In charge traducir turco
12,263 traducción paralela
I am in charge now.
Emir komuta bende.
And, Waxman, I'm going to leave you in charge of the wounded.
Hey Waxman, yaralıların sorumluluğunu sana bırakıyorum.
I'm in charge.
Yetki bende.
And, someday when you're in charge of the whole Jade Palace... I can sell noodles in the lobby!
Ve bir gün, sen tümüyle Yeşim Sarayı'nın başına geçtiğin zaman eriştelerimi lobide satabilirim.
- She's in charge. - Okay?
Yetki onda tamam mı?
That, and you wanted to put a fucking dunce like Digger in charge.
Bu, ve sen de Digger gibi bir mankafayı sorumlu yapmak istedin.
He's put RAPID cops in charge. They've gone to Code Five.
RAPID Timi'ni yetkilendirdi.
You see, from now on, dearest. I'm in charge.
Gördüğün üzere canımın içi artık ipler benim elimde.
Just'cause you think you should be in charge doesn't make it so.
Lider olduğunu düşünmen, seni lider yapmaz.
Unlike my mother, who went and married the first random stranger she met after my father passed away, and put him in charge.
Babam öldükten sonra önüne ilk gelenle evlenip babamı suçlayan annemin aksine.
Who's in charge here?
Burada kim sorumlu? Sen?
Elaris here is in charge of developing our gear and providing tactical support.
Elaris burada silahlarımızı geliştirilmesinden ve taktik destek sağlamakla sorumlu.
I'm in charge now.
Artık tüm kontrol bende.
You're in charge of a deal that's pivotal for the company, which makes it even more pivotal for you.
Şirket için hayati öneme sahip anlaşmayı yapmakla sorumlusun ve bu da senin için çok daha önmeli.
- He's in charge of the vendors in the tent.
- Çadırdaki tedarikçilerle o ilgilenecek.
Are you in charge here?
Lider sen misin?
And I'm afraid they're in charge now.
Ve korkarım ki artık yetki onlarda.
In charge of me, too.
Benim yetkim de onlarda.
I'm in charge and I've got a plan.
Yetki bende ve bir planım var.
I would like to speak with the doctor in charge, please.
Yetkili olan doktorla konuşmak istiyorum, lütfen.
You're not in charge.
Burada yetkili sen değilsin.
It's scum who die in the wars started by the bastards in charge.
Bunlar savaşta ölen pislikler.
- You not in charge anymore, major.
- Yetki artık sizde değil binbaşı.
Not even Johanna will remember a time that you weren't in charge.
Johanna bile senin başta olduğun zamanları hatırlamayacak.
I'm putting you in charge of this. Don't fuck it up.
Sana bir görev vermek istiyorum.
You are not in charge.
Burada patron sen değilsin.
All right, I'm not in charge.
Bunu biliyorum. Sorun değil.
I don't know if you're really in charge.
Gerçekten yetkili sen misin bilmiyorum.
You're in charge of the keys, fool!
Anahtarlardan sen sorumluydun aptal.
So you're in charge now?
Şimdi yetkili sensin, öyle mi?
Mom put me in charge of the party.
Evet, annem benim düzenlememi istedi.
I'm in charge here.
- Düzenleyen benim.
I'm in charge.
Sorumlu benim.
So I'm in charge and you don't run a goddamn thing.
Yani ; yetkili benim ve senin de bir bok yönettiğin yok.
Yeah, if you're gonna be in charge of my safety, I need to know that you're not gonna just sketch off and leave me with a potentially dangerous client.
Evet, güvenliğimden sorumlu olacaksan beni potansiyel tehlikeli bir müşteriyle yalnız başıma bırakmayacağından emin olmalıyım.
To speak to somebody in charge.
Yetkili birisiyle görüşmek.
I left them in charge with my older daughter, thank you.
Büyük kızımın sorumluluğuna bıraktım onları, teşekkür ederim.
I left you in charge of your little brother and you let strangers into the house?
Sana küçük kardeşini bırakıyorum ve sen de yabancıların eve girmesine izin mi veriyorsun?
It was very kind of you, but I have to say it again that you're only in charge of the girls'choir.
Tam senlik. Ama demeliyim ki sen sadece kızlar korosundan sorumlusun.
Remember who's in charge.
Kim patron unutma.
Would you rather my predecessor was still in charge?
Acaba selefimle görüsmeyi mi tercih ederdiniz?
You put me in charge, and Shredder slipped through our fingers.
Sorumluluğu bana verdiniz ve Shredder avucumuzdan kaçtı.
Actually, I'm in charge on this one.
Aslında bu işte yetki bende.
Kepple Carpet is gonna charge to just come in there and measure.
Kepple Carpet sırf gelip ölçüm yapmaya para alacak.
Would you be willing to let your son stay with us for the summer free of charge, working with me in a sensory-friendly environment?
Oğlunuzun yaz boyunca bizimle kalmasını kabul eder misiniz? Ücretsiz olarak benimle sıcak arkadaş ortamında olacak.
All you gotta do is charge that thing... and you're in business.
Artık tek yapman gereken şarj etmen, sonra yine işbaşındasın.
I don't want those memories erased by the struggle to fit behind a table, the taxi drivers who refuse to take me, and my wheelchair power pack that won't charge in a French socket.
Bir masaya sığmaya çalışarak, taksicilerin beni almayı reddetmesiyle ya da tekerlekli sandalyemin Fransız fişlerinde şarj olmamasıyla bu anılar gölgelensin istemem.
FALSE GOD - and a felony charge of making terrorist threats that carries up to 40 years in prison.
SAHTE TANRI... savurma suçlarından dolayı 40 yıla kadar hapsi istenecek.
The court will come to order in the matter of the state of Louisiana versus Michael Lassiter, on the charge of first-degree murder.
Mahkeme kararını verecek Louisiana eyaleti mahkemesi Michael Lassiter'ı, Birinci dereceden cinayetle suçluyor.
He's in jail now in Florida on a morals charge.
Florida'da hırsızlıktan tutuklu.
Of the mother darksome and divine here I charge you in this sign.
Karanlık ve ilahi anne bu işaretle seni çağırıyorum.
charge 380
charger 19
charges 32
charged 65
charge to 127
charge me 17
charge again 20
charges were dropped 19
in china 70
in chinese 60
charger 19
charges 32
charged 65
charge to 127
charge me 17
charge again 20
charges were dropped 19
in china 70
in chinese 60