Desperate measures traducir turco
161 traducción paralela
The desperate can only survive by taking desperate measures.
Denize düşen yılana sarılır.
We must take desperate measures.
Acil durum önlemleri almalıyız.
Alright, gentlemen. Desperate times call for desperate measures.
Evet beyler, ümitsiz durumlar cesur müdahaleler gerektirir.
- Desperate circumstances require desperate measures.
- Ümitsiz zamanlar, ümitsiz çözümler gerektirir.
Call for desperate measures.
Bize daha fazlası gerekli.
"... one has to employ desperate measures. "
"... kisi sert önlemlere basvurmak zorundadir. "
Desperate times... call for desperate measures, eh?
Denize düşen... yılana sarılır, he?
Desperate times call for desperate measures.
Zor zamanlar zor çözümler gerektirir.
Desperate times call for desperate measures, my lord.
-... ki ben... - Denize düşen yılana sarıIır, efendimiz.
Desperate measures.
Yılana sarıIır.
What possessed you to take such radical and desperate measures... to stop the BMWyourselves? - Monster truck.
- Canavar kamyon.
Desperate times call for desperate measures, Kel.
Olağanüstü durumlar olağanüstü önlemler gerektirir Kelly.
Desperate times breed desperate measures, Major.
Denize düşen yılana sarılır, Binbaşı.
Desperate times, desperate measures, desperate Englishmen.
Umutsuz vakit, umutsuz ölçümler, Umutsuz İngilizler.
Desperate times call for desperate measures.
Çaresiz bir insan her şeyi yapabilir.
- Desperate measures.
- umutsuzlaşmak.
We needed desperate measures. Otherwise, she would have died.
Anormal bir durumdaydık ve anormal bir çare bulmalıydık.
At some point, there are desperate measures.
Belli bir noktada son önlemlere başvurmak gerekir.
Peter, I think we've arrived at your desperate measures.
Peter galiba son çareye başvurma zamanı geldi.
Grace, desperate times call for desperate measures.
Grace, umutsuz anlarda, umutsuz önlemler gerekir.
Time for desperate measures.
Umutsuz tedbirler alma zamanı.
- Desperate times call for... desperate measures.
- Denize düşen yılana sarılır.
Well desperate times call for desperate measures.
Çaresiz zamanlar, çaresiz tedbirleri çağırır.
The time has not yet come for such desperate measures.
Bu kadar umutsuzca bir hareketin henüz zamanı gelmedi.
And desperate times call for desperate measures.
Böyle çaresiz durumlarda, yapabileceğimiz tek bir şey var.
Hey, desperate times call for desperate measures.
Hey umutsuz zamanlar umutsuz tedbirler gerektirir.
Desperate times warrant desperate measures.
Umutsuz zamanlarda bazı önlemleri almak gerekir.
Time for desperate measures.
Çılgınca önlemler alma zamanı.
Desperate times call for desperate measures.
Zor zamanlar zor önlemler gerektirir.
Desperate times call for desperate measures.
- Denize düşen yılana sarılır.
I know this seems kind of crazy, but desperate times call for desperate measures.
Çılgınlık gibi görünse de insan çaresiz kaldığında her türlü eylemi yapabilir.
I had to take desperate measures, because their value kept going up.
Onlar değerlenmeye devam ettikçe, ben de umutsuzca tedbirler almak zorunda kaldım.
When you're forced to resort to desperate measures... in order to survive, you have to be clever.
Umutsuz önlemlere başvurmak zorunda kaldığınızda... hayatta kalmak için akıllı olmak zorundasınızdır.
I mean, when you get the feeling that everything's slipping away, that you're gonna be left behind, desperate times call for desperate measures.
Her şeyin elinden kayıp gittiğini hissettiğinde, geride kalacağını anladığında, paçanı kurtarmak için elinden geleni yapmalısın.
I'm on a hunger strike, like Gandhi, driven to desperate measures by the insensitivity of the British government.
- Açlık grevindeyim. İngiliz hükümeti tarafından eleştirilen Gandhi gibi.
Desperate times call for desperate measures.
Umutsuz önlemler için umutsuz kez çağrı.
Desperate times call for desperate measures.
Çaresiz zamanlar çaresiz uygulamaları gerektirir.
I hated to ask Mr. Fish, but desperate times... seek desperate measures, and anyway, he could afford it now.
Bay Fish'ten bunu istemek hiç hoşuma gitmedi. Ama çaresiz anlarda her türlü..... yola başvurabilirsiniz. Ve Fish zaten bunu bir kez yapmıştı.
Desperate times call for desperate measures.
Vahim durumlar, vahim çareler gerektirir.
This called for desperate measures.
İşte umutsuz bir durumda olanlar.
DESPERATE TIMES, DESPERATE MEASURES.
Umutsuz zamanlar, umutsuz önlemler.
Desperate times, desperate measures.
Umutsuz zamanlar, umutsuz önlemler.
This calls for desperate measures.
Umutsuz zamanlar umutsuz çareleri getirir.
Desperate times, desperate measures.
Çaresiz zamanlar, çaresiz önlemler.
Desperate times call for desperate measures.
Umutsuz zamanlar, umutsuz çözümler doğururmuş.
Desperate times call for desperate measures.
Sarah içeride mi değil mi? - Belki.
Desperate times call for desperate measures, kid.
zor zamanlarda zor kararlar alınır evlat
What can I say? Desperate times call for desperate measures.
Ne diyebilirim ki, umutsuz zamanlar umutsuz çözümler gerektirir.
Maybe you don't need to take any desperate measures.
Belki bu kadar ciddi bir müdahaleye gerek yoktur.
It calls for desperate measures
Bu, uç noktalarda çözümler getirir.
Secondly, we all know imprisonment is a desperate situation in which special measures can be taken.
Bildiğimiz gibi tutukluluk hali, özel önlemlerin alındığı özel bir durumdur.