Don't go traducir turco
54,872 traducción paralela
Now, if you don't mind, our son's home alone waiting for his supper, and in case you think we're neglecting him, he's being watched by our neighbor as a favor, and we'd like to go.
Şimdi müsaadenizle, oğlumuz evde yalnız ve akşam yemeğini bekliyor. Onu ihmal ettiğimizi falan düşünmeden söyleyeyim komşumuz ricamız üzerine ona bakıyor ve biz de gitmek istiyoruz.
Of course, in the insurance business, folks have been known to hold a grudge if things don't go their way.
Elbette sigorta işinde işler istedikleri gibi gitmezse, insanların kin tuttuğu bilinen bir şeydir.
Josh, don't go.
Josh, gitme.
- Jeff, Jeff don't go too far.
- Jeff, Jeff çok uzaklaşma.
too. Why don't you go first?
Benim de soracaklarım var.
And you don't go anywhere near the students.
Öğrencilerin yanına da yaklaşmak yok.
You don't have to go.
Gitmene gerek yok.
You don't wanna go in there.
Oraya girmek istemezsin.
Don't go near there, okay?
Yanına bile yaklaşma, tamam mı?
Well, if things go well tonight, I don't think my, uh... my demise will be an issue much longer.
Eğer bu akşam işler yolunda giderse ölmüş olmamın sorun yaratacağını sanmıyorum.
I don't want to go home.
Eve gitmek istemiyorum.
Why don't we just go to Cancun?
Neden sadece Cancun'a gitmiyoruz?
Why don't you go ask loverboy there?
Neden loverboy'dan oraya gitmiyorsun?
- Don't you wanna go to the party?
- Partiye gitmek istemiyor musun?
Don't let go!
Sakın bırakma!
- Don't let go!
- Sakın bırakma!
Don't go...
Gitmeyin...
Don't go yet.
Gitmeyin.
Please don't go.
Lütfen gitmeyin.
Don't go, man!
Gitme dostum!
Listen, I don't know shit about you, so why don't you go first?
Dinle, senin hakkında hiçbir bok bilmiyorum neden sen başlamıyorsun?
You don't want to go home, do you?
Eve gitmek istemiyorsun, değil mi?
I don't know much, but I know where people go to get off the grid.
İzini kaybettireceksen gidilecek yeri bilirim.
- Don't worry. He didn't go as Matt.
- Merak etme, Matt olarak gitmedi.
You don't have to go to an office from nine to five and you don't have a commute.
Dokuzdan beşe kadar bir ofise gitmek zorunda değilsin ve seyahat etmene de gerek yok.
Well, it's still early, why don't we just go back to bed?
Daha çok erken neden sadece yatağımıza geri dönmüyoruz?
No, I don't want to go asleep.
Hayır, ben uyumak falan istemiyorum.
Don't you have to go and chop some wood or something?
Senin gidip ağaç yontman falan gerekmiyor mu?
Why don't you go kill some more deer, Mercer?
Neden gidip biraz daha geyik öldürmüyorsun, Mercer?
I don't like it when you go too far!
Çok uzaklaşmanı sevmiyorum!
Why don't you go through the window, Izzy?
Sen neden pencereden girmiyorsun? Izzy?
Why don't you go through the window?
Neden sen pencereden içeri girmiyorsun?
Don't go over there!
Oraya gitme!
- Baby, don't go.
- Bebeğim, gitme.
They don't let her go.
Gitmesine izin vermediler.
Don't you understand that this is never gonna happen, so let it go.
Asla birlikte olmayacağımızı anla artık, yani unut bunu.
So, why don't you just go find somebody better?
O zaman gidip daha iyi birini bulsana?
I'm gonna go take a steam bath, so why don't you whip me up a bowl of that popcorn.
- Şimdi buhar banyosu yapacağım sen de bana bi'kase o patlamış mısırdan hazırlasana.
Don't go.
Gitme.
Hey, you moron, there's another exit right there, why don't you just go?
Hey, sersem, orada bir çıkış daha var. Gitsene.
I don't live here, so could I just go to my car and I'll just get out of here.
Burada oturmuyorum, arabama binip buradan gidebilir miyim?
What part of "go inside" don't you understand?
Niye anlamıyorsunuz?
Great. I don't have time for this. We gotta go.
- Buna ayıracak vaktim yok.
Okay, don't go near the horses and don't fix the fence.
Tamam. Atlara yaklaşmayın ve çiti düzeltmeyin.
Why don't you go clean out a stall.
Neden gidip bir ahırı temizlemiyorsun?
Dave, don't go.
Dave, gitmesene.
We don't need to go and get lost.
Koştura koştura gidip kaybolmamıza hiç gerek yok.
Oh, no, no, actually don't go that way.
Yok, o tarafa gitme.
Why don't you scratch it and see if it's worthless, and then you wouldn't have to go through all of this?
Kazıyıp bir şey çıkmış mı bakın. Böylece bunlarla uğraşmanıza gerek kalmaz.
Mac, - don't make me go get the bike. - Oh.
Mac, bisikleti getirtme bana şimdi.
Mac, why don't you go ahead and operate the bike.
Mac, bisikleti sürsene hadi.
don't go far 26
don't go yet 54
don't go to sleep 22
don't go out 31
don't go there 232
don't go anywhere 259
don't go home 28
don't go outside 18
don't go breaking my heart 18
don't go overboard 17
don't go yet 54
don't go to sleep 22
don't go out 31
don't go there 232
don't go anywhere 259
don't go home 28
don't go outside 18
don't go breaking my heart 18
don't go overboard 17