English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ F ] / Feeding time

Feeding time traducir turco

212 traducción paralela
Feeding Time!
Yemek zamanı!
It looked like feeding time at the zoo.
Hayvanat bahçesindeki beslenme saati gibiydi.
Now, folks, it's feeding time.
Şimdi besleme zamanı, millet.
It's feeding time.
Beslenme saati.
Feeding time.
Beslenme zamanı.
Must be Otto's feeding time.
Otto'nun yemek vakti olmalı.
I believe it's feeding time.
Sanırım, beslenme zamanı geldi.
It's past Yun's feeding time.
Yun'un beslenme vakti geçti.
It's, it's two hours yet'til feeding time.
Ziyafete daha iki saat var.
What happens if Vaal weakens around feeding time?
Vaal, beslenme sırasında zayıf düşerse ne olur?
As a matter of fact, it's just about feeding time now.
Aslına bakarsan şimdi tam da yemek vakti.
This is the part I like best : feeding time.
İşte en sevdiğim kısım : Beslenme zamanı.
It's feeding time.
Beslenme zamanı.
It's feeding time.
Şimdi bebeklerin mama saati.
Feeding time.
Yemek zamanı.
Well, I think it's getting close to the little fella's feeding time.
Pekala. Sanırım, bu küçük dostumuzun beslenme zamanı geldi.
It's our feeding time, Joseph.
Beslenme zamanımız.
Back to your cage. It's feeding time.
Kafesine geri dön.Beslenme zamanı.
Still the striking resemblance to guppies fish at feeding time.
Hala, yemek vaktindeki lepistes balıklarına benziyorsun.
Every day at noon a bell rings, and they herd us in here for feeding time.
Her öğlen zil çaldığında, ve bizi buraya tıktıklarında.
- It's feeding time for my pretties.
- Güzellerimin beslenme vakti geldi.
- Come on Detective : It's feeding time.
- Haydi dedektif, beslenme zamanı.
Feeding time, boys.
Zafer zamanı, çocuklar!
- Feeding time over, Harry? - You wanted me to find you, didn't you?
- Beslenme zamanı doldu, Harry?
Feeding time.
Beslenme vakti.
Feeding time!
Yemek zamanı!
I'll call you at breast-feeding time.
- Emzirme saatinde seni çağırırım.
Right. Right. Feeding time.
Doğru ya beslenme saati.
FEEDING TIME ON THE PLANET OF THE APES.
Maymunlar cehenneminde beslenme vakti.
But it's just about my feeding time.
Ama artık beslenme zamanım geldi.
Why do I feel like it's feeding time at the zoo?
Neden kendimi, hayvanat bahçesindeki beslenme saatinde gibi hissediyorum?
Feeding time again.
Tekrar beslenme zamanı.
I say : isn't it that to save time you've been feeding him your food?
Üşendiğin için kendin yemek yediğinde ona da yediriyorsun değil mi?
Their young, wingless larvae will grow up on the bottom of the pond, breathing through feathery gills and feeding on other small water-living creatures until the time comes for them too to climb up a reed and spread their wings.
Genç ve kanatsız larva su birikintisinin dibinde büyürken tüysü solungaçlarla nefes alır ve suda yaşayan diğer küçük canlılarla beslenir. Ta ki onlar için de bir kamışın üzerine tırmanıp kanatlarını açmanın zamanı gelen kadar.
From fossils like these, we know that the insects by that time had developed into an enormous variety of forms that swarmed through the trees and over the ground, feeding on every part of the plants.
Bunun gibi fosiller sayesinde böceklerin o zamanlarda büyük çeşitliliğe sahip olduklarını ve bütün ağaç boyunca dolup taşarak bitkinin her bölgesinden faydalandıklarını bilebiliyoruz.
I've been feeding her from when I start, and I'm feeding her all the time.
Çünkü onu doyurmam 2 saat sürüyor. Buna göre sürekli karnını doyurmam gerekiyor.
People loved her, this little old lady who spent all her time feeding the pigeons. Feeding the pigeons.
İnsanlar onu severdi, bütün zamanını, güvercinleri besleyerek geçiren bu küçük, yaşlı kadını.
Were not feeding Drum till the end of time.
Drum'ı ömür boyu beslemeyeceğiz.
Time for your 9 : 00 a.m. feeding.
Saat 9 : 00. Mama zamanı.
My guess is this little dive... has been feeding on bikers and truckers for a long time.
Benim tahminim bu küçük yer çok uzun bir süredir kamyoncular ve motorcularla besleniyordu.
Well, he started feeding it crickets, and the children just love him and we're out of time.
Kertenkeleyi cırcırböceği ile beslemeye başladı ve çocuklar onu çok sevdi ve zamanımız doldu.
The parents deal with this problem by feeding their young so generously that, by the time they've fledged into their dark immature plumage, they've accumulated reserves of fat that will sustain them while they are learning to catch fish for themselves.
Aileler bu problemle yavrularını cömertçe besleyerek başa çıkarlar. Siyah, kalın tüyleri çıkana kadar, yavrular kendileri için balık yakalamayı öğrenirken kendilerini tutacak yağı çoktan biriktirmiş olurlar.
It's almost feeding'time.
Beslenme saati yaklaşıyor.
Yes, well, next time, maybe you should try feeding first and dressing second.
Bence bir dahaki sefere önce süt verip sonra giyin.
That reminds me of the time my mother caught me feeding lerraberries to my younger brother.
Bu şey bana, annemin genç kardeşime lerraberri toplattığını hatırlatır.
It's time for our first breast-feeding lesson.
İlk emzirme dersimiz başlayacak.
YEAH, FEEDING TIME,
Yemek vakti...
IT'S HIS FEEDING TIME.
- Tamam ben halledebilirim.
Most of the time, the birds of the open sea are widely dispersed, but these feeding grounds are close to an albatross breeding colony, and a very special one.
Genelde açık denizdeki kuşlar çok yayılmışlardır ama bu beslenme alanları bir albatros üreme kolonisine yakın ve çok özel bir yer.
I'm the loving grandson who put in the time with the old man every goddamn weekend for two years talking to him, dressing him, walking him, feeding him.
İki yıl boyunca her hafta sonunu... ihtiyarla geçirdim. Ben sevgi dolu bir torundum. Onunla konuştum, onu giydirdim, yürüyüşe çıkardım, besledim.
Now, the only time we move is when he's feeding.
Yalnızca o yemek yerken hareket edebiliriz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]