He can't talk traducir turco
500 traducción paralela
It means he can't talk to anybody, and you can't talk to him.
Kimseyle konuşamaz, sen de onunla konuşamazsın demek bu.
- You mean he can't talk?
- Konuşamıyor mu?
He can't really talk.
Çantam, Lisette.
No, I mean he can't talk.
Hayır, sizinle konuşamaz demek istedim.
- He can't talk to you.
- Seninle konuşamaz.
He can't do no harm if you don't take his talk seriously.
Onu ciddiye almazsan, sıcakkanlı olamayabilir.
Oh, he can't talk.
Konuşamıyor ki.
- He can't talk now.
- O şimdi konuşamaz.
- You mean he's so tough I can't talk to him?
- Konuşulmayacak kadar sert mi?
Oh, Mr Oxly! He can't talk!
- Bay Oxly, konuşamaz ki!
He can't talk, Emiliano.
Konuşamaz, Emiliano.
He simply can't talk.
Sadece konuşamıyor.
So glad he can't talk.
Memnuniyetlerinden konuşamıyorlar.
You can talk to him, but I don't think he'll cooperate.
Onunla konuşabilirsiniz, ama yardımcı olacağını sanmam.
Maybe his ears do stick out and maybe he don't talk fancy, but at least he's got feelings manly feelings, which is more than I can say for you.
Kulakları kepçe olabilir tatlı dilli olmayabilir, ama onun hisleri var hem de sana söyleyebileceğimden daha fazla hisleri var.
He can't talk of anything else but getting me to pack his things... so that he can go back with you and climb the Empire State Building.
Tek sözünü ettiği şey bana eşyalarını toplatıp... sizinle birlikte gidip Empire State Binası'nın üstüne çıkmak.
He can't talk.
Konuşamıyor ki.
He can't talk, Wilma.
O konuşamaz, Wilma.
We can't talk too soon, but there is no reason to take all that he has to offer.
Erkenden konuşmamalıyız ancak yapabileceklerinin sınırını görmenin bir mantığı yok.
He can't talk right now.
Ama şu anda konuşamaz.
We can't talk to him unless he wants to talk to us.
Onunla, kendisi istemeden konuşamayız.
He can't talk to me like that!
Benimle böyle konuşamaz!
He would talk, but he can't.
Konuşamaz.
- He can't talk much.
- Fazla konuşamıyor.
Madame Guêrin, he can't understand but we must talk to him as often as possible.
Hakkınız var Madam Guérin. Sizi anlayamıyor olabilir ama onunla mümkün olduğunca konuşmalıyız.
If he isn't deaf, perhaps he can learn to talk.
Sağır değilse, belki de konuşmayı öğrenebilir.
Do you know the name of a good hypnotist I can go and talk to and see if he could help me lay off these cigarettes before tomorrow night, or else Warren won't get that job, see?
Yarın akşamdan önce sigarayı bırakmama yardım edebilecek iyi bir hipnozcu adı biliyor musunuz? Yoksa Warren o işi alamayacak.
He can't talk.
Konuşamıyor.
He can't talk, but he can chew!
Konuşamaz ama çiğneyebilir!
Miss Rokoczy, he says he just can't talk to you till tomorrow.
Bayan Rokoczy sizinle görüşemeyecek.
Maybe he can't talk.
Bilmiyorum. Belki konuşamıyordur.
He can't talk.
- Adam konuşamıyor.
- I don't know. He still can hardly talk.
- Bilmiyorum, zaten çok zor konuşuyordu.
He say we can't even talk.
Konuşamazmışız bile.
She said "l can't take the way he sings but I love to hear him talk"
Şarkı söylemesine tahammül edemiyorum Ama konuşmasına bayılıyorum diyor
We know he's inbound, but we can't talk to him.
Limana doğru gittiğini biliyoruz, ama onunla konuşamıyoruz.
Oh, he can't talk me out of anything ;
Başka konu konuşamaz mıyız? Ben çocuk değilim.
Well, I can't really talk now, but what does he say the next step is?
Şu anda konuşamıyorum. Bir sonraki adım neymiş?
He just can't talk.
Sadece konuşamıyor.
Either that or he can't talk.
Ya da, konuşamadığını.
- He can't talk.
- Teker teker. - Konuşamıyor.
I don't know what it is that make drunk people want to talk. But you can bet if somebody drunk, he gonna talk.
Ama biri sarhoşsa, konuşacağına bahse girebilirsin.
Mr. Kirsch can't talk, but he suggests you call Hal Schumacher.
Bay Kirsch konuşamıyor, ama Hal Schumacher'le görüşmenizi öneriyor.
He probably won't shoot old Frankenstein,'cause the old doc can talk him silly.
Büyük ihtimalle, Yaşlı Frankenstein'ı da vurmaz zira, yaşlı kurt onu kandırmasını biliyor.
How do you expect him to talk if he can't even see the bastard's face?
O herifin yüzünü göremezse, hakkında konuşmasını nasıl beklersiniz?
He can't talk to you.
Seninle konuşamaz.
If he can't talk, they can't question him.
Eger dudaklarini oynatamazsa, onu sorgulayamazlar tabii.
I don't think he can even talk.
Konuşabileceğini bile sanmıyorum.
But he can't talk to you right now'cause he's tied up.
Fakat şu an sizinle konuşamaz. Çünkü bağlı.
Well, why can't he talk then?
Öyleyse niye konuşmadı?
- He can't even talk to them.
Onlarla konuşamaz bile.
he can't swim 20
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't hear you 73
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't hear you 73