English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ D ] / Desperation

Desperation traducir turco

767 traducción paralela
My learned opponent, in his desperation... is trying to make it appear that the railroad company... and not the state of Missouri is prosecuting this defendant.
Bilge hasmım çaresizlik içinde sanığa yasal takibatta bulunan Missouri Eyaleti değil de demiryolu şirketiymiş gibi göstermeye çalışıyor.
So, in desperation, and only as a last resort, did Frank turn to robbery.
Böylece Frank son çare olarak soyguna yöneldi.
And always the mood of the men grew uglier... as empty bellies and desperation began to conquer reason.
Boş mideler ve çaresizlik mantığa baskın çıkmaya başlarken erkeklerin ruh hali de çirkinleşmeye başladı.
"the cry of desperation rising in your throat.."
- "Ağlamalarını!" Hep "çağrı" diyorsun. ... ve boğazlarına kadar gelen ağlamalarını dindirmek...
"The torment to have our children beg for bread, and to keep..." "silent, trying to stifle the cry of desperation.." "rising in your throat."
"Ve çocuklarımızı ekmek parası için dilendirmek ve sessiz durmalarını sağlamak, boğazımıza kadar gelen ağlamayı susturabilmek..."
You're running away in sheer desperation.
Hızla uzaklaşıyorsun.
Keep no desperation inside.
İçinde umutsuzluk kalmasın.
It was desperation, father.
Çaresizliktendi peder.
It was desperation.
Çaresizliktendi.
Most men lead lives of quiet desperation.
Çoğu insan öylece çaresizlik içinde yaşamını sürdürür.
- I can't take quiet desperation!
- Ben çaresizliği öylece kabul edecek birisi değilim!
I live in Surrey, Doctor Watson, and I've come to London on sheer desperation.
Surrey'de oturuyorum, Doktor Watson. İyice umutsuzlığa düşünce Londra'ya geldim.
His total desperation tempted me.
Depresyonu aklımı çeldi.
- Maybe it was desperation.
- Belki adam çok çaresiz kalmıştı.
- Desperation?
- Çaresiz mi?
I was in a state of desperation and I followed them, hoping for I knew not what.
Çaresizlik içindeydim. Ve ne yapacağımı bilemeden onları izlemeye başladım.
And then in desperation, and confronted with the growing chain of evidence they sought to remedy the situation by getting married, and playing the part of the two young lovers for the benefit of every tabloid scandal sheet in the country.
Sonra yeis ve büyüyen deliller zinciriyle karşı karşıya kalınca, iki genç aşığın rollerini üstlenip, evlenerek bu durumun üstesinden gelmeye çalıştılar, ülkedeki tüm gazetelerin selameti için.
Sometimes desperation carries an unexpected strength.
Bazen çaresizlik beklenmedik bir mukavemet de taşır.
" The mass of men lead lives of quiet desperation.
" Erkeklerin çoğu hayatlarını çaresizlik içinde geçirir.
Desperation, I'd say.
Umutsuzluktan, diyorum.
In desperation, one does not examine one's avenue of escape.
Çaresiz kalınca insan kaçacağı yeri fazla incelemez.
What's all the desperation about?
Kimden kaçıyorsun?
In her desperation, without knowing it, she picked up the eye.
Umutsuzca, bilmeden, gözü yerden aldı.
And in desperation, the trustees finally converted their park into a track for dog racing.
Ve çaresizce, mütevelli heyeti sonunda parklarını bir köpek yarış pistine dönüştürdüler
I never heard of a bow shot being set up except in desperation.
Çaresiz bir durumda olmadan, böylesi bir atış duymadım.
It's not just their desperation, it is their fear of being betrayed.
Bu sadece senin çaresizliğin değil, onların korkusu ihanet endişesi.
I guess quiet desperation is the word for most lives.
Sanırım çoğu hayat için söylenecek kelime sessiz çaresizliktir.
Your desperation gives me strength.
Umutsuzluğun bana güç veriyor.
