English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ E ] / Except what

Except what traducir turco

1,230 traducción paralela
- Except what?
- Yalnız ne?
The CIA has no policy except what I dictate to you.
C.l.A. Sana söylediğimi kabuleden bir siyasete sahip değil.
We have all the material here in Skopje, except what you're looking for.
Sözünü ettiğiniz bütün malzemeler. Üsküp'teki arşivde. Aradığınız bobinler hariç.
Except what she gave you for med school. Don't even go there.
Tıp tahsilin için verdiği hariç.
Except what he cut off her.
Cesetten kestiginin haricinde.
We have no wealth,... -.. no possession, except what you give us. - Except what you give us.
Senin bize verdiklerinden başka varlığımız ve malımız yok.
We have no power,..... no place in the world,... -.. except what you give us. - Except what you give us.
Senin bize verdiklerinden başka,..... dünyada yerimiz ve..... gücümüz yok.
Stalin needed to discipline his new camp, his new empire, and he disciplined it to such an extent that people living in those countries should not develop any idea of being able to do anything except what he orders them to do.
Stalin'in yeni kampını, yeni imparatorluğunu disipline etmesi gerekiyordu. Öylesine terbiye etti ki, bu ülkelerde yaşayan insanlar, Stalin'in emirlerinin dışında herhangi bir şey yapabilecekleri fikrini dahi akıllarına getiremiyorlardı.
No one knew what was in it except me and Cane's agent.
İçinde ne olduğunu benden ve Cane'in menajerinden başka bilen yok.
Readings are all normal except the EEG. What happened to her?
EEG dışındaki tüm değerler normal.
What humanoid have you been able to trust, except me?
Benden başka hangi insansıya güvenebildin ki?
Except for what?
- Ne hariç?
What it would appear. There's not much to hunt around here with that type of ammo, except Freddies.
Buralarda o mermiyle Freddy'ler hariç kimse avlanmaz.
You know I never come down except for the counting', not after what happened to me.
Biliyorsun ben sayım olmadığı sürece aşağıya inmem, başıma gelenlerden sonra.
What can your silence do for him, except to tempt him?
Sessizliğin ona ne sağlar onu doğru yoldan çıkartmaktan başka?
There is no truth, except your own believe that what you act is the truth.
Oynadığını gerçek olduğu inancından başka bir gerçek yoktur.
I don't care what you did or didn't do, except for oversleep, which you did.
Ne yaparsan yap. Sadece uyuyakalma.
I didn't have any of that stuff, except for what I borrowed from you.
Benim öyle şeylerim yoktu. Senden aldıklarım hariç.
But Worf doesn't know what to do with it except bow before it and then hand it over to his precious Emperor.
Oysa Worf onunla ne yapacağını bilmiyor bile sadece önünde secde edip değerli imparatoruna sunacak.
What is it about you? Nobody likes you except me.
Neden seni benden başka kimse sevmiyor?
I don't know what to say, except that I am... In a state of complete shock!
Tek söyleyebileceğim tamamen şok oldum!
Everyone got what they wanted except me.
Benim dışımda herkes istediğini elde etti.
So what we got here is close to a civil war... except now we got a truce.
Burada neredeyse bir iç savaş var. Gerçi şimdi ateşkes dönemi.
But the church is doing nothing except sitting back and allowing the British army- - what has the church- - gentlemen, gentlemen, please.
- Kilise hiçbir şey yapmıyor. - Sinn Fein de yolları kapatıyor. Beyler, lütfen.
What am I doin'... except sitting'there?
Orada oturmak dışında... ne yapıyorum ki?
What are we going to do. Ratty? I'll never see Toad Hall again except in a heap of rubble.
Kurbağa Malikanesi'ni artık sadece bir harabe olarak göreceğim!
We didn't know what it was, except it wasn't a natural formation.
Doğal bir formasyon olmaması haricinde hiçbir şey bilmiyorduk.
Except that what?
Neyi kabul ediyim?
What business would an old monk have here except maybe helping a young couple to meet the Emissary?
