Frostbite traducir turco
293 traducción paralela
Oh, frostbite, huh?
Dondurmaya çalışıyorsun ha?
The liaison officer... Grade III frostbite, both legs.
İrtibat subayı... 3. derece donma, her iki bacakta.
Cover your ears or they'll get frostbitten.
- Down over the ears or you'll get frostbite!
Also amnesia, shock and frostbite.
Amnezi, şok ve soğuk ısırması.
After 40 years of fixing their chilblains and frostbite. bellyache and pip I figure they owe me this.
40 yıl mayasıl, soğuk ısırığı, karın ağrısı vs........ hastalıklarını iyi ettikten sonra bana bunu borçlular diye düşümdüm.
Severe exposure, frostbite, but I think they'll make it.
Ciddi donma, soğuk ısırması, ama bence atlatacaklar.
Like frostbite, mild though.
Sanki soğuk ısırması gibi ama acısız oluyor.
Cold mountain air really bothers the old frostbite.
Eskiden donan yerler soğuk dağ havasında sızlıyor.
I'm gettin'frostbite.
Ayağım donmak üzere.
Quitting your job, letting an old lady die of frostbite, canker sores.
İşini bırakıp, annenin soğuktan titreyerek, ağzındaki yaraların acısıyla ölmesine izin vereceğini.
You know, none of you guys showed up to the doctor for frostbite.
Biliyor musunuz, hiçbiriniz donma için doktora gitmediniz.
Frostbite or verbals, one of the two, right?
Çocukları kızdırmak veya önemli şeyler söylemek, tamam mı?
After listening to two hours'worth of frostbite and famine, I decided to get my balalaikas out of there.
İki saat boyunca donma ve kıtlık dinledikten sonra balalaykamı toplayıp kaçmaya karar verdim.
My favourite, though, was when they announced exposed flesh warnings on the radio to prevent frostbite.
En sevdiğim şeyse donmayı engellemek için radyoda yaptıkları açıkta kalan yerler anoslarıydı.
The type of party that did away with frostbite did away with most of the clothing too.
Donma tehlikesini sonra erdiren türde partiler, hatta giyinme gerekliliğide.
Put your shit in there, get frostbite.
Malı oraya koysan donarsın.
- Frostbite.
- Soğuk çalması.
Outdoor Frostbite Experimental Station
"Soğuk ısırması araştırma-deney ünite binasının dışı"
Frostbite Experimental Room
"Soğuk ısırması Araştırma İnceleme Deney Odası"
I'm getting frostbite here.
Sadece toparlamaya çalışıyorum.
Anyway, don't get frostbite.
Herneyse, kendini dondurma. üzgünüm.
"Don't get frostbite."
"Soğuktan donma."
We had a history, and you end it with "Don't get frostbite"?
Bir geçmişimiz vardı, ve sen bunu "Soğuktan donma" ile mi bitiriyorsun?
Don't get frostbite. "
Soğuk ısırığına dikkat et. "
If it was any bigger, it'd have frostbite.
Biraz daha büyük olsalardı soğuktan yanarlardı bile.
You'll get frostbite.
- Hayır. Donacaksın!
Their clothes and harnesses froze solid and all three suffered terrible frostbite as they hauled their sledges over heavily-crevassed terrain.
Giysi ve teçhizatları kaskatı donmuştu ; ve her üçü de kızaklarını derin yarıklarla dolu zeminde çekerken korkunç soğuk ısırmalarına maruz kalmışlardı.
You ever had frostbite?
Hiç soğuk ısırığı gördünmü?
When you get the frostbite, you call me.
Ne zaman donarsan haberim olsun.
You got a little frostbite on the brain, don't you?
Beyninde bi parça soğuk ısırığı var değilmi?
You have severe frostbite in your feet and legs. lce crystals in the tissues.
Ayak ve bacaklarınızda şiddetli donma var. Dokular buzlanmış.
Get a frostbite bay, stat!
Donmaya karşı küveti hazırlayın!
They performed vivisections without anesthesia, tested frostbite tolerance levels on infants, exposed innocent prisoners of war to diseases, the plague.
Anestezisiz ameliyat yaparlar,... bebeklerde donma toleransını test ederler,... masum savaş esirlerine veba ve hastalık aşılarlarmış.
Three hookers. One with downstairs discharge, and two with frostbite.
Biri rahim akıntısı, diğer ikisi de donma vakası.
I mean, I'm getting frostbite over here.
Demek istediğim donuyorum burada.
Frostbite, ice monsters.
Soğuk ısırığı, buz canavarları.
We'll see plenty of frostbite tonight.
- Çok donma yanığı göreceğiz bu gece.
You're in a prototype frostbite bay in Cambridge, Mass.
Cambridge, Mass'da prototip bir soğutucu bölgedesiniz.
She's in the frostbite bay with Lisa. Can you do that?
Lisa ile birlikte soğutucu bölümde.
He would ultimately lose both of his hands to frostbite, but he never lost his spirit, never lost his will to live, and it was his remarkable recovery that lifted our spirits.
İki elini de eninde sonunda donarak kaybedecekti ama cesaretini hiç kaybetmedi, yaşama arzusunu hiç kaybetmedi ve cesaretimizi artıran onun olağanüstü iyileşmesiydi.
Like frostbite?
Ne kastediyorsun?
It's not frostbite, but we should put it in some warm water.
Soğuk yanığı değil, ama yine de ılık suya koyalım.
Frostbite didn't seem to do much damage.
Görünüşe göre don fazla zarar vermemiş.
Give me frostbite.
Uzvumu dondurdun.
That's frostbite, Fez.
Buna soğuktan donma diyorlar Fez.
Almost lost a toe to frostbite.
Neredeyse soğuktan ayak parmağımı kaybediyordum.
Frostbite Falls, Minnesota, once the beloved home of Rocky and Bullwinkle, had been a thriving cartoon town.
Frostbite Şelaleleri, Minnesota, Rocky ve Bull'ın evi, bir çizgi film kasabası oldu.
The beautiful Frostbite Falls Forest decimated.
Güzel Frostbite Şelaleleri Ormanı yok oldu.
I'm the chairman of the Frostbite Falls Society for Wildlife Conversation.
Ben Vahşi yaşam Görüşmesi için Frostbite Şelalelerinin başbakanıyım.
So while Minnie's motion picture plans were stymied, back in Frostbite Falls,
Minnie'nin teklifi Film planları olmadı, Frostbite Şelalelerinde geri,
Frostbite "?
- " Uyarı.