Data traducir turco
11,046 traducción paralela
That is to say, they matched it to somebody in the data bank who they didn't know was in there.
Başka bir deyişle, kasık kılı, veri tabanında kayıtlı olduğunu önceden bilmedikleri birisine aitti.
The only hope is that Alexander's data will persuade governments to protect their habitat, even if he has to risk his life in the process.
Tek çıkar yol, Alexander'ın verilerinin yaşam alanlarını korumaları için hükümetleri ikna edecek olması ki bu yolda hayatını tehlikeye atması gerekecek olsa bile.
And looking at the data that is available in this stack, the validation tests that were done and those sorts of things, is there any indication that the FBI ever found out what the actual detection limit or method detection limit would be for this kind of a test?
Peki elimizdeki verilere bakarsak yapılan doğrulama testleri vesaire FBI'ın böyle bir test için asıl saptama sınırının ya da yöntem saptama sınırının ne olduğunu bulduğunu gösteren bir işaret var mı?
No, there's no such indication in these data.
Hayır, bu verilerde öyle bir gösterge yok.
And so from this data, can you express any opinion about whether the three stains examined by Mr. LeBeau could have come from the blood sample, the blood tube Q-49 that was also examined?
Peki bu verilerden Bay LeBeau tarafından incelenen üç tane kan lekesinin, kan örneğinden yine incelenen Q-49 kodlu tüpten alınan kandan gelip gelmediği konusunda bir şey söyleyebilir misiniz?
We're simply gathering data.
Basit bir şekilde veri topluyoruz.
Data?
Veri?
Did you receive my data already? .
Babamı hemen aldın mı?
Top-secret data has been hacked from the Vice President's office.
Çok gizli bir veri başkan yardımcısının ofisinden hacklendi.
- He's with the Council for Logic and Data. - Okay. - Martin Heiss.
- Bilişim departmanında görev yapıyor.
You probably read your data wrong.
Kesin verilerini yanlış okudun.
I should be getting diagnostics from all over the ship right here, but there's no data.
Şu anda geminin her yerinden sistem raporu gelmesi lazımdı ama hiçbir veri yok.
Data stays on the map.
Veriler gelecek.
Give me a risk analysis based on this data.
Bu verilere dayalı bir risk analizi çıkar.
Analyzing data.
Veriler analiz ediliyor.
I'm in charge of data management for most of Daventry.
Daventry'nin çoğu yerinin veri yönetiminden sorumluyum.
Hey, we should pitch this to Data City!
Hey, bunu Data City'e yapmalıyız!
I need the specs for the Data City pitch, please.
Veri Kenti atışının özelliklerine ihtiyacım var, lütfen.
- Is that Data City?
- Bu Data City mi? - Yok hayır.
I'd love to talk to you about the Data City pitch, for later on this afternoon?
Data City sahası hakkında sizinle konuşmak isterim. Bu öğleden sonra için mi?
Hey, what if we landed the Data City account?
Hey, ne yapsaydık Veri Şehri hesabı?
- Data City?
- Data City mi?
Except instead of anal, it's data storage.
Anal yerine, veri depolaması dışında.
Your medical data, your psychological profile, the mutations in your MAO-A gene.
Tıbbi verilerin, psikolojik profilin MAO-A genindeki mutasyonlar.
- Give me a copy of the data, some time...
- Bana verinin kopyasını ve biraz zaman...
So, my answer to you right now is that we lack data to support any theory.
O nedenle, benim teorim herhangi bir teoriyi destekleyecek verinin olmadığı.
Data mining, cluster analysis.
Veri madenciliği, küme analizi.
Collector of good data on specimens...
Numuneler üzerine iyi veri toplayıcı...
Is that my Canadian commodities data?
Bunlar benim Kanada emtia verileri mi?
My job was about data.
Benim işim verilerleydi.
The Iceland guys just came through with all the facial recognition data.
İzlandalılar yüz tanıma sistemi verilerini yolladılar.
The data we have collected thus far is remarkable.
Şimdiye kadar topladığımız veriler dikkat çekicidir.
- Yes, but... isn't the data theoretical?
- Evet, ama... teorik veri yok değil mi?
We're looking for a data trail - stolen credit cards, bank accounts...
- Hakkında bir veri izi arıyoruz çalıntı kredi kartı, banka hesabı...
Uploading her phone data now.
Kızın telefonundaki veriler şu an gönderiliyor.
Her phone data connects to an activist squat.
Telefonu aktivist bir grupla bağlantılı.
How much of this is data?
Bunların ne kadarı veri?
Even if I did believe you, how in the world you gonna get anybody else to play along or give up their data?
Sana inansam bile nasıl diğer herkesin bize eşlik etmesini ya da verilerinden vazgeçmelerini sağlayabilirsin?
Soon after the T-virus was released, a secret file was uploaded to my data stream.
T-virüs serbest bırakıldıktan hemen sonra, Veri akışıma gizli bir dosya yüklendi.
When this recording was uploaded to my data stream, it created a conflict in my programming.
Bu kayıt benim veri akışıma yüklendiğinde, Programlamamda bir çatışma yarattı.
When you uploaded that file to the Red Queen's data stream, you turned against the corporation.
O dosyayı, Kızıl Kraliçe'nin veri akışına yüklediğinde, Şirkete ihanet ettin.
No data.
- Hiçbir veri çıkmadı.
We received some very unusual data today.
Bugün alışılmadık bir veri aldık.
UNPACKING DATA
VERİLER AÇILIYOR
IRREPARABLE DAMAGE SHUTTING DOWN TO PROTECT DATA
ONARILAMACAYAK DÜZEYDE HASAR VERİLERİ KORUMAK İÇİN KAPATILIYOR
More data is required.
Daha çok veri gerekli.
More data is required to complete training combat program.
Eğitim programını tamamlamak amacıyla daha çok beri gerekli.
S.A.R DATA TRANSFER COMPLETE
S.A.R VERİ TRANSFERİ TAMAMLANDI
... this discovery has now been confirmed with new data, and seems to be correct.
Bu keşif artık yeni bir veri ile onaylandı ve doğru gibi görünüyor.
It reacts super sensitive to any incoming data.
Nard, gelen verilere karşı çok duyarlıymış.
Yes, I know that the personal data, because it is my data.
Evet, özel bilgi olduğunu biliyorum çünkü benim özel bilgim.