High heels traducir turco
468 traducción paralela
I've got on high heels.
Zaten ayağımda yüksek topuklular var.
They don't wear high heels.
Yüksek topuk giymezler.
Except they noticed you were wearing high heels.
Sadece senin yüksek topuk giydiğini fark etmişler.
They wear high heels.
Burada yüksek topuklu giyerler.
It's the first time they're wearing high heels.
İlk defa topuklu ayakkabı giyecekler.
High heels on wet pavement.
Islak kaldırımda yüksek topuklular...
I can't come because I'm in high heels
Gelemem çünkü topuklu ayakkabım var.
- I'm in high heels, it will be a struggle
- Topuklu ayakkabı giydim.
Raphaële, mind your ankles with those high heels
Raphaële, o yüksek topuklularla bileklerine dikkat et.
You always wear high heels?
Hep yüksek topuklu mu giyersiniz?
What, only high heels?
Ne? Sadece yüksek topuklular mı?
Those high heels, they'll be great in the jungle.
O topuklularla ormanda pek güzel yürürsün.
She was wearing red shoes with high heels.
Yüksek topuklu kırmızı ayakkabıları vardı.
The shoes have high heels.
Şimdi de ayakkabılar.
Why the high heels?
Niye yüksek ökçeler? Niye çoraplar?
- and with high heels.
- ve yüksek topuklu.
When you see boot prints, you've got a right to assume those high heels fit into a stirrup.
Bu izlerin... atlı birine ait olduğunu düşünmeye başladım. Ve haklı çıktım.
You just put on high heels and a skirt.
Sadece topuklu ayakkabı ve etek giymişsin.
Jewish women, Arabs... even Chinese women... as long as they wear high heels, of course
Yahudi kadınlar, Arablar Çinli kadınlar bile tabii yüksek topuk giydikleri sürece.
At fourteen, I got my first high heels.
14 yaşındayken ilk defa bir yüksek ökçeli ayakkabım oldu.
I cut down trees, I wear high heels, suspenders and a bra.
Ağaçları keserim Yüksek topuk giyerim Jartiyer ve sutyen
He cuts down trees, he wears high heels...
Ağaçları keser Yüksek topuk giyer
I cut down trees I wear high heels
# Ağaç keserim Yüksek topuk giyerim #
- I cut down trees, I wear high heels
- Ağaçları keserim, yüksek topuk giyerim
- You heard high heels on those steps?
- Yüksek topuklu ayakkabı sesi duydunuz?
And I remember I was wearing a bengaline suit, had on high heels.
Bengalin bir takım ve yüksek topuklu ayakkabılar giydiğimi hatırlıyorum.
"Officer Stanley Dolan said that the hardest part of police work was learning how to walk in high heels, man."
"Memur Stanley Dolan polis işinin en zor kısmının yüksek topuklularla nasıl yürüyeceğini öğrenmek olduğunu söyledi."
- How dare you wear those high heels! "
- "O topukluları ne cüretle giyiyorsun?"
You think the high heels are too much? Are you guys nuts? - Well, Scooter says that... that... that...
Pekâlâ, işte o yine geliyor dostlar o zaman bekleyin, sıkı durun, dayanın ve kemerlerinizi bağlayın.
Then with the first ray of March sunlight, as if on cue... as if given the order to mobilize... they amass in the streets, in light dresses and high heels.
Sonra mart ayının ilk gün ışığında, sanki bir harekete geçme emri almışlar gibi hafif elbiseleri ve topuklu ayakkabılarıyla sokaklara akın ederler. Ve hayat en sonunda yeniden başlar.
You'll break your ass you fall down in those high heels.
Yüksek topuklarınla düşüp kıçını kıracaksın.
♫ He like me to do with my high heels on ♫
♫ O beni topuklu ayakkabılarımla yapmayı severdi ♫
They throw it on the floor... and they step on it with their high heels.
Yere atar... ve yüksek topuklarıyla üstüne basar.
We'll put high heels on your sneakers and make you centre.
Ayakkabılarının topuklarını yükseltir, pivot yaparız.
I cut down trees, I wear high heels, Suspenders and a bra.
Ağaçları keser, topuklu giyerim Jartiyer ve sütyen takarım
He cuts down trees, he wears high heels, Suspenders and a bra?
Ağaçları keser, topuklu giyer Jartiyer ve sütyen takar
- These high heels are really killing me.
- Bu topuklular beni öldürüyor.
You playing with your high heels on?
Güzel. Topuklu pabuçlarla mı oynadın yoksa?
High heels, hairnets, ridiculous trenchcoats, how pathetic!
Yüksek topuklu ayakkabılar, suçlarında fileler, komik pardesüler, acınacak haldeler!
It was her first time in high heels.
İlk defa yüksek topuklu ayakkabı giymişti.
[trevor] benny meets this guy wearing high heels- - alf, didn't i tell you not to bother trevor?
Benny yüksek topuklu giyen adamla tanışır... Alf, Trevor'dan uzak durmanı söylemedim mi?
Course, he wasn't wearing high heels.
Elbette, topuklu ayakkabı giymiyordu.
I dreamed recently that I was crossing Afghanistan... wearing nothing but high heels.
Geçenlerde üstümde bir şey olmadan yanız ayağımda yüksek topuklu ayakkabıyla... Afganistan'ı geçerken gördüm.
I was wearing high heels.
Yüksek ökçeler duydum.
And if she didn't run out in her high heels and fly that kite, I'm not here.
Çıkıp topuklularla o uçurtmayı uçurmadıysa ben de bir şey bilmiyorum.
YOU OUGHT TO GET A PAIR OF NICE HIGH HEELS.
Bir çift şu yüksek topuklulardan almalısın.
Tomorrow you'll be in high heels.
Yarın, ayağında topuklular olacak.
Next thing you know, she's wearing eye shadow and high heels.
Sonra bir bakarsınız far sürmüş ve yüksek topuklu ayakkabılar giymiş.
I can tell you that there was a woman wearing high heels... and expensive perfume... and I could also smell disinfectant and sick animals.
Sana ; orada, yüksek topuklu bir kadın olduğunu söyleyebilirim pahalı bir parfüm kokuyordu ve ayrıca antiseptik ve hasta hayvan kokusu aldım.
I'm wearing high heels.
Yüksek topuklularla orada yürüyemem.
Not the dull social worker with the high dreams and low heels.
Yüksek hayaller ve alçak topuklu kalın kafalı bir sosyal işci değil yani?