Yaşlı bir rahibin genç bir çiftin Elçi'ye ulaşmalarına yardımcı olmaktan başka ne görevi olabilir?
l-I don't know what to say except... I don't remember very much about... uh... you know.
Tam olarak ne diyeceğimi, bilemiyorum... bildiğiniz gibi, hiçbir şeyi ah... hatırlamıyorum.
What is true, Mr. Tappan, and believe me when I tell you I've seen this, is that there are some men whose hatred of slavery is stronger than anything except for the slave himself.
Doğru olan şu ki Bay Tappan - ve inanın bana ben bunları gördüm - kimilerinin köleliğe karşı öfkesi her şeyden büyük, kölelere olan öfkelerinden hariç.
Not knowing what you like, I brought cappuccinos except for regular for you.
Ne sevdiğinizi bilmediğim için kapuçino getirdim. Sen normal kahve içiyordun sanırım.
Now, if you want to lock him up... you better find proof he's done something wrong... because right now, all you have is... a telephone number and this... and this doesn't prove a thing, except that... he is what he told you he was.
Eğer unu tutuklamak istiyorsan.. .... onun yanlış yaptığına dair daha iyi kanıtlar bulmanız lazım. Çünkü şu an için sizin sahip olduğunuz tek şey bir telefon numarası ve bu hiçbir şeyi kanıtlamaz sadece kim olduğuna dair size anlattıkları hariç.
What was in this other crate? Except for the packing leaves, it was empty.
Peki diğer sandıkta ne var?
I don't know what else to say... except I'm sorry.
Özür dilemekten başka elimden ne gelir, bilmiyorum.
That's what I told everybody... except Helen.
Herkese öyle dedim. Helen dışında.
Except if it is what they want.
Eger istekleri bu değilse.
- Except, you know what?
- Yalnız, biliyor musun?
What you're having is a lot like it, except to your gut.
Geçirdiğiniz şey bir kalp krizi gibi, ama bağırsaklarınızda.
Except, what's this sticky stuff all over your shoulder here?
Omzunuzdaki yapışkan şey dışında.
The advisors have been ignored or in some cases even fired, and now we have what very much looks like the beginning of another Vietnam, except, as Mr. Shore points out, without the necessary outrage.
Sen nasıl dayanıyorsun? Ben söyleyeyim. İşini yapıyorsun.
I don't know what to say, except...
Nasıl söylenir, bilemiyorum ama...
I don't know what else to say, Mulder, except that what this doesn't do... is add any credence to the suspect's alibi that the old man was on the scene.
Mulder, bunun şüphelinin yaşlı adamın orada olduğuna dair beyanatını destekleyecek birşey olmadığı dışında söyleyebileceğim başka birşey yok.
What can I say to that... except to add that what gives a man the right to brag... are not so much his accomplishments but... the friends that he has to share them with.
Asıl övünülmesi gereken şeyin başarılar değil bu başarıların paylaşıldığı dostlar olduğunu eklemek isterim.
They were like a family of farmers who've been given a giraffe... and don't know what to do with the creature except to harness him to the plow.
Kendilerine bir zürafa hediye edilmiş çiftçi ailesi gibiydiler ve akıllarına tek gelen, hayvana koşum takımı vurup toprağı sürdürmekti.
What good is making music... except to teach and inspire the people?
Müziğin anlamı ne? Belki sadece öğretmek için kullanılabilir. Bu nedenle de müzik bizim ihtiyacımız olan bir şey değil!
Except for that Korean girl. What was her name, Darryl?
Şu Koreli kız dışında.
Your wife looks beautiful, except for what you did to her fucking nose.
Karın güzel görünüyor burnuna verdiğin hasar dışında tabii.
That's what homing'pigeons do... except Duane, like.
Yolunu bulan güvercinler öyle yapar... Duane dışında.
Two hundred and fifty years of the British Empire ended in 1947, but what's there to show for it, except a country divided?
İngilizlerin 250 yıl süren imparatorluğu 1947'de sonlandı. Bölünmüş bir ülke dışında, görülecek ne kaldı ki?
I his is exactly what I want Except for a few details
Tam istediğim gibi bir kaç ayrıntı dışında.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]