English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I can do it

I can do it traducir turco

15,979 traducción paralela
I mean, I just hope, like, I can do it so Susan doesn't think I'm, like, a fuck-up,'cause then she'll never, like, read my spec ever.
yani umarım yapabilirim. Böylece Susan boktan biri olduğumu düşünmez. Yoksa asla benim spec'imi okumayacak.
I can do it.
Ben yapabilirim.
I can do it.
Bunu yapabilirim.
I know, but I can do it.
Biliyorum, ama yapabilirim.
I can do it, sir.
Yapabilirim efendim.
I can do it to you.
Senin için ben yapabilirim.
I can do it myself.
Kendim yapabilirim.
I assure you, I can do it.
Emin olun, yapabilirim.
I can't do it. Fuck.
Yapamam, siktir.
- This is what I do. - Mmm. This way, the whole tub fills up with syrup and you can just dip into it.
Bunu yapıyorum böylece tüm çukur küvet gibi şurupla doluyor istediğin gibi içine daldırabiliyorsun.
Well, I just think we're two nice people who gave it our best shot and that's the best we can do.
Bence biz elimizden geleni yapmış ve bu yapabileceğimizin en iyisi olan iki iyi insanız.
I can't... I can't... I can't do it anymore.
ben yapa...... ben yapa... yapamayacağım artık.
- I can't do it.
- Yapamıyorum.
Oh, I can't do it boy, go on, shuu, go!
Oh, ı Shuu, gitmek, gitmek, o çocuk yapmayın!
I can't do it...
Yapamam.
We're on the brink of a war we can't win, and all I can do to stop it is send kids into harm's way.
Kazanamayacağımız bir savaşın eşiğindeyiz ve durdurmak için yapabileceğim tek şey çocukları tehlikeye yollamak.
I'll fight my own brother if I have to, but I can't do it alone.
Zorunda kalırsam abimle bile savaşırım ama bunu yalnız yapamam.
I can't do it because I'm a professional.
Çünkü ben bir profesyonelim.
Though, as you can see, I can make the dagger do its work without it.
Gerçi gördüğün üzere hançeri onsuz da kullanabilirim ben.
It's time to act, but I can't do it alone.
Harekete geçme zamanı geldi ama tek başıma olmaz.
Which is why I work as hard as I do, make sure this one here is as easy as it can be.
Bu yüzden, buradaki hayatımı elimden geldiğince kolaylaştırmak için çok çalışıyorum.
Uh, but if I do, can you play "Nobody Does It Better" at my funeral on the recorder?
Ama eğer ölürsem, cenazemde'Kimse Daha İyisini Yapamaz'* çalar mısın?
I can't do it. I can't.
Yapamam.
Whoa! I can't do it.
Sensiz yapamıyorum.
- It's my hand. What can I do?
- El bu, ne yapayım?
I can do whatever I want with it.
Canım ne isterse yaparım.
But I can't do it.
Ama yapamam.
I can't do it no more.
Daha fazla yapamam.
The guy she remarried... he's got control of the money now, and I can't be sure what he's gonna do with it.
Tüm paranın kontrolünü evlendiği adam devraldı ve parayla ne yapacağından emin değilim.
But if it's really important to you, i-I'll I'll see what I can do.
Fakat bu durum gerçekten önemliyse senin için çalacağım, Yapacağım.. ... Ne yapabildiğimi göreceğim.
We can't do what's needed to defend this camp if every order I give is leaked before it can be executed.
Verdiğim her emir gerçekleştirilmeden sızdırılırsa kampı korumak için yapılması gereken şeyleri yapamayız.
It's meant more to me than I can say and I do look forward to the next time.
Benim için ifade edemeyeceğim kadar anlamlıydı ve bir dahaki seferi de iple çekiyorum.
Look, I can't promise I won't do it again, but what I can promise is that I won't- -
Bak, bir daha yapmayacağıma söz veremem ama şuna söz verebilirim ki...
I'm sorry, Mr. President, we just can't do it.
Üzgünüm, Sayın Başkan ama bunu yapamayız.
I can't do it.
Yapamayacağım.
It's not coming down any further, all right, well, let me see what I can do there.
Hiç aşağı doğru inmiyor. Pekâlâ, bakalım bir şey yapabilecek miyiz?
- I know I can do it.
- Bunu yapabileceğimi biliyorum.
I know the man you become and it's all I can do to keep from ending you right here, right now, but if I do, hat means my sister's never born, so you get a pass.
Nasıl bir adam olacağını da biliyorum. Ve senin işini burada, hemen bitirebilirim ama öyle bir şey yaparsam kardeşim doğmayacaktır. Bu yüzden kurtuluyorsun.
How's it going, Gideon? There's not much more I can do.
- Nasıl gidiyor Gideon?
I can't do that, it's evidence.
Bunu yapamam, kanıt o.
I can't do it alone.
Tek başıma yapamam.
I can't do it without more lead.
Daha fazla kurşun olmadan bunu yapamam.
I can't believe you had the balls to do it.
Bunu yapacak götün olduğuna inanamıyorum.
You do love her. I can see it in you.
Onu gerçekten seviyorsun, bunu görebiliyorum.
I can't do it.
Yapamam.
No, I... I can't do it.
Bunu yapamam.
Tariq, I can't do it.
Tariq, yapamam.
- No, I literally can't do it.
- Hayır, gerçekten yapamam.
It's the least I can do after quitting so abruptly and leaving town.
Şehri aniden terk ettikten sonra en azından bunu yapabilirim.
What if I can't do it? Okay, admittedly, a lot could go wrong.
Tamam, kabul ediyorum, ters gidebilecek bir sürü şey var.
I can't get it out. I don't know what to do.
Ne yapacağımı bilmiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]