Gooder traducir turco
177 traducción paralela
They got old Chitina Joe and Bill Gooder.
Yaşlı Chitina Joe ve Bill Gooder'ı öldürmüşler.
So is Bill Gooder.
Bill Gooder da öldü.
- Gooder and Jessep.
- Daha iyi ve Jessep.
- You're a real gooder.
- Çok iyi birisin.
I don't want any of your mealy-mouthed holier-than-thou, do-gooder Boy Scouts with their with their hot coffee and their cold feet.
Senin o samimiyetsiz, kendini beğenmiş iyilik meleği izci arkadaşlarının hiçbirini istemiyorum. ... kahveleri de korkuları da onların olsun.
I'm not a do-gooder.
Ben iyilik yapma meraklısı değilim.
The polio box is the old man's old lady's favourite do-gooder project.
Çocuk felci kutusu komutanın karısının favori yardım projesi.
Friar Tuck, the old do-gooder.
Rahip Tuck, şu iyi niyetli adam.
I'm distressed to see you pack it in for the sake of this do-gooder.
O sözde iyiliksever yüzünden her şeyi bırakmana üzülüyorum.
"You're cured, mate." Bloody do-gooder.
"İyileştin, dostum." Lanet iyileştirici.
Listen to the old fraud, the do-gooder. Thinks he can tell me! Whose place is this?
İyi niyetli eski dolandırıcıyı dinle.
That lousy do-gooder ruined it.
İyilik meleği onu mahvetti.
If you let them live, Gooder, they're gonna breed.
Yaşamalarına izin verirsen çoğalacaklar.
How you doing, Gooder?
Ne haber İyilik?
Short for "Do-gooder." His nickname for me.
"İyilik sever." Bana taktığı lakap.
Gooder, get your people out of here.
İyilik, adamlarını çıkar buradan.
Gooder, you'll trust anyone.
Sen herkese güvenirsin.
Okay, Gooder.
Tamam İyilik.
Watch your lady friend, Gooder.
Kız arkadaşına dikkat et İyilik.
I didn't want this, Gooder.
Böyle olsun istemezdim İyilik.
You can stop shaking now, Gooder.
Titremeyi bırak İyi niyetli.
Gooder!
İyi niyetli!
- Gooder.
- İyi niyetli.
Gooder.
İyi niyetli.
You're improving, Gooder.
İlerliyorsun İyi niyetli.
Dating somebody's wife, Gooder?
Birisinin karısıyla mı yattın, İyi niyetli?
Nice shooting, Gooder.
Güzel atış, İyi niyetli.
I appreciate the sentiment, Gooder, but I'll handle it, okay?
Hassasiyeti takdir ederim iyi niyetli, Fakat bunun üstesinden gelirim Tamam mı?
- Don't be dumb, Gooder.
- Budala olma. İyi niyetli.
- Gooder, he's going to get you killed.
- İyi niyetli. O seni öldürecek.
Still a do-gooder?
Hâlâ iyi niyetli biri misin?
Ha-ha. That do-gooder?
O mu bilmeyecek?
I seen on TV where that do-gooder's going to a children's hospital. Visit sick kids at 3 : 30.
TV'den nereye gideceğini öğrendim 3.30'da çocuk hastanesine gidecekmiş.
Really, Vash, I can't believe you're still pining for Jean Luc - that self-righteous do-gooder.
Aslında, Vash, hala şu kendini beğenmiş doğrucu Jean Luc için tutturmana inanamıyorum.
What I mean is that he's a chronic do-gooder... who thinks that he can handle anything.
Demek istediğim o kronik bir yardımsever... her şeyin altından kalkabileceğini düşünüyor.
Maybe you came here for the money, Tom, but I came here for one reason, my do-gooder half-brother.
Sen para pesinde olabilirsin Tom ama benim amacim ahmak kardesim.
Actually he is a smart guy and, you know, he's one of those do-gooder types and now I feel like all my after-school commitments are just not good enough.
Aslında oldukça zeki biri. Her şeyi iyisini yapanlardan. Okul sonrası faaliyetlerim yeterince iyi değil sanki.
He's not a do-gooder.
İyi niyetli biri değil.
Patronizing do-gooder bitch!
Evet kaltak sıra sende.
They're named after some local do-gooder... who used to decorate Christmas trees in the town square.
İsimlerini eskiden burada Noel ağaçlarını süsleyen iyiliksever birinden almışlar.
Listen, you little do-gooder prick.
Seni yardımsever hergele.
- You're a closet do-gooder.
- Sen gizli bir iyilikçisin.
You've got this whole stable, do-gooder, boyfriend thing.
Sen sağlam, kendini toplamış bir sevgili oldun.
I wish that my friend Pacey would just end this transformation of this A-student, do-gooder, all-around sanctamonious angel and would go back to what he does best which is make me feel good about my life when his is supposed to be worse.
Keşke en yakın dostum Pacey değişip, iyi çocuk olmayı, yüksek notlar almayı bırakıp eski haline dönse de o benden daha kötü olduğu için kendimi iyi hissetmeye devam etsem.
Be a hell of a day when I let a sweet do-gooder baby doc get to me.
Şirin bir bebekyüz doktordan etkilenmem.
All that power wasted on a whining, mopey do-gooder.
Bütün o güç sızlanmalara, üzüntülere ve yardımı hak etmeyenlere harcanıyor.
Yes. But the older the wine is, the gooder it is.
Evet, ama şarap ne kadar yıllanmışsa o kadar iyidir.
But by the same token, the more expensive the wine, then the gooder it is also.
Ama aynı şekilde... daha da pahalı şarap, daha da iyi şaraptır.
If he was touched, she'd become a regular do-gooder.
Eğer duygulanırsa, başkalarının hayatına burnunu sokmaya başlayacaktı.
This Eyes Only is a pain in the ass do-gooder.
Gören Gözler yeni bir bela çıkardı.
- Yeah, your typical do-gooder type.
Evet.