English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / In my pocket

In my pocket traducir turco

2,017 traducción paralela
Even the Chief is in my pocket, Tom.
Şef bile benim elimde, Tom.
Taste in my pocket.
cebimde
The keys are in my pocket.
Anahtar ise cüzdanımda.
Only thing I had in my pocket was bubble-gum two movie tickets.
Cebimden çıkanlar sadece bir sakız ve iki sinema biletiymiş.
Everybody from the local security to international customs is in my pocket.
Yerel güvenlikten uluslararası gümrüklere kadar, herkes benim cebimde.
– In my pocket.
- Cebimde.
I got no fucking money in my pocket.
Cebimde beş kuruş yok.
You know what I got in my pocket?
Cebimde ne olduğunu biliyorsun.
For some reason, I've always got cash in my pocket!
Ama her nasılsa, cebimde hep para vardır!
Now, why have I spent every last penny in my pocket on this Wienerwagon and 12,000 frozen hot dogs?
Cebimdeki son kuruşu bu sosisli arabasına ve 12.000 donmuş sosisli sandviçe neden mi yatırdım?
I walked around with rolls of money in my pocket.
cebimde balya dolusu parayla dolaştım.
Damn, I took it and left it in my pocket.
Kahretsin, aldım ve cebimde unuttum.
I have a pass in my pocket.
İznim var, cebimde.
So the ring that I got in my pocket here - I shouldn't bring it out'cause you're gonna say no?
Reddedeceksin diye cebimdeki yüzüğü çıkarmasam mı?
It's in my pocket.
- Cebimde.
It's in my pocket.
Cebimde.
My ID is in my pocket!
Kimliğim cebimde!
My ID is really in my pocket!
Kimliğim cebimde!
- It's in my pocket.
- Cebimde.
Y'all think it ain't worth that, I stick that shit back in my pocket and y'all can go back to runnin that stepped-on New York shit.
Buna değmeyeceğini düşünüyorsanız, teklifimi geri alırım siz de gidip o bozuk New York malını satmaya devam edersiniz.
I got 60 bones in my pocket.
Cebimde 60 dolarım var.
I left the gambling house twenty minutes later with 170 florins in my pocket.
20 dakika sonra, cebimde 170 florin ile gazinodan ayrıldım.
This morning I had the torch in my pocket.
Bu sabah fener cebimdeydi. - Evet.
And therefore, Uncle, although it has never put a scrap of gold or silver in my pocket, I believe it has done me good, and I say, God bless it!
İşte bu yüzden, dayı cebime bir gıdım altın ya da gümüş girmese de bana yararı dokunduğunu biliyorum ve diyorum ki :
It's gravy, but... I know they a little small because they was in my pocket.
İyi ama cebime sığacak kadar küçük olduklarını biliyorum.
Phone number in my pocket.
Cebimdeki telefon numarasıyla.
So I can have it in my pocket with my show and everything.
Böylece konser boyunca hep yanımda olacak.
Josh, quick, how much change in my pocket?
Josh, çabuk cebimde ne kadar bozukluk var?
- When I woke up on the roof I happened to find $ 80,000 worth of Bellagio chips in my pocket.
- Çatida kendime geldigimde ceplerimde Bellagio'ya ait yaklasik 80.000 dolarlik fis buldum.
Anyway, I had 7500 bucks in my pocket and I, you know... working on my father's boat here in City Island.
7500 dolar param vardı, burada babamın teknesinden çalışarak kazandığım.
John always told me to keep one in my pocket, just in case.
John her zaman, her ihtimale karşı cebimde bir mermi saklamamı söylerdi.
There is a knife in my right front pocket.
Ön sağ cebimde bir bıçak var.
What's in your pocket? My wallet.
Cüzdanın yok mu?
Still, I figured I would stick it out with us, you know, the note, just to have in my back pocket for when...
Yine de yaptığımız işe devam etmeyi istiyorum. Yazdığımız notun vakti gelir diye cebimde olmasını istiyorum.
There's $ 10,000 in my fucking pocket.
- Cebimde 10.000 dolar var. - Cebine bak.
He finds't great at places like this my slip to keep in his pocket.
Bunun gibi güzel evler buluyor. Külotumu cebinde taşıyor.
In the front bottom pocket in my bag.
Çantamın ön gözünde olacak.
And knowing my sister's son the way I do, if the boy got 50 grand in his pocket, it ain't gonna be long before it jump out and find itself in some salesman hand.
Ayrıca yeğenimi tanıyorsam bu işten 50 bin almışsa kendini bir satıcının önünde bulması çok uzun sürmez.
I hired some men, uh, out of my own pocket, of course to add, uh, some built-in, uh, storage in my closet.
Adam tuttum, tabii kendi cebimden odama dolap ilavesi yapıyorlar.
I have a drawing in my trouser's pocket. It shows how the device works.
Pantolonumun cebinde cihazın nasıl çalıştığını gösteren bir çizim var.
In my coat pocket.
Ceketimin cebinde.
I have the cops in my back pocket, Needy.
Polisler bana ne yapacak, Needy?
My cell-phone is in my back pocket.
Cep telefonum arka cebimde.
It's in my jacket pocket.
Ceketimin cebindeydi.
In my right pocket!
[ÇATIŞMADA İNSAN SESLERİ]
Doctor, I've got a letter in my right pocket.
Tamam doktor, sağ cebimde mektup var! Düşmanı görmeden ateş etmeyin.
In my right pocket, Resul.
Resul sağ cebimde.
In my right pocket...
Çavuş nereye gidiyorsun? Gel Çavuş!
In my right pocket.
Çavuş! Çavuş! - Çavuş!
They're similar shapes and my hand was in his jacket pocket.
Aynı model ve elim ceketinin cebindeydi.
Hey, Killer B, if you're looking for your pocket knife, it's still in my back.
Merhaba, Katil B. Çakı bıçağı arıyorsan, hala sırt çantamda duruyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]