In good conscience traducir turco
142 traducción paralela
In good conscience, I must give credit where credit is due.
Vicdanımla, şereflendirilmesi gereken kişileri şereflendirmeliyim.
If there's no reasonable doubt, then you must, in good conscience, find the accused guilty.
Eğer mantıklı bir şüphe yoksa, o zaman, bilinçli bir şekilde, sanığı suçlu bulmalısınız.
We'll mourn the departed day in good conscience and with goodwill.
İçimiz rahat, iyilikle dolu ağlayacağız, giden günün ardından.
I have studied the terms of the treaty most carefully, and I could not, in good conscience...
Anlaşmanın şartlarına dikkatli bir biçimde çalıştım ancak vicdanım rahat bir şekilde imzalayamam.
There are hundreds of my Order who in good conscience cAnneot take this oath.
Emrimde vicdanlı yüzlerce insan var, bu andı imzalayamazlar.
If this does concern my uncle's death, I suppose, in good conscience, I should go along.
Eğer bu eniştemin ölümü ile ilgili ise benim de gelmemde fayda var.
You acted in good conscience.
İyi niyetle hareket ettiniz.
How could you in good conscience... tell a person they're sloughing their skin like a boa constrictor?
Bu nasıl vicdan... olabilir Bir kişinin bir boa yılanı gibi deri değiştirebilir mi?
I need your help... and could not, in good conscience, wait another minute.
Yardımınıza ihtiyacım var... bir an bile bekleyemeyecek kadar, iyi bir nedenim var.
Yes, yes, and I couldn't in good conscience let it wait any longer.
Evet, evet, ve vicdanım daha fazla beklememe el vermedi.
I could not in good conscience accept another command without them.
Onlar olmadan komuta görevimi gönül rahatlığıyla yapamam.
Doctor, I can't in good conscience -
Doktor, vicdanım el vermiy...
I couldn't in good conscience vote for a person who doesn't believe in God.
Ben Tanrı'ya inanmayan birine oy veremezdim.
And that's when I realised I couldn't in good conscience bring myself to do it.
Ve sonra anladım ki ona bunu yapamayacağım.
Um, Pacey, I'm your friend and I want to be supportive, and helpful, but the only thing I can think of to say to you in good conscience is stay away.
Pacey, ben senin dostunum ve sana destek olmak, yardım etmek istiyorum. Ama mantıklı bir şey söylemem gerekirse, aklıma ilk gelen ve tek gelen şey : Uzak dur.
"l cannot in good conscience utilize research that was derived from such inhuman practices."
İnsanlar üzerinde yapılan deneylerden faydalanarak, vicdanımı rahatlatamam.
- Could you, in good conscience, neglect to intervene in a solvable conflict?
Mike, sence biz yaşlanıyor muyuz? Herkes yaşlanıyor Tim! Kuzenim Adam hariç herkes.
I cannot, in good conscience, call for the death of my sister but I fear her vengeance.
Katılamıyorum, vicdanım kız kardeşimin ölümünü istememe izin vermiyor ama onun hıncından korkuyorum.
How can I in good conscience allow suffering to continue?
Acının devam etmesine vicdanım nasıl el versin?
- How these parents can keep this kid alive in good conscience is beyond me. - Get a shot of that! - Fistula end's nice and pink.
- Bu anne ve babanın vicdanı rahat bir şekilde bu çocuğu nasıl yaşattığını anlamıyorum.Şunu çek
Okay, I want to be able to close this in good conscience.
Yine de bunu vicdanımı rahatsız etmeyecek şekilde kapatmak istiyorum.
- Could you, in good conscience, neglect to intervene in a solvable conflict?
- Halledilebilir bir problemi ortadan kaldırmak için araya girmene vicdanın el veriyor mu?
I thought about it, and I cannot, in good conscience, have dinner with you two.
Bunu düşündüm ve vicdan azabıyla sizinle yemek yiyemem.
In good conscience, I should say the custody hearing is probably a trick.
Ayrıca eminim ki velayet duruşması bir oyun.
I can't in good conscience allow her sentence to be carried out when she kept her word to cooperate with us.
... verdiği sözü tutmasına rağmen cezasının infaz edilmesine vicdanım elvermiyor.
How can I do that in good conscience, even if she is who she claims to be?
Gerçekten söylediği kişi olsa bile böyle bir şeyi vicdanım sızlamadan nasıl yaparım?
And I cannot, in good conscience, continue to be part of this cover-up.
Ve ben, bu örtbasın bir parçası olmaya vicdanım el vermiyor.
But I cannot, in good conscience, do that without taking these people to safety.
Bu insanları güvenli bir yere götürmeden yapamam bunu.
So in good conscience, the loving person that I am I could not really just let you go.
