Cosmopolitan traducir turco
220 traducción paralela
The town is Monegasque, : The city, cosmopolitan.
Belde Monako'ya özgü bir yer, şehir ise daha kozmopolit yapıda.
Cosmopolitan train.
Kozmopolit tren.
New York was becoming cosmopolitan... and no household was considered fashionable without a French maid. So, one day a Fifth Avenue coach stopped in front of our house... and out of the coach and into my life came Mademoiselle.
Cadde arabalarından birisi evimizin önünde durmuş ve o arabadan hayatıma Matmazel girmişti.
As you can see by this room, even in the wilderness of Paraguay in his hacienda surrounded by desolate pampas, he lived a cosmopolitan life.
Bu odadan da anlaşılacağı üzere, Paraguay'ın bakir doğasında bile çorak bozkırlarla çevrili çiftliğinde kozmopolit bir yaşam sürüyordu.
Of course we have a fashion house but... there's no cosmopolitan cabinet in it.
Terzihane var elbette, ama neydi adı... kozmopolitan kabini de yok.
( Driver ) It's very cosmopolitan.
Burası çok uluslu bir yerdir.
Certain employers were suspect... foreign... cosmopolitan, not to mention dark-skinned.
Belli başlı işçiler şüpheliydi. Yabancıları geniş görüşlüleri, esmer derilileri söylemeye gerek yok.
In the West I became a cosmopolitan... And joined the ranks of the bourgeoisie ".
-... ve burjuvazi saflarına katıldım. "
Typical cosmopolitan.
Bilindik kozmopolit işte.
- Did you read this month's Cosmopolitan?
- Bu ayki Cosmopolitan dergisini okudun mu?
This applied to people from all over the world, and Bomber Command was an extraordinarily cosmopolitan command.
Bu, dünyanın her yerinden gelen tüm insanlar için böyleydi. Bomdardıman Komutanlığı fevkalade, çok uluslu bir kuvvetti.
Countess, your cosmopolitan accent showed an inherited ability from your actress mother.
Ve siz bayan, konuşurken kullandığınız kozmopolit aksanınız bir aktris olan annenizden aldığınız bir yetenek sonucu oluyordu.
- Know what I read in Cosmopolitan?
- Cosmopolitan'da bir şey okudum.
Getting a chance to look around this cosmopolitan city.
Şehrin gelişmiş halini görmüş olduk.
Have you got Cosmopolitan there? Page 42, you see Burt Reynolds?
42. sayfada, Burt Reynolds'u görüyor musun?
After that I'm goin'to the drugstore, buy myself some Kotex pads and a Cosmopolitan magazine.
Hayır, daha sonra markete gidip kendime kadın bağı ve Cosmopolitan dergisi alacağım.
What on earth is Cosmopolitan?
Dünya açık görüşlü mü?
You're cosmopolitan too.
Sen çok geniş görüşlüsün. Amerika'dan.
It's probably here that the word "cosmopolitan" realized its true meaning of a citizen, not just of a nation but of the cosmos.
Büyük olasılık, burada, "Kozmopolit" kelimesi gerçek anlamına kavuştu.. Sadece bir ulusun sakini anlamnda değil ama Kozmos'un sakini anlamında...
The Hotel Cosmopolitan robbery, the blue carbuncle.
Cosmopolitan Otel hırsızı, mavi yakut.
Yes, Mr. Ryder, upper attendant at the Hotel Cosmopolitan.
Evet Bay Ryder, Otel Cosmopolitan'da üst kat hizmetçisi.
I'm shocked, you're so cosmopolitan!
Buna çok şaşırdım. Aslında çok kozmopolit birisin!
Oh, you are a cosmopolitan.
Sen tam dünya vatandaşısın.
Less vulgar, more cosmopolitan maybe?
Daha az kaba, daha çok enternasyonal belki?
Cosmopolitan Magazine featured them... as part of a mother / daughter - aren't-they-both-gorgeous thing.
Cosmopolitan Dergisi'nde çıktılar... "Ana-kız ikisi de göz alıcı değil mi?" bölümünde.
and what he thinks cigarettes are a symbol of and so on and so forth... How do you suppose all those stories got out?
Cosmopolitan dergisi için amcasından "Bir Kadının Evdeki Zihinsel Yeri" başlıklı bir yazı istedi.
He proposed his uncle write an article for Cosmopolitan, the magazine that Bernays represented, entitled'A Woman's Mental Place in the Home'.
İnsanlardaki bilinçdışı saldırgan güçlerin, kitleler halinde olunca ne kadar kolay tetiklendiğini söylüyordu.
They're assigning Cosmopolitan as homework?
Cosmopolitan'dan ödev mi verdiler?
This town doesn't really need a parking lot, but it's more cosmopolitan.
Bu şehrin aslında park alanına ihtiyacı yok ama karışık bir yer.
- I read it in Cosmopolitan.
- Cosmopolitan'da okumuştum.
I read Smart Set, Cosmopolitan...
Smart Set, Cosmopolitan okurdum...
Secretly, they congratulated themselves on being so cosmopolitan.
Gizlilikte, dostları bunu bilirdi.
It's so cosmopolitan.
Şehir hayatında insan kendini kaybediyor.
- You know this for a fact?
"Cosmopolitan" ın editörlerinin ne söyledikleri umurumda bile değil.
- You've been reading Cosmopolitan again.
- Yine Cosmopolitan okumuşsun.
- Magazine "Comospolitan".
- "Cosmopolitan" dergisi.
I read them. Cosmopolitan.
Cosmopolitan'ı.
According to Cosmopolitan magazine women draw conclusions about a man as a lover by how he kisses.
Cosmopolitan dergisine göre, kadınlar, sadece erkeğin öpüşme tarzından, bir âşık olarak potansiyel tekniği hakkında, büyük ölçüde sonuç çıkarıyorlarmış.
What are you doing reading Cosmopolitan?
Ne diye "Cosmopolitan" okuyorsun?
- I make a mean cosmopolitan.
- Çok iyi bir kokteyl hazırlarım.
- Cosmopolitan.
- Cosmopolitan.
- One more cosmopolitan, Mr. Garrison.
- Sadece bir Cosmopolitan daha Bay Garrison.
in " Cosmopolitan.
"Cosmopolitan" da çıkmış.
Cosmo, Glamour, Elle. I'd say,'You want me, you gotta hire Carlo.'
Cosmopolitan, Glamour, Elle'e derdim ki, beni istiyorsanız Carlo'yla konuşun.
- cosmopolitan.
- Cosmopolitan.
Cosmopolitans plus scotch equals friendship with an ex.
Cosmopolitan artı skotch eşittir eski sevgilinle dostluk.
Have you got...
orada Cosmopolitan var mı?
Rose, it's just so cosmopolitan. Isn't it exciting'?
Ah, Rose, bu öyle kozmopolitan ki!
... despite what's in Cosmopolitan.
- Cinsiyet ayırımı yaptığım için beni bağışla ama kadınlar seks konusunda aynı güdülere sahip değillerdir.
I read that in Cosmopolitan.
Bunu "Cosmopolitan" da okumuştum.
Cosmopolitan or philosophe?
Cosmopolit mi yoksa felsefik mi?