English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / Have we

Have we traducir turco

311,534 traducción paralela
Well, well, what have we here, then, eh?
İyi bari, güzel. Burada ne varmış, bakalım.
Have we knocked the fun out of him?
Eğlenceli yönünü yok mu ettik?
We have one registration disk intact.
- Elimizde el değmemiş bir kayıt diski var.
We just have to find it.
Sadece onu bulmamız gerekiyor.
We have an appointment.
Bir randevumuz var.
We have installed the highest level of security and... ( GASPS )
En yüksek düzeyde güvenlik uyguladık ve...
We all have work to do, I just have to do it from here.
Hepimizin yapması gereken işler var, benim sadece bunu buradan yapmam gerekiyor.
No, but we don't have time to feel sorry for ourselves.
Hayır fakat kendi halimize üzülmek için zamanımız yok.
Hey, do we have any of that Champagne left?
Baksana, elimizde hiç şampanya var mı?
You'll learn this pretty fast, but, us mothers, we have to look out for each other, cos no one else will.
Hızlıca öğreneceksin. Biz anneler birbirimize dikkat etmeliyiz. Bunu sağlayabilecek başka biri olamaz.
We have nothing in common.
Ortak hiçbir şeyimiz yok.
We have to go for a drink.
Bir şeyler içmeye gideriz.
Right, we'll have to switch the tiles back.
Pekala, fayansı geri değiştireceğiz.
We'll have children running on these.
Bunlarla uğraşan çocuklarımız olacak.
We're going to have to raise our game.
Sonuçta mesleğimizi yükseltmek zorundayız.
We have a daughter.
Bir kızımız var.
We don't have to talk about it.
Bu konuda konuşmak zorunda değiliz.
We're not going to have trouble bonding, are we?
Belaya bulaşmayacağız, değil mi?
Shall we have a little break?
Biraz ara verelim mi?
Well, why don't I bring Lia over and we can have a family dinner?
Lia'yı getirsem ve ailecek bir akşam yemeği yesek, nasıl olur?
We now have to figure out how to play social services.
Şimdi de Sosyal Hizmetler'e bu durumu açıklamak zorundayız.
Now, we have to work together on this.
Şimdi, bu konu hakkında çalışmalıyız.
Do we still have to go to Paula's?
Hala Paula'nın evine gitmek zorunda mıyız?
I'm sorry, Paula, I think we're going to have to go.
Lia'nın yaramazlık ettiğine dair bir mesaj aldım.
When you accept you've got a problem and start addressing it, THEN we can have a conversation about Lia.
Bir sorunun olduğunu kabul edip çözmeye başladığında Lia hakkında konuşabiliriz.
We now have to figure out how to play Social Services.
Şimdi de Sosyal Hizmetler'e bu durumu açıklamak zorundayız.
But we're here now, so we're going to have it out.
Fakat burada olduğumuza göre artık bazı şeyleri sonuçlandırdık.
Look, we have both lost people who meant the world, but at least you've got someone to live for.
Bak, ikimiz de dünyamıza değer katan insanları kaybettik. Ama senin, en azından yaşamak için bir nedenin var.
When you accept that you have a problem and start addressing it, then we can have a conversation about Lia.
Bir sorunun olduğunu kabul edip çözmeye başladığında Lia hakkında konuşabiliriz.
we are in a theater that does not have wings, does not have a fly tower.
Biz, kanatları ya da kulesi olmayan bir tiyatrodayız.
We have another meeting, we say, "We think it could be this, it could be that..."
Bir kez daha buluşuruz ve "Bence bunu veya şunu yapalım." deriz.
I think there are just these absolutely basic, atavistic, primal responses we all have to being in a dark, curved tunnel space.
Karanlık ve kavisli bir tünel ortamında hissettiğimiz temel, genetik ve ilkel tepkilerimiz vardır.
Bad news, folks, we have some mechanical issues, and we will need to head back to the gate.
Bir sorun çıktı arkadaşlar. Bazı mekanik aksaklıklar yaşıyoruz. Çıkış kapısına dönmenizi rica edeceğiz.
Okay, we have to be at gate 4 in 32 minutes.
Tamam, 32 dakika içinde 4. çıkış kapısında olmamız gerekiyor.
If we're gonna have any chance of getting to Dallas and then surviving there, we are going to need hats.
Dallas'a ulaşıp orada hayatta kalma şansına erişmek istiyorsak şapkaya ihtiyacımız olacak.
No, we must have slept through it.
- Hayır, o sırada uyuyorduk herhâlde.
I don't think we're supposed to have that.
- Bizde olmaması gerekiyor bence.
And we have to catch him before I go to bed tonight.
Bu gece yatmadan önce onu yakalamamız gerek.
Do you think maybe we should, you know, have the bartender cut Pam off?
Sence barmene Pam'e içki vermemesini söyleyelim mi?
We have a really busy day.
Bugün çok yoğunuz.
Okay, we don't have to do anything crazy today.
- Tamam, bugün saçma sapan bir şey yapmayacağız.
- But don't we have Grandpa's?
- Dedeme gitmeyecek miyiz?
We have that dinner at Jay's tonight.
Bu akşam Jayler'e yemeğe gideceğiz.
Don't worry. We don't have to make conversation.
- Merak etme, sohbet etmemize gerek yok.
All we have to do is make sure that my parents don't see it by moving it down the street.
Tek yapmamız gereken bizimkilerin görmemesi için arabayı sokağın aşağısına çekmek. - Tamam mı?
We have a problem.
Bir sorunumuz var.
I knew we shouldn't have brought her.
Onu getirmememiz gerektiğini biliyordum.
We have a very special relationship... kind of like the one the queen had with her private secretary.
Çok özel bir ilişkimiz var. Kraliçenin özel kalemiyle arasında olan ilişkisi gibi.
Well, you know what, the good news is, is you don't have to do any of this all by yourself, because you have a family right down here who loves you and will do anything we need to do to help you.
Neyse ki her şeyi tek başına yapmak zorunda kalmayacaksın çünkü hemen burada seni seven ve sana yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapacak olan bir ailen var.
Do we have any corn?
Mısır var mı hiç?
Yeah, we only have another half-hour.
Evet, yarım saatimiz kaldı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]