Immune traducir turco
1,850 traducción paralela
He bit, but I'm immune.
Isırıldım, fakat bağışıklığım var.
I was bitten, but I'm immune.
Isırıldım, fakat bağışıklığım var.
My name is Sonia Dupri.'m pregnant... they bit me, but I'm immune.
Benim ismim Sonia Dupri, hamileyim.... Isırıldım, fakat bağışıklığım var.
- So my immune system is weak.
Yani ümmin sistemim zayıf.
But since no one was immune to the effects of the virus authorities were ultimately helpless as the infection rapidly spread.
Virüs etkilerine bağışık kimse olmadığı için yetkililer, enfeksiyonun çabucak yayılmasında çaresiz kaldılar.
There was no vaccine no known reports of individuals being immune.
Hastalık için aşı yoktu bağışıklığı olan bireylerle ilgili bilinen bir rapor da.
You know, some of the wounded were immune and others, man, they just changed.
Yaralıların bazılarının bağışıklığı vardı diğerleri de, dostum, değişiverdiler.
I'm immune, remember?
Bağışıklığım var, unuttun mu?
Look, Einstein, obviously I'm immune, so no need to worry, right?
Bak, Einstein, merak etmene gerek yok.
We don't know if we're immune to what's happened.
Olanlara karşı durumumuzu bilmiyoruz.
Well, your immune system is in the middle of a very serious battle.
Bağışıklık sisteminiz şu an ciddi bir savaş veriyor.
They'd be immune.
Onların bağışıklığı olacaktır.
She's immune, but maybe this will help me find an antidote.
Onun bağışıklığı var, ona ilacı vererek bir panzehir üretebilirim.
Pristinely ungifted are entirely immune to magic.
Gerçek Dokunulmaz büyüye tamamıyla bağışıklıdır.
You're immune to my charms.
Cazibem seni etkilemiyor.
And all these big banks and Fannie Mae and... Well, apparently, Gray Matter is no more immune than anyone else.
Ve büyük bankalar, federal mortgage birliği diğer büyük kurumlar bu duruma bizden daha dayanıklı değil.
I'm immune asshole.
Onu ben çocukken kullanırdım
We wait, and hope her own immune system conquers the infection.
Bekleyeceğiz. Bağışıklık sisteminin enfeksiyonun üstesinden gelmesini umacağız.
No time for the immune response.
Bağışıklık sisteminin cevap vermesine zaman kalmıyor.
Hey, you know, we're in tough times, and we're not immune to this economy.
Biliyorsunuz zor bir dönem geçiriyoruz ve böyle krizlere bağışıklığımız yok.
I was walking down Flatbush Avenue burning with fever, with a non-existent immune system, trying to hail a cab to take me to the emergency room, and I still didn't call her.
Flatbush Caddesinde yüksek ateşle yürüyordum, bağışıklık sistemim yok olmuştu bir taksi çevirip acil servise gitmeye çalışıyordum ama yine de annemi aramadım.
And certainly not immune to trouble.
Felakete karşı savunmasızmış.
They said the chemo did so much damage to her immune system that without a transfer she isn't going to make it.
Kemoterapinin onun bağışıklık sistemine çok fazla zarar verdiğini söylediler nakil olmadan başaramayacak.
I wonder if... Let us see if she's immune to all our powers. Shall we, Jane?
Merak ediyorum da bakalım hepimizin güçlerine duyarsız mı, ne dersin Jane?
She is an immune.
O bir bağışık.
You are immune but not immortal.
Bağışıksın ama ölümsüz değil.
You will not be immune to the bite of the goddess.
Tanrıçanın ısırığına karşı bağışık olamazsın.
Listen. As an independent third party, I will be completely immune to all his charms, pleas and pathetic cries.
İyi dinle, üçüncü şahıs olarak onun tüm o cazibesini, yalvarmaları ve acınası ağlamalarına karşı tamamen bağışıklık kazanmış olacağım.
But he has pneumocystis, a harmless bug that's everywhere and never makes anyone sick, unless they have a compromised immune system.
Ama her yerde olan, zararsız, kimseyi hasta etmeyecek pnömosit dışında bir şey yok. Tabii zarar görmüş bir bağışıklık sistemi yoksa.
It impairs your immune system, makes you susceptible to all the AIDS stuff without actually having AIDS.
Bağışıklık sistemini zayıflatıp, AIDS olmamana rağmen AIDS'de görülen komplikasyonlara karşı seni savunmasız kılıyor.
Which pushes me towards an auto-immune disease.
Ki bu da beni otoimmün hastalıklarına yönlendiriyor.
Would have jumped to the husband and finished off him and his lame immune system.
Kocasına geçip zaten çökkün durumdaki bağışıklık sistemini yok etmiş olabilir.
Steroids already weakened his immune system.
Steroidler zaten bağışıklık sistemini zayıflattı.
And if he doesn't have cancer, we could cause one, or destroy his immune system altogether.
Ve eğer kanser değilse, ya biz kanser ederiz ya da tüm bağışıklık sistemini yok ederiz.
- Or a byproduct of the cancer suppressing his immune system.
Ya da kanserin bağışıklık sistemini baskılamasının bir yan ürünüydü.
Those toxins suppressed his immune system. the absence of those toxins kicked a dormant condition into hyper-drive.
Bu toksinler de bağışıklık sistemini bastırıyordu. Çiğnemeyi bırakınca bu toksinlerin yokluğu uykuda olan bir durumu fitilledi.
Acquired Immune Deficiency Syndrome.
Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu.
We've developed an injection... call it a vitamin supplement... Designed to strengthen the immune system.
Vitamin tamamlayıcı dediğimiz, bağışıklık sistemini güçlendiren yeni bir aşı geliştirdik.
The only thing that can threaten the king's position is an act of desperation immune to the lure of money, like a sudden act of violence.
Kralın statüsünü tehdit edebilecek tek şey paranın cazibesine bağışıklık göstererek yapılan çaresizlik eylemleridir ani bir şiddet eylemi gibi.
Look, only those blood-sucking bats are immune to it.
Bak, sadece yarasalar etkilenmiyorlar.
I'm not immune.
- Bağışıklı değiliz, kimse değil.
They could also send your immune system into overdrive.
Ya da onları öldürmek için antiparaziter ve steroid alabilirim.
I mean, she has a, she has a heart condition, not an immune deficiency.
Kızın kalp sorunu var. Bağışıklık sisteminde bir sorun yok.
Yeah, vitamin A helps support the fetal immune functions.
Evet, A Vitamini cenin bağışıklığının gelişmesine yardım eder.
No life-forms are immune to it.
Hiçbir canlı ona karşı bağışık değil.
It's a rare disorder that periodically shuts down her entire immune system.
Periyodik olarak bağışıklık sistemini çökerten, nadir görülen bir hastalık.
My daughter's immune system doesn't work.
Kızımın bağışıklık sistemi çalışmıyor.
Their immune system.
Onların bağışık sistemi.
I'm lost. Bats have an immune system that's unique in the animal kingdom.
Yarasalarda, hayvanlar arasında eşsiz bir bağışıklık sistemi vardır.
And even I am not immune.
Ve hatta ben bile bundan etkileniyorum.
The guy's immune to adrenaline.
Evet, askerlere uçakta tedirginliği önleyici yeni nesil bir ilaç veriyorlar.