English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / He's got her

He's got her traducir turco

1,741 traducción paralela
He stabbed me in the back every chance he got.
Eline geçen her fırsatta, beni sırtımdan bıçakladı.
The company wanted you here in panama alive, but framed for murder, and then for some strange reason, you seemed to really care about the fate of this whistler guy, and I got to tell you something, he's really curious about you, too.
Örgüt Panama'da olmanı istedi. Canlı fakat cinayetten zanlı olarak. Sonra her nedense, Whistler'ın durumuyla çok fazla ilgilenmeye başladın.
He's got the world by the balls...
Her şeye sahip çünkü. Rahat batıyor.
I am sure that she's been deceived - and Solal was with her he's up, but he got counterfeit banknotes that will get him arrested
- Numara yaptığını anlamış mıydın? - Kızda bir falso olduğunu düşünmezdim. Önceden çakmıştım.
Wasn't answering her phone. And so her boss called Bud Dearborne, he rode over, got the manager to let him in, and they found her
Telefonuna cevap vermiyormuş sonra patronu Bud Dearborne'u aramış Dearborne evine vardığında o şekilde bulmuş.
He's got her in his sights.
Onu kendi tarafına çekiyor.
Vasquez is looking for her, he's got informants everywhere.
Vasquez de onu arıyor, Onun heryerde bağlantıları vardır.
He's even got El Diablo after her.
El Diablo'yu peşine taktı zaten.
Maggie, I don't know what kind of stupid stories he's been telling you, but whatever it is, it's got nothing to do with us.
Maggie, sana neler uydurduğunu bilmiyorum ama her ne uydurduysa, bizi hiç ilgilendirmez.
He's got all you need.
Aradığınız her şeyi bulabilirsiniz.
He's got everything.
Her şeyi var.
He's got light beer written all over him.
Light bira içtiği her halinden belli.
They both lost a lot of blood, and the fireman over here he's got a bunch of broken bones and probable internal bleeding.
Her ikisi de çok fazla kan kaybettiler ve buradaki itfaiyecinin bir kaç kemiği kırık ve muhtemelen iç kanama geçiriyor.
But I got through to one guy, and then icouldn't get through - - and then the other guy - - but iknow he's gonna be killing her.
Birine ulaşmayı başardım, ama ikna edemedim. sonra diğer adam... onun O kadını öldüreceğini biliyordum.
I got one whenever he scored!
Biriyle her yatışında ben de alıyorum!
He's got boys lined up everywhere.
Adamlarını her yere dikmiş.
And since he made the bombs, I guess he's got explosive trace over everything he touched.
Evet, bombayı o yaptığına göre dokunduğu her şeyde patlayıcı izi olmalı.
Come on, seriously. He's the kind of guy who's got this whole life,
Yani harbiden, bu adam hayatta her şeye sahip.
He's got it all.
Her şeyi yerinde.
And Lily doesn't ever want her sister Vivian to find this out because Vivian was engaged to Chuck's father when she got pregnant, and he fully admitted to having the affair, but told Vivian it was with someone else.
Ve Lily bunu, kardeşi Vivian'ın dahi öğrenmesini istemiyor. Çünkü Vivian, Lily hamileyken Chuck'ın babası ile nişanlıydı... ve Chuck'ın babası birisiyle bir ilişkisi olduğunu kabul etti ama Vivian'a başka birisiyle olduğunu söyledi
He's got to clean her..
Onu temizlemesi gerekiyor.
Well, anyways, he's been dealing a few years. His connection just got busted.
Her neyse, birkaç yıldır satıyordu ve bağlantısı tutuklanmış.
He's got us chronicling every step.
Her adımını tek tek kaydetmemizi sağladı.
No, but he might Know who's got her. how?
Ama onu kaçıranı biliyor olabilir.
At family dinners. He's got her off in a corner and... telling jokes and... I don't know.
Bir köşeye çeker karımı ve... fıkralar anlatır...
