Differences traducir turco
1,999 traducción paralela
The differences that Darwin had noticed amongst these Galapagos animals, were, of course, all tiny.
Galapagos hayvanlarında Darwin'in ilgisini çeken farklılıklar tabii ki küçük şeylerdi.
But if they could develop, wasn't it possible that over the thousands or millions of years, a whole series of such differences might add up to one revolutionary change?
Ama eğer bu tip gelişimler mümkünse, binlerce, milyonlarca yıl zarfında bu küçük değişimler dizisinin... tek bir köklü değişime dönüşmesi acaba sözkonusu olamaz mıydı?
That would explain the differences that he had noted in the finches that he had brought back from the Galapagos.
Bu, Galapagos'dan getirdiği ispinozlar arasındaki farklılıkları da açıklıyordu.
That's the number of times we've seen this movie together. It's too bad we have our differences.
Bir arkadaş olarak eğer bu filmi seninle tam 11 kez izlediğimizi hatırlasaydın... o zaman böyle bir şeyi asla yapmazdın.
Starlight, everyone has their differences.
Starlight, herkesin farklılıkları vardır.
Dixon loves you, silver, and prom is like a once-a-year thing, which means there are still 364 non-prom nights where your differences won't seem so drastic.
Dixon seni seviyor, Silver, ve balo yılda bir kere oluyor, bunun anlamı hala 364 balosuz gece var. Sizin farklılıklarınız çok da büyük görünmeyecek.
And I'm impressed'cause the differences are subtle.
Farkımızı algılamak neredeyse imkânsızdır.
Look, I know that we've had our differences in the past.
Bak, geçmişte anlaşamadığımız durumlar olduğunu biliyorum -
I know we've had our differences, John, but I'm here to follow you now.
Geçmişte fikir ayrılıklarımız olduğunu biliyorum John ama artık seni izliyorum.
Your Majesty... There continue to be some... fundamental theological differences between members of the committee.
Majesteleri komite üyeleri arasında süregelen, temel, dini fikir ayrılıkları mevcut.
But I swear to you, we may have our differences, but I would never hire someone to attack you.
Ama yemin ederim, ne kadar fikir ayrılığımız olsa da asla, sana saldırması için birini tutmam.
Look, I know we had our differences. I'm sorry, but it's not my fault.
Bak, biliyorum farklıyız ama üzgünüm, benim suçum değildi.
Everybody, no matter what differences they had the languages, the color of their skin had one thing in common :
Dilleri, derilerinin rengi, birbirinden ne kadar farkı olursa olsun herkesin ortak bir noktası vardı :
I mean, I know we had our differences And I know Carol... happened.
Yani biliyorum, farklılıklarımız vardı ve biliyorum Carol... oldu.
- Look, I know you and I have had our little differences.
Bak, aramızda ufak anlaşmazlıklar olduğunu biliyorum.
Sir, here is newly come to court Laertes, believe me, an absolute gentleman, full of most excellent differences, of very soft society and great showing.
Bakın efendimiz, Laertes saraya geldi bu yakında, kusursuz bir kişizade, gerçekteni üstün değerleri saymakla bitmez.
For you guys. Differences are always easier to settle over a good meal.
Farklılıkları bir yemekte halletmek her zaman daha kolaydır.
So the features that you're looking at in these skulls are really the features which characterise modern Chinese people today, and the sort of differences between your skull and my skull.
Bu yüzden bu bakıyor olduğunuz kafataslarındaki özellikler, gerçekten bugün modern Çinli insanları karakterize eden özellikler olup benim kafatasımla sizin kafatasınız arasındaki farkların bir türüdür.
But I can see significant differences between the skulls.
Ama ben kafatasları arasında, önemli farklılıklar görebiliyorum.
And the minute differences in their DNA provide clues about the ancient migrations that led our species to colonise the world.
Ve DNA'larındaki çok küçük farklar, türümüzü, dünyayı kolonileştirmeye götüren eski göçler hakkında ipuçları sağlar.
ROBERTS : geneticist Raj Ramesar has used these differences to help build a global family tree by tracing genes down the female line.
Genetikçi Raj Ramesar, dişi hattındaki genlerin izini sürerek bulmak için küresel bir aile ağacı oluşturmaya yardımcı olması bakımından bu farklıIıkları kullandı.
One of the greatest differences, in terms of facial morphology, happens in the cheekbones.
Yüz morfolojisi açısından en büyük farklılıklardan biri, elmacık kemikleri bakımındandır.
The differences between us all are really just superficial.
Aramızdaki farklılıklar gerçekten sadece yüzeyseldir.
Well what we are doing is we are studying the differences in rabbits sperm and egg selection in weightless environment as oppose to the weighted one.
Burada, tavşan sperm ve yumurta seçimlerinin yer çekimi olan ve olmayan ortamlardaki farklarını araştırıyoruz.
We have differences and things like that...
Bazı farklılıklarımız var...
By fixing our differences, by convincing us To start talking again.
Farklılıklarımızı düzelterek, tekrar konuşmaya ikna ederek.
I'm really glad you and julia worked out your differences.
