His father traducir turco
16,338 traducción paralela
Besides handling the legal affairs of the Thorn Estate, I'm also executor of his father's will.
Thorn Varlığı'nın yasal işlerini halletmenin dışında babasının vasiyetini de uyguluyorum.
Um, have we ever considered the relationship of Kafka to his father?
Kafka'nın babasıyla olan ilişkisini.. .. hiç göz önüne almadık?
Is he the one who kills his father and marries his mother?
Babasını vahşice öldürüp, annesiyle evlenen biri olabilir mi?
Allen's going to go into his father's business.
Allen babasının şirketinde çalışacak..
No, his father doesn't handle any client that doesn't have a million dollars.
Babası en az bir milyon doları olmayan müşterilerle hiç meşgul olmaz.
But his father, you know, he's a very difficult old man, and getting worse by the day - we dined there a little while ago...
Ama babası, çok ters bir ihtiyardır her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Bir süre evvel onlarda yemekteydik.
When Prince Andrei returns, you'll be already acquainted with his sister and his father.
Prens Andrei döndüğünde kız kardeşi ve babasıyla tanışmış olacaksınız.
I must bring Nikolushka to see his father.
Nikolushka'yı babasına götürmem gerek.
.. _ He's no longer himself after his father's death.
Babasının ölümünden sonra kendisini kaybetti.
Yes. Although he uses the nickname his father gave him.
Ancak babasının ona verdiği takma adı kullanıyor.
Information that comes in the form of letters from his father, from other potential financiers, and most importantly, from these wealthy Englishmen, if they do even exist.
Bilgiler mektup şekilde babasından, diğer gizli finansörlerden en önemlisi de gerçekten varlarsa şu varlıklı İngilizlerden.
Jamie and Murtagh's time was spent trying to piece together the puzzle of the Jacobite rebellion and discover if there really was an English conspiracy willing to fund the cause, or if it was all a ruse by a desperate prince trying to restore his father's throne.
Jamie ve Murtagh zamanlarını Jakobit İsyanı'na ait yapbozunun parçalarını bir araya getirmekle ve davayı gerçekten finanse etmeye istekli bir İngiliz komplosunun varlığını ya da umutsuz bir prensin babasının tahtına kavuşmak için yaptığı bir üçkağıt olup olmadığını keşfetmeye çalışmakla geçiriyordu.
I see the prince for what he is, but his father is the true king.
Prensi neyse öyle görüyorum ama babası gerçek kral.
Acknowledged by his father, Lord Lovat, but a bastard nonetheless.
Babası Lord Lovat tarafından kabul edilmiş ama yine de gayrimeşruydu.
I believe he could influence his father's decision if he took a strong stance for our side.
Tarafımızda güçlü bir tavır almış olsaydı da babasının kararından etkilenirdi sanıyorum.
Over me, his father, twice.
Beni, babasını iki kez çiğnedi.
Well, what about young Simon? What if we persuade him to... to stand up to his father, declare his support for the rebellion?
Peki ya Genç Simon'ı babasına karşı gelip isyana destek vereceğini ilan etmeye ikna edersek?
Aye, then Lovat may send his men if only to protect his heir, but after that scene last night... it'll take more time than we have to give the boy the confidence he needs to truly defy his father.
Evet, daha sonra Lovat sadece varisini korumak için adamlarını yollayabilir. Fakat dün akşamki hadiseden sonra babasına gerçekten karşı koyması için o çocuğun kendisine güven duymasını sağlamamız çok zaman alır.
My husband confided in me that his father sometimes exposed him to public scorn, to make him a better leader of men.
Eşimin bana verdiği sırra göre babası adamlarına daha iyi bir lider olması için onu bazen toplum içinde açıkça aşağılarmış.
Aye, but no with his father's blessing.
- Evet ama babasının rızasıyla değil.
As was his father and his father's father.
Onun babası da öyle ve babasının babası da.
And my father's business that he inherited from his father and his father's father begins to wither and die.
Ve babamın işi de babasından miras aldığı hani ve onunda babasının babasından kalan yavaşça yok oldu.
I don't care, he's not his father.
