agreed to this unless they were painted into a corner.
Ekibin zor duruma kalmasa bu işi asla kabul etmezdi.
She's the one you really wanna have in your corner.
Senin için elinden geleni yapacak.
We're trapped in the northwest corner bedroom.
Kuzeybatıda köşedeki yatak odasında mahsur kaldık.
The shift in the building exposed the corner of the glass.
Binadaki kayma camın köşesini açığa çıkartmış.
Sylvester, get a flame to the corner of the window, heat the gas ; the gas will the expand and crack the window.
Sylvester, pencerenin köşesine bir alev getir gazı ısıt ; gaz genleşecek ve pencereyi kıracak.
Maybe the corner of an object?
Beliki bir objenin kenarı olabilir?
Make that the corner of a sharp alloy object.
Bu sert kenar alaşımlı bir objeye ait.
Okay, so the killer swung the lock and chain, and a sharp corner of the padlock cut Klarissa's left arm.
Tamam, katil zinciri ve kilidi sallamış, ve kitidin keskin köşesi Klarissa'nın sol kolunu kesmiş.
You should see her up there in her corner office.
Köşe ofisinde onu görmelisin.
Historically, I come from a long line of corner-cutters, so cutting corners now is actually me being authentic.
Tarihsel olarak, her işin kolayına kaçtım bu yüzden bu benim için otantik oluyor.
[Indistinct talking] The thing is, I may have come from a long line of corner-cutters, but we don't really cut corners where it counts.
Uzunca bir süre işin kolayına kaçmış olabilirdim ama önemli bir şey varken hiç kolayına kaçmadık.
I'll just wait in a corner, in case you need anything.
Ben köşede beklerim, bir şeye ihtiyacın olur diye.
I work 60-hour weeks so Chuck Feeny can have the corner office and the best table at Closet Con!
Köşedeki ofisi ve Dolap Kongresi'ndeki en iyi masayı Chuck Feeny kapsın diye haftada 60 saat çalışıyormuşum demek!
Life is like a mountain road with a new adventure around every corner.
Hayat, her köşesinde yeni bir macera olan bir dağ yolu gibidir.
♪ Second from the corner ♪
♪ Köşeden ikinci ♪
We basically started in the northeast corner of the garage and began to remove items to see if there was any obvious sign of potential trace evidence on them or biological evidence.
Garajın kuzeybatı tarafından başlayarak olası bir kanıt izi veya biyolojik kanıt var mı diye bakmak için eşyaları tek tek yerlerinden kaldırdık.
The theory was then, that this key and the cloth fob and the plastic buckle... somehow... managed to come out that back corner, walk around the side and lay like that.
O zamanki varsayım, bu anahtarın ve anahtarlığın ve plastik tokasının bir şekilde şu köşeden çıkıp kenardan dolanarak böylece kendini yere bırakıverdiğiydi. Değil mi?
We'll find a little corner, you'll play and that'll be it.
Küçük bir köşe bulacağız, sen çalacaksın ve olacak.
Move your ass off this corner now, or I'll lock it up.
Bu köşeden çekil ya da seni tutuklayacağım.
Unless you are planning to run, you are backing yourself into a very tight corner.
Şayet tüymeyi planlamıyorsan kendini çok zor bir duruma sokuyorsun demektir.
When you get backed into a corner, remember your compliments, boomerang, random words.
Ne zaman köşeye sıkışırsan hatırla, iltifatlar, ters teptir, rastgele kelimeler.
If you get backed in a corner and you don't know what to do, pull out your PTD.
Köşeye sıkıştın ve ne yapacağını bilmiyorsan, PNO yap.
The hospital's right around the corner, okay?
Hastane çok yakında, tamam mı? Dişini sıkmak zorundasın.
I got you a corner.
Sana bir yuva ayarladım.
We gotta get him in that corner That's where the bomb will be.
Köşeye sıkıştırmalıyız. Bomba orada olacak.