Sen ve Julia'nın aranızdaki sorunları çözmenize sevindim.
We still have differences.
Hala sorunlarımız var.
I know we haven't always seen eye to eye, but I hope we can put our differences aside and work with Neven together as a team.
Bir çok konuda anlaşamadığımızı biliyorum ama, Umarım farklılıklarımızı bir kenara bırakıp, Neven'la beraber bir takım olarak çalışabiliriz.
Irreconcilable differences
Görüş ayrılıkları.
- I imagine these two had differences.
- Bu ikisinin anlaşmazlıkları olduğunu düşünüyorum.
Dragons play a central role in myths throughout the world. And despite the thousands of miles and thousands of years that separate them, the similarities between the stories are more striking than the differences.
Dünyanın her yerinde ejderhalar efsanelerde kilit roller üstlenirler ve onları ayıran binlerce kilometre ve binlerce yıla rağmen, hikâyeler arasındaki benzerlikler farklılıklara oranla daha çarpıcıdır.
And you're all, " Oh, Cleveland, even though we have our differences I should probably pleasure you right here in the kitchen.
"Oh, Cleveland, " seninle farkımız olsa bile, " muhtemelen seni memnun etmeliyim,
So we run the image through the spectroscope and now we can detect color differences that are not visible to the human eye.
Görüntüyü spektroskoptan geçiriyoruz. Şimdi insan gözünün ayırt edemeyeceği renk farklılıklarını tespit edebiliyoruz.
Studies still haven't adequately explained why, but it's harder for Caucasians to identify subtle differences in African-American faces, and African-Americans in Caucasians.
Yapılan araştırmalar neden beyazların Afrika kökenli Amerikalıların ayırt edici özelliklerini saptamakta zorluk çektiğini ve Afrika kökenli Amerikalıların da aynı zorluğu yaşadığını açıklayamıyor.
According to Lieberman, small anatomical differences created large energy savings, setting our ancestors on the path to bipedalism, a path that would eventually lead to us.
İster dört ayak, ister iki ayak üzerinde yürüsün bir şempanze bir insanın yürüyüşüyle baş edemez. Yerçekimi gücüne dayanım konusunda kötü bir tasarıma sahiptir.
By counting the differences between the genetic code of chimps and humans, we can calculate how long they've been evolving away from each other.
Ayrıca olağanüstü derecede güçlü bir kavramdır çünkü iki türün en son ne zaman ortak bir ataya sahip olduğunu tespit edebileceğinizi gösterir. Canlıların evrimleşmesinin sebebi DNA'nın kendini kopyalarken bazen kendiliğinden değişmesidir.
By counting the number of differences in the genetic code of two species, scientists can determine how long they've been evolving away from each other.
İki türün en son ne zaman ortak bir ataya sahip olduğunu tespit edebileceğinizi gösterir. Bilim insanları iki türün genetik kodundaki değişiklikleri sayarak evrimlerini ne zamandır birbirlerinden ayrı gerçekleştirdiklerini hesaplayabilir.
When Mark used the molecular clock to count the differences between the DNA of gorilla lice and human pubic lice, he came up with a date for their divergence. The estimated date for the divergence is roughly three million years ago.
Goril biti ile insan kasık bölgesi biti DNA'sı arasındaki farkları moleküler saat yöntemiyle sayan Mark ayrıldıkları zamanı gösteren bir tarih buldu.
Essential to figure out what are the differences between the Neanderthals and us, to figure out what is special about us.
Yoksa yeni bir düsünme tarzi miydi? Bu sorular, bizi insan yapan seyin kalbine kadar iniyor.
By counting the differences in the genetic code of Neanderthals and ourselves, simply comparing the A's, T's, C's and G's in our DNA, scientists can calculate how long the two species have been diverging.
Neandertaller ve bizim genetik kodumuz arasindaki farklari sayarak yani DNA'mizdaki A'lari, T'leri, C'leri ve G'leri karsilastirarak bilim insanlari iki türün ne kadar zaman önce ayrildiklarini tespit edebilir.
There are differences, and what I want to tell you :
burada bir fark var, yani bunu denemek istiyorum :
My point is, we have to work out our differences for the sake of the child.
Demek istediğim, farklılıklarımızı çözmemiz gerek çocuğun hatırına.
I guess they worked out their differences? Your relatives?
Sanırım akrabaların, aralarındaki sorunu çözmüşler.
The rather gentlemanly way stalk-eyed flies settle their differences over females is not the only way.
Sap gözlü sineklerin, dişileri hakketmek için aralarındaki farkları centilmence belirlemeleri tek yöntem değildir.
Eliminates class and rank differences...
Sınıf farkı, mevki, makam tanımaz.
I had no differences with Lukas.
- Hayır, ben sadece Barkeley'den intikam almak istiyordum, Lukas'la derdim yoktu.
They may have had their differences now and again, but who doesn't?
Hayır, Karındeşen hiç yakalanamadı.
"and dare say the differences are so great."
... diyordu.
But it's important to recognize that there are not major differences among these species. NARRATOR :
Mesela Orrorin Tugenensis.
But despite these differences,
O gözlerinin arkasinda akli da insanlasiyordu.