Now he says I've got to give it to her.
Şimdi burayı ona vermek zorundaymışım.
Madison and Jake had been dating for two months, somewhere in that time, it's possible that he got access to her key, made a copy.
Madison ve Jake iki aydır görüşüyorlarmış. Bir ara Jake anahtarı gizlice alıp, bir kopyasını yaptırmış olabilir.
They've got this tiny little basement apartment in the village but he keeps her locked away across the river at Sneden's Landing.
Greenwich'te zemin kat bir daireye sahipler, ama Orson genellikle onu nehrin karşı tarafında tutuyor.
He's from Bastad, but he's got houses all over.
Bastadlı, fakat her yer evleri var.
Tell her your mom that your dad got sick and he's now at the hospital.
Annen gelince diyeceksin ki babam rahatsızlandı devlet hastanesinde. Tamam mı?
He's got it under control.
Her şey kontrolü altında.
He's always got a little money.
Onun her zaman biraz parası vardır.
And I swear to god he goes, "Well she's probably got a bunch of tumors in her head."
- Muhtemelen kafasında bi sürü tümör vardır. Yemin ederim.
He said that she's PROBABLY got a bunch of tumors in her HEAD.
" Muhtemelen bi sürü tümör vardır kafasında!
Like that's what he was thinking, "she's probably got a bunch of tumors in her fucking head, who gives a shit that old cunt will be dead in a week, I ain't gonna get up outta my desk because of her eye"
"Muhtemelen amına koyduğum kafasında bi sürü tümör vardır." diye düşündü. "Sikimde mi? O yaşlı amcık zaten bir haftaya ölür."
He's got a handful of it, walks up to his mom and just throws it right in her drink.
Annesinin yanına gelip kumu bardağının içine attı.
I could tell you everything he's got in his cell.
Sahip olduğu her şeyin hücresinde olduğunu söyleyebilirim.
He's got cameras all over this room.
Odanın her yerine kameralar yerleştirmişler.
The kidnapper got away, but the child came back alive, and 20 years later, he's doing just fine.
Kaçıran kayboldu, ama çocuk canlı bir şekilde geri döndü, ve 20 yıl sonra, onun için her şey yolunda.
He's got every feature.
- Her şeyi hatırlıyor.
He gives it everything He's got Over and over and over again And continues to fail,
Tekrar tekrar her şeyini vermiş ama başarısız olmaya devam etmiş.
He can trick almost anybody into anything... but he's got no dominion over the human heart, bro.
Neredeyse her numarayı herkese yaptırır fakat insan kalbine dokunamaz, dostum.
Anyway, he had this theory about bending light to alter time, which he almost got to work.
Her neyse, ışığı bükerek zamanı değiştirebilme üzerine bir teorisi vardı ve neredeyse başarıyordu.
He appears to be an idiot, but he's got a quick eye.
Salağın biri gibi gözüküyor ama elinden her iş geliyor.
It's just he had both of his feet when we got done talking to him.
Onunla konuştuğumuz sırada her iki ayağı da vardı.
Hey. He's got her in his pocket.
Kadın avucunun içinde.
So, you tell him that he should leave her. But he says he's got a life with her. He's got a daughter.
Pekala ondan ayrıl dedin ama o, onunla bir hayatı olduğunu söyledi bir kızı olduğunu ve tam orada, aniden kullanıldığını anladın.
He's got them checking in every six.
Onlara her 6 saatte bir rapor verdirtiyor.
HE'S GOT, LIKE, EVERYTHING THAT'S BEEN PUBLISHED ONLINE.
Sanal ortamda çıkan her şeye sahip.
You got a woman who's kidnapped 23 hours ago, and her husband was told to make sure he has $ 3,000 in his bank account.
Çocuğu 23 saat önce kaçırılan ve kocasının banka hesabında $ 3,000 bulunması söylenen bir kadın var.
He's got her. He's got her, he's got her.
Kızı kurtardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]