English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / In ancient times

In ancient times traducir turco

156 traducción paralela
In ancient times the Aryan tribe of the Langobardians made human sacrifice to the god Thor.
Eski çağlarda Ari kabilelerden biri tanrılara memnun... kalmaları için insan kurban ederlerdi.
In ancient times, you could hear it much louder when the walls were covered with bronze.
Eski zamanlarda daha fazla duyabilirdiniz o zamanlar duvarlar bronz kaplıydı.
When people in ancient times found a claw like this,
Bak? Geçmişte bulunan her insan kemiğinde, bu hayvanların pençelerine ait izlere rastladım, onların bazılarının uçan iblisler olduğunu düşündüm.
St. Elmo's Fire, in ancient times.
St. Elmo'nun Ateşi, antik çağlardan.
It was in ancient times, but still... Like it?
Eski zamanlarda kalmış ama hâlâ... hoşuna gitti mi?
In ancient times, who would weave her tapestry only to unravel it and start again?
Eski zamanlarda, onu çözmek ve yeniden başlamak için işli örtüsünü kim örerdi?
I used the same tools, the same method of baking as they did in ancient times.
Aynı araç gereci kullandım ve eski zamanlardaki aynı metotla yaptım.
It was considered a merciful form of execution in ancient times.
Eskiden merhametli bir idam şekli olarak görülürdü.
And did those feet, in ancient times,
Ve eski zamanlarda o ayaklar
In ancient times, that book was said to unlock the gates to another dimension, to another race of beings.
Antik dönemlerde, kitabın diğer boyutlara, farklı cinslere açılan kapıların kilitlerini açtığı söylenirdi.
They will create the monuments of my reign. Isn't that what the rulers did in ancient times?
Ve çok basit, çok harika görünüyor.
On account of a malefactor they tortured here in ancient times.
Eskiden burada kötü birine işkence yapılmış.
It was remembered that in ancient times, the astrologer, Ptolemy and the sage, Pythagoras, had taught that the heavens were harmonious and changeless.
Bu eski çağlarda, astrolog Ptolemy, ve bilgin Pisagor'un dünyaların dengede olduğu ve bunun değişmezliği biliniyordu.
Ah- - In ancient times, man was ignorant as to the cause and nature of death, so death was greeted with a certain degree of awe.
Ah- - çok eski zamanlarda, cahillerdi ölüme sebep oldular ve ölüm doldur, öyleki ölümü korkuyla karşıladılar
It was said that in ancient times the devout could accumulate charitable deeds to focus on transcending their spirits
Eski bir inanışa göre, ermiş kutsal kişi... Sevaplarını toplayıp... Sınırlarının ötesini aşabilirmiş!
In ancient times, hundreds of years before the dawn of history,
Kadim zamanlarda, tarihin doğuşundan yüzlerce yıl önce,
Incidentally, the tie was invented in ancient times to be used as a bib.
Bu arada, kravat antik çağda önlük olarak icat edilmiştir.
Legend has it that they were once magical elves in ancient times who became obsessed with riches and gold.
Efsaneye göre, bir zamanlar kafayı zenginlere ve altına takmış sihirli cücelerdi.
In ancient times... a land lay covered in forests... where, from ages long past... dwelt the spirits of the gods.
Antik çağlarda bütün topraklar yaşlanmış ormanlarla kaplıydı ve bu topraklarda tanrıların ruhları yaşardı.
In ancient times, so much water raced down from the lush valleys of central Africa that the Nile overflowed its banks in seasonal floods.
Eski zamanlarda, Orta Afrika'nın verimli vadilerinden çok su akardı. Mevsimlik sellerle Nil taşardı.
On these hallowed grounds, that set forth in ancient times...
Bu kutsal topraklarda eski çağlarda lanetlenmiş bir şey...
In ancient times, man looked to the heavens to answer this question.
Eskiden, insanlar bu sorunun cevabını göklerde arardı.
It was like I was actually here in ancient times.
Sanki antik çağlarda buradaymışım gibiydi.
In ancient times, all this still belonged to the upper kingdom.
Eski zamanlarda buraları hep yukarı krallığa aitti.
Long ago, in ancient times my mother Hippolyta fell in love with a god, Lord Hades.
Uzun zaman önce, kadim zamanlarda, annem Hippolita bir tanrıya aşık oldu. Lord Hades'e.
It's like in ancient times, the samurais, they had these pages... young boys that did their errands, washed their clothes, shit like that.
Eski zamanlar gibi, samuraylar gibi, Bunlar hep yazılı... gençler ayak işlerini yapardı, çamaşırları yıkardı, daha bir sürü bok.
