English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ D ] / Don't touch that

Don't touch that traducir turco

1,241 traducción paralela
And, um, you know, right now... you should get in touch with the child within, and, um, explore your feminine side, and, um, you know, don ´ t start eatin ´ cookies and cake and stuff like that,
Ve, şey, bilirsin, şu anda... İçindeki çocukla konuşmalısın şu anda, ve, şey, kadınsı tarafını araştırmalısın, Ve, şey,
Don't touch that.
Ona dokunma.
Hey, don't touch that!
Dur. Hey, ona dokunma!
Don't touch that!
Yaa! Dokunma oraya!
Excuse me, don't mean to touch with my fingers. - That's okay.
Affedersiniz, parmağım değdi.
- Don't touch that!
- Dokunma ona!
Don't touch me lke that.
Bana bu şekilde dokunma. Sadece samimice bir şeydi Sue.
- What the fuck is this? - Don't touch that!
- Bu da ne böyle?
DON'T TOUCH THAT. WHY NOT?
- Ona dokunma.
- Don't touch that.
- Ona dokunma.
Don't touch him. I'll do that.
Dokunmayın, ben kaldırırım.
Don't touch that dial. It's not Texaco's Hour.
Saati merak etmeyin.bu Texaconun saati değil.
Is that the new contraceptive? Don't touch it.
- Bu yeni doğum kontrol hapı mı?
I don't touch that stuff.
O şeye elimi sürmem.
Actually, I think you said "Don't touch that and get out of my kitchen."
Aslında, sanırım şunu dedin : "Ona dokunmayın ve mutfağımdan defolun."
Don't touch that!
Dokunma ona!
Well, sure, the Frinkiac 7 looks impressive - don't touch it - but I predict that within 100 years, computers will be twice as powerful... 10,000 times larger... and so expensive that only the five richest kings of Europe will own them.
Eminim, Frinkiak 7 etkileyicidir... sakın dokunma. ... fakat önümüzdeki 100 yıl içinde bilgisayarlar 2 kat daha güçlü, 10,000 kat daha büyük, ve o kadar pahalı olacak ki, Avrupa'nın en zengin beş kişisi sadece alabilecek.
Don't touch that.
Dokunma ona.
Honey, sweetie, don't touch that.
Tatlım ona dokunma.
Don't touch that one.
Onu değiştirme.
- Don't let nobody touch that.
- Kimseye dokundurtma.
Don't touch that.
Dokunma!
Don't touch that!
- Dokunma ona! Pekâlâ...
- Don't touch that man!
- O adama dokunma!
Don't touch that man, ma'am.
O adama dokunmayın bayan.
I swear by you that I'm speaking the truth Don't you touch me
Senin üzerine yemin ediyorum ki ben gerçeği söylüyorum
Rudy, don't... don't touch that. - Why?
- Hiçbir şeye dokunma.
- Okay. - Now- - Whatever you do, don't touch that lever.
Ne yap yap ama o kola sakın dokunma.
I don't wanna touch that with a 40-foot pole.
O konuya hiç girmek istemiyorum.
So don't touch that dial, Metropolis.
Boşuna alıcılarınızla oynamayın Metropolis.
Oh! Don't touch that.
Dokunma oraya.
Don't touch that.
Dokunma.
Don't touch anything that looks suspicious.
Şüpheli gözüken hiçbir şeye dokunmayın.
Please, don't touch that.
Üniversiteye gidemediniz ama bu... Lütfen, dokunmayın.
- Don't you touch that. - It's headin'in.
- Dokunayım deme.
- Don't touch that pie.
- Dokunma şu turtaya.
So the companies that I had known and had dealings with abroad, export companies and so on, they said, sorry we think you're a fine guy but we don't dare touch you.
Böylelikle tanıdığım ve yurtdışında anlaşmalarımız bulunan şirketler, ihracat şirketleri vb.nin söylediği, "Üzgünüz bizce sen düzgün bir adamsın ama sana yaklaşmaya cesaret edemiyoruz."
Don't you ever touch that instrument again without my permission.
Benden izin almadan bir daha sakın bu alete dokunma.
Given that, I don't see how the law can touch me.
İşte bu yüzden, kanunun bana dokunabileceğini hiç sanmıyorum.
- Please don't touch that.
- Lütfen ona dokunmayın.
Don't touch that!
Dokunma!
Listen, I need to talk to the supervisors that aren't part of Maguire's machine, but I don't know what their agendas are, and I... Look, I don't know how to get in touch with them.
Maguire'ın tarafında olmayan denetmenlerle görüşmem gerek ama onların takvimini ve onlarla nasıl iletişim kuracağımı bilmiyorum.
Don't touch that!
Ona dokunma!
- Don't you touch that bed.
Sakın o yatağa dokunma!
Don't touch that phone.
- Telefona dokunma!
Molly, don't touch that, sweetie.
Molly, dokunma ona, tatlım.
We'll ask the tea leaves. Don't touch that.
Yarın sana, kahve falı bakarız.
- Hey, hey, don't touch that.
Bu sefer sarılmışa benziyor.
Don't touch that.
Yerine koy.
I have a situation that's just come up... that's really pretty serious... and I don't know who to talk to or what I should do... but maybe you could put me in touch with somebody... if I explain myself?
Burada bir olay oldu. Ve oldukça ciddi bir olay. Kiminle konuşmam ve ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum.
Don't touch that.
Ona dokunmayın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]