English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / His wallet

His wallet traducir turco

931 traducción paralela
He said he accidentally threw the ticket away while cleaning out his wallet.
Cüzdanını çöpe atarken yanlışlıkla onu da attığını söylemişti.
There's a sailor out there and his wallet is bursting.
Bu şekilde devam edemezsin. Dışarıda bir denizci var, ve cüzdanı dolgun.
A few bucks in his wallet?
Cüzdanındaki bir kaç papeli mi?
In one room a man loses his wallet, and in another room, a man loses his head.
İnsan odanın birinde cüzdanını... bir başkasında da aklını kaybedebiliyor.
The tickets in his wallet show he was to leave Martinique at daylight.
Cüzdanındaki bilete bakılırsa sabahleyin Martinik'ten ayrılacakmış.
There was no money on him or in his wallet.
Ne üstünde, ne de cüzdanında para yoktu.
Here's his wallet.
Cüzdanı burada.
It was in his wallet.
Cüzdanında bulduk.
You should watch a man's face when he pulls out his wallet.
Bir adam cüzdanını nasıl kullanıyor izlemelisin.
His wallet, found here with two very good fingerprints in blood on one of the bank notes, sir.
Onun cüzdanı, burada bulundu, banknotlardan birinin üzerinde kanda iki çok iyi parmak izi bulunuyor, efendim.
During your struggle with the Count, sir, did you happen to notice his wallet drop from his pocket?
Kontla mücadeleniz sırasında, efendim, acaba cebinden bir cüzdan düştüğünü fark ettin mi?
I could see his wallet peeking out.
Ucu hafif dışarı çıkmış cüzdanını görebiliyordum.
Reeves said that he stole his wallet.
Reeves cüzdanını çaldığını söyledi.
I'll get his wallet.
Cüzdanını alacağım.
All I took was his wallet.
Tek aldığım cüzdanı idi.
He lost his wallet.
Cüzdanını kaybetmiş.
He beat him up, stole his wallet threw his body in the river. I saw the whole thing.
Ben her şeyi gördüm.
And his wallet was stolen there.
Fakat cüzdanı çalındı.
His badge, his gun, his wallet with his driver's license.
Rozeti, silahı, içinde ehliyeti bulunan cüzdanı gibi.
He meticulously closes his wallet.
Parası konusunda titizdi.
Give him back his wallet, please.
Ona para kesesini geri verirsen memnun olurum.
I'm saying that you had better give him back his wallet.
Diyorum ki, ona para kesesini geri verirsen iyi edersin.
I want his wallet.
Cüzdanını istiyorum.
I had to go through his wallet.
Bütün hesaplarını gözden geçirmek zorunda kaldım.
Take out his wallet, idiot!
Cüzdanını çıkar salak!
Then I'd go on to the bills in his wallet... and finally wind up by leaving with the wallet itself.
Daha sonra cüzdanından banknot çekip alıyordum ve sonra her daim cüzdanla beraber çekip giderek işi bitirirdim.
Here's his wallet and a letter.
Cüzdanıyla bir mektup burda.
Sometimes I tell them my son has gone aboard, but he dropped his wallet.
Bazen oğlumun uçağa bindiğini ve cüzdanını unuttuğunu söylüyorum.
Excuse me, my son dropped his wallet...
Affedersiniz, oğlum cüzdanını düşürdü...
Her son dropped his wallet. She went on to give it to him.
Oğlu cüzdanını düşürmüş, o da ona vermeye gitti.
This one hustled a passenger putting his wallet away. That one picked the wallet and passed it to the third who scrammed.
Biri kurbanlarını seçiyor ve izliyor diğeri adamın yanına gidip ona birşeyler sorup lafa tutuyor ötekiside adamın cüzdanını çalıp sıvışıyor.
By accident, I saw a piece of paper that was in his wallet, and it didn't say Quincy on it, it said, er... O'Neal.
Ve kazayla cüzdanındaki bir... kağıdı gördüm, üstünde Quincy değil de O'Neill yazıyordu.
Just get his wallet. Thank you, sir.
- Teşekkürler efendim.
See if there's a card in his wallet.
Bak bakalım cüzdanında kart var mıymış.
It was in his wallet.
Cüzdanındaydı.
I looked at his card, I put it back in his wallet.
Kartına baktım. Sonra da cüzdanına geri koydum.
Now he said that he left his wallet in my car.
şimdi de diyor ki cüzdanını arabamda bırakmış!
He still has money in his wallet.
Cüzdanında hala para var.
This was found in his wallet.
Bu onun cüzdanında bulundu.
And... when they realized what they'd done... he took his wallet and his watch... and they took some of my jewelry... and then they... ran out the door and drove away.
Ve ne yaptıklarının farkına vardıklarında, onun cüzdanını ve kol saatini aldılar. Ve benim bazı mücevherlerimi aldılar, sonra, kapıdan koşarak çıktılar ve arabalarına atlayıp gittiler.
Besides the items I mentioned before, there were his wallet, pen, keys, pack of gum and a hanky.
Daha önce sözünü ettiğim nesnelerin yanısıra, cüzdanı, kalemi, anahtarları, bir paket ciklet ve bir mendili bulunuyordu.
We'll leave it in his wallet, they're bound to look there.
Cüzdanına koyarız, birileri bakar kesin.
He's got pictures in his wallet, he talks about us.
Resimlerimizi cüzdanında taşıyor, hakkımızda konuşmuş.
"A positive identification was made possible by his passport and wallet... " which he carried.
''Kesin kimlik tespiti, üzerinde taşıdığı pasaport ve...''... cüzdanıyla yapıldı.
This is a receipt for his coat, wallet and the rest.
Bunlar paltosu, cüzdanı ve diğer eşyaların fişi.
Mullet obligingly left his fingerprints on the Count's wallet,
Mullet lutfedercesine parmak izlerini Kontun cüzdanında bıraktı,
Mullet obligingly left his fingerprints on the Count's wallet, and Froy had written an incriminating letter,
Mullet lutfedercesine parmak izlerini Kontun cüzdanında bıraktı,
If she is his fiancée, why is her picture in your wallet?
Eğer bu onun nişanlısı ise, onun resmi senin cüzdanında ne arıyor?
The said young man, sure he was home in bed, had laid his watch, wallet and handkerchief next to the memorial flame, as if it were a night table.
Bu genç adam evde yatağında yattığından öyle emindir ki saatini, cüzdanını, mendilini etajer sanarak, anıtın alevinin yanına koymuştur.
His wallet?
Bir tek şu çanta.
You'll find his card in my wallet. Call him.
Cüzdanımda kartını bulabilirsiniz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]