Haven't we traducir turco
14,992 traducción paralela
We haven't met.
Tanışmadık.
But we haven't got time for... sentimental nonsense right now.
Fakat şu an duygusal saçmalıklara zamanımız yok.
Oh, yeah, no, we're doing this really hot thing where we haven't told each other where we live.
Evet, hayır, böyle gerçekten ateşli bir şey yapıyoruz birbirimize nerede yaşamadığımızı söylemediğimiz.
Can't believe we haven't even arrested him yet.
Hâlâ tutuklamadığımıza inanamıyorum.
Haven't we?
Öyle değil mi?
We haven't yet introduced the villain.
Kötü adamı daha tanıtmadık.
We've been trying to reach the External Affairs Ministry... in Delhi for four days, but haven't managed to.
Pek bir şey yok. 4 gündür Delhi'deki Dışişleri Bakanlığına ulaşmaya çalışıyoruz.
Sir, we've setup camp in a school... You haven't tried it yet.
HİNDİSTAN BÜYÜKELÇİLİĞİ, BAĞDAT Efendim, biz bir okuldayız...
Look... we just started negotiating with them... and they haven't made a decision yet.
Bak, onlarla pazarlık etmeye başladık. - Ve henüz karar vermiş değiller.
"We" haven't,'cause I've never seen anything, have I?
Biz değil, ben bir şey görmedim, gördüm mü?
Then we've given her enough time, haven't we?
Ona yeterince zaman vermişiz demek, değil mi?
Oh, no, we haven't had a cat like that come in here yet.
Bu özelliklerde bir kedi buraya daha gelmedi.
We haven't got all day.
Bütün gün bekleyemeyiz.
Maybe you and I have done deals together, maybe we haven't.
Belki sen ve ben son kararı birlikte aldık. Belki de almadık.
You haven't said two words since we left the college.
Üniversiteden ayrıldığımızdan beri iki kelime etmedin.
We haven't found any knife.
- Herhangi bir bıçak bulamadık.
Look, we haven't been doing anything that every other fraternity on campus hasn't been doing for the last... What? Fucking a hundred years.
Bu kampüste, diğer kardeşliklerin 100 yıldır yaptıklarından farklı bir şey yapmıyoruz.
But we haven't got much left.
Ama bizim zamanımız yok.
We haven't found all the phones.
Bütün telefonları bulmadık.
We haven't formally announced it yet, uh, but... an heir!
Resmî olarak henüz duyurmasak da varis geliyor.
This feels... Needlessly risky, like we haven't thought it through enough.
Sanki yeterince düşünmemişiz gibi gereksiz derecede riskli geliyor.
Good, we haven't heard from her in months.
- Bu iyi. Ondan aylardır haber alamıyorduk.
We haven't made a goddamn penny today.
Bugün bir kuruş bile kazanamadık.
We haven't done enough for you?
Sizin için yeterince şey yapmadık mı?
We haven't finished with every floor, but this is one of our newly refreshed rooms.
Henüz her katı tamamlamadık ama bu en son yenilenen odalarımızdan biri.
I know how much you miss Tristan. And wherever he is, I don't know why we haven't seen hide nor hair of him.
Tristan'ı ne kadar özlediğini biliyorum ve şu an her neredeyse onu neden göremediğimizi hiç bilmiyorum.
I just feel like maybe we haven't gotten the chance to hang out that much.
Pek takılma şansı bulamadığım için biraz üzgünüm sadece.
Hey, Mike, I heard from Rosa you guys broke up, and I know we haven't hung out in a bit.
Mike, Rosa ayrıldığınızı söyledi. Uzun zamandır da takılamıyorduk.
We haven't accomplished everything we set out to do.
Planladığımız her şeyi uygulayamadık henüz.
We've always been straight with each other, haven't we?
Biz herzaman birbirize karşı dürüsttük değil mi?
I mean, well, we... we haven't had any kind of sex yet.
- Daha hiç sevişmedik ki.
Drinking wine in Central Park, and we haven't slept yet.
Central Park'ta şarap içiyoruz ve henüz yatmadık.
Uh, we haven't officially met.
Resmi olarak tanışmadık.
We haven't managed a sample from the other two.
Diğer ikisinden örnek alamadık.
Shame we haven't got a shred of evidence.
Ne yazık ki en ufak bir kanıtımız bile yok.
Assuming they haven't had their necks broken or been run over, we should find out who they are.
Tahminen onlar henüz boyunlarını kırmamışlardır. Onların kim olduklarını bulmalıyız.
We haven't heard from Esme Manucharian since the attack.
Esme Manucharian'dan haber almadık Saldırıdan beri.
We haven't heard from you since you sent that email.
O e-postayı attığından beri senden haber alamadık.
We haven't really covered this yet.
Bunu henüz gerçekten öğretmedik ki.
Oh, we definitely haven't drank enough for all that.
Kafamız bunu konuşacak kadar güzelleşmedi henüz.
But obviously we haven't yet.
Ama açıkça belli ki henüz bulamadık.
We haven't fucked in months.
Aylardır sikişmedik.
- We haven't been there in a million years.
- Milyonlarca yıldır oraya gitmemiştik. - Biliyorum.
We haven't been properly introduced!
Doğru düzgün tanışmadık bile!
Look, I haven't seen him in 20 years, not since we did that flick.
Bak, 20 yıldır Tony'yi görmedim... filmi çektiğimizden beri.
- We haven't ruled her out at all.
- Karısı için ne diyorsunuz? - O da ihtimaller dahilinde.
I'm thinkin'there's money we haven't found yet.
Ortada henüz bulamadığımız bir para var.
He's totally my boyfriend. We just haven't had, like, the talk yet.
Sevgili olduğumuz kesin ama bunu daha konuşup resmileştirmedik.
We haven't talked a lot. I mean, lately...
Son zamanlarda pek konuşmadık.
Hurry up, we haven't got all day!
Acele et, tüm günümüz yok!
She's out there making it sound like we haven't done a goddamn thing on this.
O kadın her yerde konuşup, sanki biz bir şey yapmıyormuşuz gibi gösteriyor.
haven't we met before 29
haven't we all 22
well 438053
welcome 4679
welcome to hell 49
we need you 478
we are going 52
week 129
weekly 26
west 535
haven't we all 22
well 438053
welcome 4679
welcome to hell 49
we need you 478
we are going 52
week 129
weekly 26
west 535