İyi bir vicdan sahibi, seven bir insan olarak senin gitmene gerçekten izin veremem.
So, I can't, in good conscience, take this money from you.
Senden bu parayı almaya vicdanım elvermez.
Dr. Cartwright came to us in good conscience as an eyewitness to the exorcism on Father Moore's tape.
Dr. Cartwright vicdanının sesini dinleyerek Peder Moore'un teybindeki ayinin görgü tanığı olarak biz başvurdu.
I'm sorry about your daughter, but I can't in good conscience put you back in that office.
Kızınız için üzgünüm. Ama sizi tekrar o birime koymaya vicdanım el vermez.
If you can't commit to personal fitness, I can't in good conscience sell to you.
Formda kalmaya söz vermezsen sana satış yapamam.
I don't think I can sell that to you in good conscience.
Sağduyum size onu satamayacağımı söylüyordu.
However, this commission in good conscience cannot recommend you for a licence, and we therefore deny your application.
Yine de, bu komisyon vicdanen size lisans veremez, bu durumda talebinizi reddediyoruz.
And I can't in good conscience support something I've never seen.
Ve asla görmediğim bir şeyi destekleyen iyi vicdanlı biri olamam.
I wanted to save this until after we got back from the honeymoon, but... I can't, in good conscience, let you publish it, not given the current national climate.
Bunu balayı dönüşünden sonraya saklamayı düşünüyordum ama vicdanen, yayımlamana izin vermeyeceğim,..
I'm afraid in good conscience I can't sign off on this.
Korkarım şu durumda onay veremem.
now, in good conscience, i have to inform you that using his software is in violation of the patriot act, the strategic defense initiative, and the national security act of 1948, which created to cia.
Şimdi, vicdanen, seni bilgilendirmek zorundayım ki bu yazılımı kullanmak vatanseverlik yasasının Stratejik Savunma Girişimi'nin ve 1948'de CIA'in düzenlediği Ulusal Güvenlik Kanunu'nun ihlaline yol açar.
I cannot in good conscience do nothing.
Hiç bir şey yapmamayı vicdanım kabul edemez.
In all good conscience.
Tüm içtenliğimle.
But in all good conscience, my lord, is it worth even one innocent life merely to remove worthless rabble, riffraff, like myself who one day will die on the gallows anyway?
Ama vicdanen lordum, zaten bir gün darağacında ölecek benim gibi beş para etmez, serseri ayaktakımından kurtulmak için tek masum canı bile kaybetmeye değer mi?
No reason... nowhere conscience, no understanding in even the most rudimentary sense, of life or death of... good or evil, right or wrong.
Neden yok, vicdan yok. Temel hisleri bile anlamıyor. Yaşam ya da ölüm... iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış.
WELL, YOUNG LADY, I HAVE ARRANGED WITH THESE GENTLEFOLK OF GOOD CONSCIENCE TO TAKE IN SUCH STRAYS AS YOURSELF.
Evet genç bayan, bu cömert ve kibar dostlarımın senin gibi bir zavallıya yardım etmelerini sağladım.
You will explain that you did what you did for the good of Earth... but your conscience does not permit you to remain in Earthforce any longer.
Her şeyi Dünya'nın iyiliği için yaptığını ama vicdanının artık ordunun bir parçası olmayı kabullenemediğini söyleyeceksin.
"I have lived in all good conscience before God."
"Ben Tanrı'nın huzurunda tertemiz bir vicdanla yaşadım."
I want to... live in all good conscience.
Temiz bir vicdanla yaşamak istiyorum.
And how, in all good conscience, can I, as chairman of this subcommittee... authorize any more above-the-line overtime... when it's clear enough from the data in front of me... that that money is not gonna go to line officers, or working detectives... but is being used to pay for drivers and clerical and...
... ve bu komitenin başkanı olarak nasıl bir vicdanla daha fazla mesai yapmalarına izin veririm. Önümdeki verilere bakarak çok açık bir şekilde bu paranın çalışan dedektif ve polislere gitmediğini görüyorum. Bu paranın sürücülere ve kırtasiye masraflarına gittiğini görüyorum.
They come in here to parade their good conscience around as if it's a crown.
Onlar buraya vicdanlarını sergilemeye gelirler, sanki bir taçmış gibi.
So if that is unsatisfactory I suggest you go and work for them, though how you can consider such a thing in all good conscience, I really don't know.
Eğer bu seni tatmin etmezse, sana gidip onlar için çalışmanı önerebilirim... Gerçi, vicdani olarak böyle bir şeyi tüm yönleriyle nasıl hesaba katabilirsin, gerçekten bilmiyorum.
Well, I can't in all good conscience take that, then.
Pekala, bunu alırsam sonra vicdanım bunu kaldıramaz.