Distraught traducir turco
472 traducción paralela
He's very distraught, and just when the coronation parade's coming up.
Çok mutsuz bir de taç giymenin geçit töreni var.
Your Honor, she was so distraught that she was shivering with fever.
Sayın yargıç, o kadar perişandı ki ateşten titriyordu.
I'm so distraught.
Zavallının tekiyim.
began to dominate him. In the small hours of the night, when every sound is seized upon by the distraught imagination, remorse and terror laid hold of him.
Gecenin geç saatlerinde tüm sesler karanlık düşler tarafından bastırıldığında, vicdan azabı ve dehşet onu ele geçiriyordu.
I was still distraught when I went to see the priest of Torcy.
Torcy papazını görmeye gittiğimde, hâlâ kendime gelememiştim.
She claims her mother fought you to the last, and that you left her upset and spiritually distraught.
Annesinin, sizinle sonuna kadar savaştığını söylüyor. Sonra onu üzdüğünüzü ve ayrıca manevi olarak aklını başından aldığınızı.
"My word but I am distraught."
"Perişan bir durumdayım."
My word but I am distraught.
Perişan bir durumdayım.
My mother's distraught
Annem perişan halde.
Our friend Danglard is straying again, which means our distraught beauty will seek consolation in Papa Walter's arms.
Dostumuz Danglard yine yoldan çıkmış, demek ki çılgın güzelimiz teselliyi Papa Walter'ın kollarında arayacak.
Imperial Majesty, I am terribly distraught.
Majesteleri, çok perişanım.
She was distraught one day on the stairs.
Bir gün merdivenlerde perişan bir haldeydi.
Why should Génessier's daughter, distraught at her disfigurement, feel the need to strip naked in mid-winter before drowning herself?
Génessier'nin kızı neden,.. ... yüzü yandı diye bunalıma girip,.. ... suya atlamadan önce,..
I'm distraught.
Aklım başımda değil.
- He seems to be so distraught
- Çok sinirli görünüyor.
And while you sob, I show a check for the amount stolen and press it into their hot little hands and ask as a special favor to a distraught husband, to withdraw the charge.
Ve sen ağlarken ben de, çalınan tutar için bir çek göstererek hiddetli küçük ellerine sıkıştırır ve perişan bir koca olarak suçlamaların düşmesi için, özel bir iyilik isterim.
Oh, why, I took the liberty of inviting an old friend along, as his wife has just passed away and he's somewhat distraught, poor chap.
Eski bir dostumu davet ettim. Eşi yeni vefat etti. Zavallı biraz dağıttı.
– I'm extremely distraught to hear that, sir.
Bunu duymak beni sarstı.
– You may be distraught, but he's dead.
Sen sarsıldın ama o öldü.
- But I guess I was just distraught.
Kuş gözetleyicisi mi?
I was so distraught with what I heard that I rushed down to the car to drive to Gerry's.
Wayne ilk kez onu etkilemeğe çalıştığında, bana kendisi için tam kapsamlı bir yaşam poliçesi hazırlattı.
- Distraught.
- Darmadağınık.
Yes, you look distraught.
Evet, darmadağınık görünüyorsun.
You're very distraught.
Şu anda çok perişansın.
You're getting too distraught, because we can explain the bus.
Kendini fazla perişan ediyorsun, otobüsü açıklayabiliriz.
You see I am so distraught.
Perişan haldeyim.
I'm feeling distraught.
Kendimi perişan hissediyorum.
He saw how distraught we were.
Bizim ne kadar üzgün olduğumuzu gördü.
They're a little distraught...
- Biraz perişan durumdalar...
The one apparently guilt-ridden and distraught, the other comforting.
Biri baskı altında ve huzursuz, diğeri sakinleştirendi.
Godell was his friend, and obviously he's distraught.
Godell yakın arkadaşı olduğundan üzüntüsünü anlayabiliyorum.
Well, she was distraught.
- Şey, onun aklı başında değildi.
Forgive me, Your Excellency, but, you see, I am distraught with jealousy.
Seni küstah! Buna nasıl cüret edersin?
And very recently distraught?
Ve son zamanlarda çok mu üzülmüş?
You just look like a nice man who's distraught and ought to take a minute to cool down.
Sen iyi bir adamsın belli sadece çok öfkelisin ve biraz sakinleşmen gerek.
You might say lost, distraught.
Dağılmış, kendinde değil diyebilirsiniz.
"Doris Mann still distraught over divorce from Tony Vale 25 years ago attempts suicide with lethal oak."
"25 yıl önce Tony Vale'den boşanan ve kendini toparlayamayan Doris Mann, öldürücü bir meşeyle canına kıymaya kalktı."
He's too distraught! "
Çıldırmış durumda! "
You said, "distraught"!
"Çıldırmış" dedin!
Assemblyman Vernon Trent distraught over the loss of an officer he knew.
Meclis üyesi Vernon Trent tanıdığı bir memur öldüğü için çok üzgündü.
I was all distraught and everything.
Çok üzülmüştüm.
But I'm most distraught at not having obtained... your patronage as yet.
Ama bugüne dek, sizi müşterimiz yapamamış olmak beni çok üzüyor.
When one of my friends is distraught, the thoughtful thing to do is to try to make him feel more comfortable.
Arkadaşlarımdan biri üzgün olduğunda yapılacak en düşünceli hareketin onun rahat hissetmesini sağlamak olduğunu öğrendim.
Dave, you seem distraught.
Dave, çıldırmış gibi görünüyorsun.
Mr. Kramer is obviously very distraught.
Bay Kramer açıkça çok endişeli.
- I'm distraught?
- Ben mi endişeliyim?
Don't look so distraught.
O kadar da abartma.
My wife is very emotionally distraught.
Karım, duygusal olarak perişan bir halde.
It's understandable that you're distraught and looking for justice, not to mention revenge.
Çıldırmış olduğunu ve adalet hatta intikam peşinde olduğunu anlamak zor değil.
Just moments ago, Lt. James Dove of the Boston Bomb Squad came racing down... this lawn behind me, helping a visibly distraught...
Daha birkaç dakika önce, Boston bomba imha ekibinden James Dove hemen arkamdaki çimlerde çılgınca bir yarışın içinde...
He looked at us, distraught.
Şaşkın şaşkın bize bakıyordu.
district 50
distribution 19
distraction 37
distracted 81
distractions 23
distract me 22
district attorney 39
distribution 19
distraction 37
distracted 81
distractions 23
distract me 22
district attorney 39