He drives Yuri to desperation, then comes here like nothing's happened.
Yuri'yi bunalıma soktu, şimdi bir şey olmamış gibi buraya geliyor.
PRACTICAL JOKE WEARING THE TRAPPINGS OF NIGHTMARE, OF TERROR, OF DESPERATION.
ABD, Kuzey Amerika Kıtası, Dünya ve tabii ki...
It's desperation. I can't tell you how often I felt like giving up.
Sayısız kereler pes etmeyi düşündüm.
Brotherly desperation and selfishness clouded my mind in these hours.
Kardeşim için olan çaresizliğim ve bencillik şu saatlerde zihnimi dondurmuştu.
Solace is implicit in her desperation.
Umutsuzluğunda bile bir teselli var.
I sought that with desperation, Your Holiness.
Çaresizce ben de bunun için çabaladım, kutsal babamız.
And from this, this desperation we look for a champion in red, white and blue.
Ve bu andan sonra... Bu gözü dönmüşlükten sonra.. kırmızı, beyaz ve mavi renkler içinden bir şampiyon arıyoruz.
When Otsuru, in her desperation, came and took my cane, I couldn't help envying you.
Tsuru çaresizce yanıma geldi ve sopamı aldı..... ona asla kızamam.
The king of England died, leaving in the darkest despair and desperation -
İngiltere Kralı, ardında kopkoyu bir mutsuzluk ve çaresizlik bırakarak öldü.
Now, that would seem to me - to be an act of desperation.
- Bu çaresiz bir davranışa benziyor.
Now, we all know, and I'm sure the doctor will agree with me, that desperation is a highly emotional state of mind.
Şunu hepimiz bilmekteyiz, ve eminim doktor da bunu kabul eder, çaresizlik beynin yoğun bir duygusal halidir.
Logic informed me that under the circumstances, the only possible action would have to be one of desperation.
Mantığım bana dedi ki, bu koşullar altında son eyleme çaresizlik sonucunda varılacaktır.
He is driven to desperation.
Deliye dönmüştür.
The young girl who led the attack against us when we beamed down was filled with the violence of desperation.
lşınlandığımızda bize karşı yapılan saldırıyı yöneten genç kız, umutsuzluğun şiddetiyle doluydu.
One day you'll be a father too... and you'll find out how hard certain moments are in the life of a man... when it seems nothing comes out right... and the only sure thing is an endless desperation.
Bir gün sen de baba olacaksın. ve bir adamın, yaşamında ne gibi zorluklarla karşılaştığını anlayacaksın. Hiçbir şey doğru gitmiyormuş gibi görünürken.
Out of desperation Angela and I have decided to get married
Boşluktan Angela ile evlenmeye karar verdik.
There's a brave desperation in it.
Biraz da cahil cesareti vardı.
Everyone hides their desperation as best they can.
Herkes umutsuzluğunu elinden geldiğince gizler.
ZATOICHI IN DESPERATION
ÇARESİZ ZATOICHI
We have not got together by habit... but by desperation.
Alışkanlık gereği beraber değiliz. Ama dışarıda mutsuzum.
Thus, it was with great desperation that all we knew, in the night of 10 of May, that the king convokes Churchill.
İşte ümidin yitip gittiği o anlarda, 10 Mayıs akşamında Kral'ın Churchill'i başbakanlığa atadığı haberini almıştık.
It had that to hide the desperation, in a way typically British, with unfastening.
Ümitsizlik hali bir şekilde gizlenmeliydi. Bu da tipik İngiliz usulüyle yapıldı. Boşverildi.
He was strange to think about the Europe, in war and desperation e the Cairo seemed radiating.
Avrupa'nın içinde bulunduğu o sıkıntılı ve karanlık durumu düşündüğünüzde, yaşadıklarınız saçma gelirdi. Bilirsiniz çaresizlik hali. Kahire'deyse hayata karışır, telefon edebilir akşam yemeğine gidebilir, sıcak bir banyo yapabilir ve viski içebilirdiniz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]