English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ C ] / Can

Can traducir turco

1,633,701 traducción paralela
Look, whatever this is, I promise I can fix this.
Bak mesele her neyse, bunu düzelteceğime söz veriyorum.
I can give you money.
Sana para verebilirim.
All I can tell you is, he's coming to Washington.
Sana söyleyebileceğim tek şey Washington'a gelecek olması.
We found Tyler obermeir, but even if toxicology can tell us something about the killer, this debt collector, it's gonna take some time.
Tyler Obermeir'i bulduk. Ama toksikoloji bize katil hakkında bir şeyler söyleyebilse bile şu Borç Koleksiyoncusu hakkında, biraz zaman alacak.
Elizabeth, you can flip through every rolodex at the bureau, but when it comes to matters of death and necropsy, there is one technician who has gifts that simply cannot be matched.
Elizabeth, bürodaki her Rolodex'e hayran olabilirsin. Ancak iş, ölüm ve doğum olaylarına gelince eşi benzeri olmayan, Allah vergisi becerilerle donanmış bir teknisyen var.
I can't very well protect Elizabeth from prison.
Elizabeth'i hapishaneden pek koruyamam.
You can leave us.
Bizi yalnız bırakabilirsiniz.
How we can reach him?
Ona nasıl ulaşabiliriz?
I'll do what I can from here, but my reach is limited.
Buradan elimden geleni yapacağım ancak erişimim sınırlı.
Please tell me it's something we can use to track this guy.
Lütfen bana bu adamı izlemek için kullanabileceğimiz bir şey olduğunu söyle.
And the FBI is doing everything they can, but he's already got her.
FBI elinden gelen her şeyi yapıyor ama çoktan onu yakaladı.
This conflict of ours can wait.
Bu çatışmamız bekleyebilir.
She can't see what she's become.
Ne yaptığını göremiyor.
What if I'm the one who can't see?
Ya göremeyen ben isem?
You can't give up now.
Şimdi vazgeçemezsin.
You can't let Kate destroy everything that gives you purpose.
Kate'in, senin amacına uygun olan her şeyi yok etmesine izin veremezsiniz.
Part of the team that doesn't exist, which makes you a very unlucky man, Mr. pryor, because I can do whatever I want in this room.
Var olmayan bir ekibin parçasıyım. Ve bu sizi çok şanssız bir adam yapıyor, Bay Pryor. Çünkü bu odada istediğim her şeyi yapabilirim.
You can drop the act, Tyson.
Rol yapmayı bırakmalısın, Tyson.
Can I help you?
Yardımcı olabilir miyim?
I've got a young lady here who's dying to get reacquainted.
Burada, tekrar tanışmak için can atan genç bir bayan var.
I can take the two at Betty's six and nine from my perch.
Bana göre Betty'nin saat 6 ve 9 yönündeki iki kişiyi indirebilirim.
I can take the big one at her one and three.
Büyük olanı ve 3 yönündekini alabilirim.
I can take one shot.
Tek atış yapabilirim.
I can take the Betty now.
Tekrar ediyorum. Betty'yi şimdi indirebilirim.
But it's done, and it can't be changed.
Ancak olan oldu ve değiştirilemez.
What matters is now, the truth today, and that is, reddington has given me his word that he can coexist with you.
Şu an önemli olan şey, bugün, gerçek şu ki Reddington bana seninle birlikte olabileceği sözünü verdi.
Will you give me your word that you can coexist with him?
Bana onunla birlikte olabilme sözü verir misin?
Because I can't.
Çünkü yapamam.
I know Mr. kaplan said that the two of you can't coexist, that that was her truth, but I still hope it can change.
Bay Kaplan, ikinizin birlikte yaşayamayacağını söylemesinin onun gerçeği olduğunu biliyorum. Ama bunun değişebileceğini umuyorum.
For what it's worth, I can assure you there have been no security breaches on our end.
İşinize yarar mı bilmem ama sonunda güvenlik ihlalleri olmadığına dair sizi temin ederim.
I can assure you the passage is safe and the documents are clean.
Geçişin güvenli ve belgelerin de temiz olduğunu size temin ederim.
I can actually feel my body releasing endorphins.
Aslında vücudumun endorfin salgıladığını hissedebiliyorum.
Please, we can discuss that later.
Lütfen, bunu daha sonra tartışabiliriz.
I wanna help, but you're hotter than a 4-peckered billy goat, and I can't risk doing another stretch, not even for you.
Sana yardım etmek istiyorum ama 4 kamçılı bir tekeden daha şehvetlisin ve senin için bile bir istisna yapma riskini göze alamam.
Betsy's the best I can do for you.
Betsy senin için yapabileceğim en iyi şey.
If I can prove that you or anybody else on the task force turned a blind eye when he killed any of these people, I'm gonna take you down.
O bu insanları öldürürken, senin veya görev gücündeki herhangi birinin bütün bu olup bitenlere sessiz kaldığını eğer ispatlayabilirsem sizi yerle bir edeceğim.
Can't help you.
Sana yardım edemem.
Can't or won't?
Edemez misin etmeyecek misin?
Abe, you steal my money so you can get laid, which I've ignored because you're an accounting wizard.
Abe, paramı çaldın bu yüzden işten seni kovabilirdim ama bunu görmezden geldim çünkü sen bir muhasebe sihirbazısın
- Red, I can explain- -
- Red, açıklayabilirim...
- I can't help with Roque.
- Roque konusunda yardım edemem.
Elizabeth, I need you to find out what you can about a Mario Dixon.
Elizabeth Mario Dixon hakkında bulabileceğiniz her şeyi öğrenmek istiyorum.
How- - how can they do that, take away my Constitutional right by granting me something that I don't want?
Bunu nasıl yapabilirler bana istemediğim bir şey vererek Anayasal hakkımı elimden alabilirler mi?
You can...
Yapabilirsin...
He can't get a grand jury to indict us for working on it.
Çalışıyoruz diye bizi suçlamak için büyük bir jüri toplayamaz.
Yeah, but he can't prove it.
Evet, ama bunu ispatlayamaz.
Unless he can prove the existence of a deal, he has nothing.
Anlaşmanın varlığını kanıtlayamıyorsa, hiçbir şeyi yok demektir.
Yeah, but whether Gale can prove it or not and, um, I'm not- - - I'm not saying that he can because, I mean, if I have anything to do with it, he will not.
Evet, ama Gale ispatlasın ya da ispatlayamasın kanıtlayabilir demiyorum, yani... eğer benim yapabileceğim bir şey olursa, başaramayacaktır.
And one day, when they teach a course on Reddington's task force at Quantico, we can do a panel and debate the pros and cons.
Ve bir gün, Reddington'un Quantico'daki görev gücüyle ilgili bir ders verdiklerinde bir panel yapabilir ve artı ve eksilerini tartışabiliriz.
We can get you moved.
Seni nakledebiliriz.
Can I help you fellas find something?
Bir şeyler bulmanıza yardım edebilir miyim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]