Feed traducir turco
13,209 traducción paralela
I gotta feed Trix
Trix'i beslemeliyim
Do I feed my children from the little I have left or place it in the feet of this monster?
Çocuklarımı besleyecek neyim kaldı? kendi ayaklarımızın üstünde duramıyoruz?
I'll feed you when we get home.
Eve gidince beslerim seni.
Quick, feed this tough child.
Çabuk doyurun bu güçlü çocuğu.
Don't feed into the negative energy.
Karalar bağlamayın.
Intel over the Mexican cartel feeds have them holding an American captive for the Armenian mob.
Intel, Meksika kartel feed'leri üzerinden Onlara Ermeni çetesi için Amerikan tutsağı yaptırmalarını sağlayın.
Mike had to open up to communicate with us about the feed.
Mike, yayın hakkında bizimle iletişime geçmek için açılmak zorunda kaldı.
The men have their own rations, but mostly biscuits you wouldn't feed to your dog.
Tayinlari var ama çogu köpeklerin bile yemeyecegi bisküviler.
Surveillance feed is live.
Takip görüntüleri canlı.
Baxter Stockman doctored the footage from TCRI, but I'm betting that there's some sort of a secondary feed that will show that he's been working with Shredder and that they turned Bebop and Rocksteady into mutants.
Baxter Stockman, TCRI'ın güvenlik görüntüleriyle oynamış ama Shredder'la çalıştığını ve Bebop ile Rocksteady'yi mutant yaptığını gösterecek ikinci bir kayıt olduğuna eminim.
Look, I've got a family to feed.
Bakmam gereken bir ailem var.
Hey, um... I just hooked into a feed from Ganymede and uh...
Ganymede'den gelen yiyeceğe bakmak istemiştim de...
We are just tryin'to feed our families, okay?
Yalnızca ailelerimizi beslemeye çalışıyoruz tamam mı?
It was enough to feed a couple of street rats for a week.
Bir hafta boyunca birkaç sokak sıçanını beslemek için yeterli olurdu.
Abandoned as newborns, we'll wash and feed them, then sell them to Japan.
Doğar doğmaz terk edilen bu bebekleri yıkayıp besleyeceğiz sonra da Japonlar'a satacağız.
I wish that I had breast milk so I could feed you.
Keşke mememden süt gelseydi, o zaman sizi emzirebilirdim.
They're gonna feed us and take care of us.
Bize yemek verecekler, bize bakacaklar.
If a girl says her name, a man will feed her tonight.
Bu kız adını söylerse, bu adam gece yemek verecek.
Taken out back and slaughtered for pig feed.
Arkaya çekilir ve domuzlar yesin diye öldürülürsün.
I need to feed him.
Emzirmem gerekiyor.
Feed the creatures of your kingdom on his flesh.
Etiyle krallığının canlılarını besle.
I'm going to feed them to the sharks while they live.
Hepsini canlı canlı köpekbalıklarına yedireceğim.
Wash his car? Feed his horses?
Atlarını beslemek mi?
We just feed them some bullshit about New Jack City, and we just get Keanu.
Onlara biraz Zehirli Sokaklar masalı okuruz ve Keanu'yu alırız.
How's kindergarten, Em? Today is my turn to feed Winston.
Bugün Winston'ı besleme sırası bende.
It's gettin'harder for the whites in this county to clothe and feed their niggers good.
Bu ülkede yaşamak beyazlar için zor olmaya başladı. Giyecek ve yiyecek verirsen zenciler rahat.
"To feed the church of god"
"Tanrı'nın kendi kanı pahasına..."
I'd be headed to the barn, gettin'ready to feed the stock.
Ahıra gidip..... yiyecekleri istifliyor olurdum.
Lee got a hit from a CCTV feed.
Güvenlik kameralarından bir şey bulduk.
Rewind Alpha One's feed. Yes, ma'am.
- Alfa Bir'in görüntülerini geriye al.
Give me the feed and direct comms to the Asset.
Ajan ile direkt telsiz bağlantısı istiyorum.
Satellite video feed is online.
Uydu bağlantısı kuruldu.
CCTV feed is online.
Güvenlik kameralarına bağlanıldı.
Feed 4.
4. video.
Feed 4!
4. video!
Come on, feed 4!
Hadi, 4. video!
For now, these Hatchites may feed and water their horses in our stable. We will discuss what shall become of them.
Şimdilik, Hatch yandaşları ahırımızda atları besleyip, su verebilirler.
Those frilled dainties they're serving up there aren't fit to feed men.
Verdikleri o süslü püslü yemekler bir erkeği doyurmaz.
We've got mouths to feed.
Bakmamız gereken kişiler var.
The Demons feed on weakness. And you?
Şeytanlar zayıflıklardan besleniyor.
What do they feed you boys in the Vale?
Sizi Vadi'de neyle besliyorlar?
You feed it, it feeds you.
Besliyorsun, sonra o seni besliyor.
Did we not send grain to feed the farmers?
Çiftçileri doyurmak için tahıl yollamadık mı onlara?
I need you to sell maize to feed your brothers!
Kardeşlerini doyurmak için mısır satmanı istiyorum.
And Frank here he can barely afford to feed himself.
Ve Frank kendi kendine yemek bile yapamıyor.
So you're using my people to feed them until we land?
İnsana onları ikmal edene kadar beslemek için mi kullanıyorsun?
I have a way to feed it.
Beslemek için yollarım var.
Comes back in the morning to see Charles and feed the horses, and when it gets dark, he goes off again.
Her sabah geri gelip Charles'la ilgileniyor ve atları besliyor. Akşam olunca da yine alıp başını gidiyor.
And you put them up here in the house, you put them in the front - and back of the house and you feed them...
Onları eve yerleştir, evin ön ve arka tarafında dursunlar ve karınlarını doyur.
That drone feed's up.
- İHA yukarıda.
Feed him, boy!
Besle şunu çocuk!