Had I met you in ancient times, I would've liked you too.
Seni eskiden tanısaydım, yine seni çok severdim.
Carried in ancient times by female courtesans.
Eskiden fahişeler kullanırdı.
Yeah. In ancient times, it was used to honor the gods.
Eski zamanlarda, Tanrıların şerefine düzenlenen törenlerde kullanılırdı.
Okay... in ancient times, it was believed that any man who could kill with speed and accuracy should be able to dance with grace as well.
Tamam... Çok eski zamanlarda, hızlı ve kesin öldürebilen... her adamın zarafetle dans edebileceğine de inanılırdı.
It is a primal art form used in ancient times to express yourself with the body!
Dans eski zamanlardan beri.. .. sık sık kullanılan. .. bedeninini konuşturma sanatıdır.
We're looking for the names of two planets, known on Earth in ancient times in the dialect of old english as Castiana and Sahal.
Biz iki gezegen ismi arıyoruz. Dünya'daki antik zamanlarda eski İngilizce lehçesinde, Castiana ve Sahal olarak biliniyor.
A watch in ancient times?
Bu saat ne zamandan kalma?
The sun was the king in the ancient times.
Antik çağda güneş kraldı.
My father said they're an immortal tribe who've survived continuously since ancient times... hiding in the shadows.
Babam, onların eski zamanlardan bu yana sürekli hayatta kalmayı başaran ölümsüz bir kavim olduklarını söylerdi.
The evil spirits of ancient times changed in the medieval folklore to devils, sneaking around and tempting children.
Eski çağlardaki kötü ruhlar Orta Çağ'da etrafta sinsice dolaşıp çocukları kandıran şeytanlara dönüştü.
Since ancient times there have been three great changes in man's idea of himself.
İlk çağlardan bu yana insanoğlunun kendine dair inanışında üç büyük değişiklik olmuştur.
Used in the ancient times by the Queen of Sheba to restore the natural oils to her beautiful blonde hair.
Eski zamanlarda Sheba Kraliçesi tarafından güzel sarı saçlarına canlılık kazandırmak için kullanılmış.
I am a part of this column with no end, which walks since ancient times, from the beginning, in the dusky forests, on winter thorny paths, when one falls, another rises instantly.
Nazor'a, ineğe ve kitaplara göz kulak olacaksın, anlaşıldı mı? Nazor güvende, ineğin de durumu iyi. Her şey güvende!
But there is, of course, an element of beauty in this, and I must say that this is surely, from ancient times, one of the most enduring appeals of battle.
Fakat tabiî burada bir tür güzellik de vardır. Söylemeliyim ki bu, savaşın kesinlikle en kalıcı cazibelerindendir ve antik zamanlardan kalmadır.
I shall not attempt to play the part that Paris played in ancient times, to choose between them.
Paris'in oynamış olduğu rolü oynamaya kalkmayacağım.
Tanuki specialized in ghost and goblin transformations since ancient times.
Rakunlar, kadim zamanlardan beri hayalet ve gulyabanilere dönüşmede ustalaşmışlardı.
You have joined the Sacred Order of the Stonecutters who since ancient times have split the rocks of ignorance that obscure the light of knowledge and truth.
Eski zamanlardan beri bilginin ve gerçeğin ışığını gölgeleyen cahillik taşlarını yontan, Taşkesiciler'in Kutsal Birliği'ne katıldın.
♪ In ancient times Just a minute!
Bir saniye!
The runes were derived from, probably from a mixture of ancient signs that were carved on stone in pre-literate times.
Muhtemelen rünler yazı öncesi dönemde taşların üzerine kazınmış antik işaretlerin karışımından türemişlerdi. Ve bu alfabelerin birer anlamı vardı.
ln ancient times, the bonfire represented the ritual re-lighting of the sun.
Antik dönemlerde şenlik ateşi Güneş'in tekrar ısıtmasını temsil ederdi.
Like the desperate pacing of giant cats in the zoos of ancient times.
Tıpkı o eski hayvanat bahçelerindeki dev kedilerin çaresiz adımları gibi.
# And did those feet in ancient times # Feel it! # Walk upon England's pastures green
Çeviren : hilde
Or as the Greeks in the ancient times would say :
Ya da eski Yunanlıların dediği gibi...
Or as the Greeks in the ancient times Would say..
Ya da eski Yunanlıların dediği gibi...
This is someone doing something ancient. An ancient thing in modern times.
Bu, günümüzde eski çağa ait şeyler yapan biri olmalı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]