Umurumda değil, oğlumun babası değil.
He wasn't gonna struggle, like his father, going through one menial job to another.
Babası gibi vasıflar işler peşinde koşturmayacaktı.
Yeah, following in his father's footsteps.
Evet, babası gibi.
He didn't succeed his father.
- Babasının halefi olamadı.
I saw that when his father died.
Babası öldüğünde fark etmiştim.
His father and my father first cousins.
Babası ve benim babam kuzendi.
He is survived by his father, Deputy Chief Irvin Irving, and his mother Constance Irving.
Babası Müdür Yardımcısı Irvin Irving ve annesi Constance Irving hala hayattadır.
Leonard Nimoy's son is working on a documentary that he started with his father before he passed away.
Leonard Nimoy'un oğlu, babası ölmeden önce başladığı bir belgesel üzerinde çalışıyormuş.
I will acknowledge his name in the presence of my father and his angels.
Babamın ve meleklerin huzurunda adını söyleyeceğim.
Her father took her back to his country... and he refuses to return her.
Babası onu ülkesine götürdü ve geri göndermeyide kabul etmiyor.
I have to tell you that my father made it a condition of his consent that the marriage not take place for a year.
Bir şey söylemem gerek, babam rıza vermek için bir şart koştu bir yıldan evvel evlenemezmişiz.
My father made it a condition of his consent that the marriage not take place for a year.
Babam rıza vermek için bir şart koştu bir yıldan evvel evlenemezmişiz.
Your father will have to answer for his betrayals soon.
Baban yakında ihanetinin bedelini ödeyecek.
Father must be birling in his grave.
Babam mezarında ters dönüyor olsa gerek. - Lord Lovat da kim?
My guardian, a slave belonging to my father, Ran the operation in his stead.
Muhafızım, babama ait bir köle, yerine işi yürütüyordu.
Your father aids us from his position in Nassau.
Baban Nassau'daki görevini kullanarak bize yardım ediyor.
Your father aids us from his position in Nassau.
Neden babama danışmıyorsun? Baban bize Nassau'daki konumu ile yardım ediyor.
And my father suffers the compound shame of financial failure seen through the eyes of his son and descended into drink.
Babam da oğlunun gözleri önün de mali başarısızlığın utancıyla acı çeker.. ve kendini içkiye verir.
I'll still be his fucking father.
Yine de babası olacağım.
If not the father, then perhaps his son Mattiyahu.
Babası yanaşmazsa belki oğlu Mattiyahu yapar.
I'm told Paul Spector never knew his biological father.
Paul Spector biyolojik babasını hiç tanımamış.
Next time they stop at a light, he places his hand a little higher up on her thigh, again the nun says, "Remember Luke 14 : 10, Father."
Bir dahaki sefer hafifçe duruyorlar, Elini biraz daha yukarıya uyluğuna koyuyor, Rahibe yine, "Unutmayın Luke 14 : 10, Peder" der.
A father and his son, lifelong friends.
Bir baba ve oğlu, uzun ömürlü arkadaşlar.
Some doubt my father's nomination as his successor.
Bazıları babamın halef tayinine kuşkuyla yaklaşıyor.
How we talked about that Christian priest, and how you also feared his influence on your father?
O Hristiyan rahip hakkında nasıl konuştuğumuzu ve senin de onun babanın üzerindeki etkisinden korktuğunu?
We'll dig deep into Father Tabakian, find out all about him, all his secrets.
Peder Tabakian'ı iyice araştıracağız hakkında ne var ne yok öğreneceğiz. Bütün sırlarını.
It's a check your father sent from his personal account every month.
Babanızın her ay şahsi hesabından gönderdiği çek.
Your father was explicit in his instructions.
Babanız, talimatlarını açıkça belirtmişti.
Your father listed you as his trustee.
Babanız sizi vasisi olarak atadı.
father 10424
fathers 85
father of the year 25
father brown 114
father and son 35
father jack 19
father christmas 18
father beocca 17
father abbot 27
father quinn 28
fathers 85
father of the year 25
father brown 114
father and son 35
father jack 19
father christmas 18
father beocca 17
father abbot 27
father quinn 28