Individuality traducir turco
205 traducción paralela
At the price of my self-respect, my individuality and everything else.
Kendime olan saygım, kişiliğim ve her şeyim pahasına.
We want to express our individuality too.
Biz de kendi bireyselliğimizi ifade etmek istiyoruz.
He thought you had great individuality.
Bireyselliğin olduğunu düşündü.
Individuality is a monster... And it must be strangled in its cradle... To make our friends feel comfortable.
Bireysellik tehlikelidir... ve daha beşikteyken yokedilmelidir, dostlarımız ancak bu şekilde rahat hissedebilir.
A progressive school strives to develop a child's individuality, to give him full rein to express his feelings and desires on the theory that individuality and genius are cognate.
Deneme Okulu'nun gayesi çocuğun ferdiyetini geliştirmek. His ve isteklerini serbestçe ifade etmesini sağlamak. Teoride ferdiyet ve deha aynı kökenli.
Because you rob prisoners of the most important thing in their lives - their individuality.
Çünkü sen mahkûmların hayatlarındaki en önemli şeyi çalıyorsun kişiliklerini.
Sure. Brings out that individuality.
O bireyselliği ortaya çıkarıyor.
Or, rather, to her individuality.
Ya da, Daha iyisi, kişiliğine.
Your individuality will merge into the unity of good.
Bireyselliğiniz, iyiliğin birliğine katılacak.
It's a natural characteristic of adolescence to want to proclaim individuality.
Gençlerin kişiliklerini dışavurma istekleri büyüme çağının doğal bir özelliğidir.
The introjection of these obsessive, hallucinatory needs does not produce an adaption to reality, but mimesis, standardization : The cancellation of individuality.
Bu tarz saplantısal ve evham verici ihtiyaçları özümsemek gerçeğe adaptasyondan ziyade bir benzerlik, standartlaştırma ve bireyselliği yok etme durumuna yol açabilir.
This individuality stuff is a bunch of crap.
Bireysellik diye bir şey yoktur.
The bilious bastards who wrote that stuff about individuality... for the Saturday Evening Post... don't know anything more about real battle than they do about fornicating.
Saturday Evening Post'ta bireyselliği yazan, o züppe salakların gerçek savaş hakkında, hiçbir fikirleri yok.
In other words, real creative individuality is the crime.
Başka bir deyişle, gerçek bireysel yaratıcılık suçtur.
I was losing my individuality.
Özgünlüğümü kaybediyordum.
" you don't realize the subtlefications of this individuality's prospect.
" bireyselliğin geleceğinde yatan kurnazca aptallaştιrmayι fark edemezsin.
" will not relinquish the thought of individuality.
" bireysellik düşüncesini terk etmene izin νermez.
The SS schooled themselves in brutality, systematically reducing their victims to total subservience, depriving them of individuality.
Gaddarlık, SS'in alâmet-i farikasıydı. Kurbanlarını, sistematik olarak tam bir tahakküm altına alıp kişiliklerini gasp ediyorlardı.
Przybyszewski tells Munch that he believes sex to be life's basic substance and the inner essence of individuality the ever-creating, the transforming and the destructive,
Przybyszewski, Munch'a cinselliğin, yaşamın temel özü ve kişiliğin içsel cevheri daimi yaratıcı, dönüştürücü ve yıkıcı olduğuna inandığını söylüyor.
But beyond question... I have cut from them portions of individuality... repugnant to this God, Normal, in all its aspects.
Fakat meselenin ötesinde... her yönüyle bu tanrı'ya zıt olan, normal, bireyselliği... pay ettim.
Individuality threatens society?
Bireysellik toplumu tehdit mi ediyor?
If not we, who represent individuality and art who else should, can and must rise above all that happens in the world?
Eğer layık değilsek, bireyi ve sanatı başka kim temsil edecek? dünyada tüm bu olanların üstüne başka kim çıkmalı, çıkabilir?
In a few moments the unhappy ones will lose their individuality
Birkaç dakika içinde mutsuz olanlar bireyselliklerini kaybedecekler.
What do you yourself gather as to the individuality of the man who has worn this particular article?
Bu dikkate değer nesneyi giyen adamın kişiliği hakkında sen kendin ne sonuç çıkarırsın?
... enclosing oneself in the isolation of individuality.
... bireyselliği tek başına kendisini çevreler.
I mean, I've seen zombies with more individuality.
Zombilerin bile daha fazla kişiliği vardır.
It would give you all of the ingredients in predetermined measurements. It wouldn't allow for flair or individuality.
Sana gereken malzemeleri ve oranlarını verebilir, ama kabiliyete ve bireyselliğe fırsat vermez.
It's a symbol of my individuality and my belief in personal freedom.
Bu, kişiselliğimin ve kişisel özgürlüğe olan inancımın sembolü.
But on the upside, with this passion... comes great spirit and individuality... which is probably one of the reasons you love Annie.
İşin iyi tarafı, bu tutkuyla gelen büyük neşe ve bağımsızlıktır. Bu da Annie'yi sevme nedenlerinden biri olmalı.
Otherwise... You'd know they don't tolerate individuality, nothing as personal as the first name.
Aksi halde... ilk isimlere, tolerans göstermeyeceklerini bilirdin.
For somebody like me, losing that sense of individuality is almost worse than dying.
Benim gibi biri için, kişiliğimi kaybetmek ölümden bile beter.
But perhaps, in that short time before they purge his memory the sense of individuality which he has gained with us, might be transmitted through the entire Borg collective.
Ama belki, hafızasını silmeden önceki o kısa sürede.... bizden kazanmış olduğu o kişilik hissi... tüm Borg ortaklığına iletilebilir.
Hugh transferred his sense of individuality to the others.
Hugh bireysellik duygusunu diğerleriyle koordine etti ve onlara aktardı.
You gave me a sense of individuality, then sent me back.
Bana bireysellik hissini siz verdiniz, beni değiştirdiniz, sonra da kollektife geri gönderdiniz.
You`re clearly a man of taste and individuality.
Kesinlikle zevkli ve kişilikli adamısın.
But these days, all around the globe, taste and individuality are actually a handicap.
Ama bu günlerde tüm dünyada, zevk ve kişilik aslında birer engel.
Taste and individuality.
Zevk ve kişilik.
We all find this kind of rampant individuality very disturbing.
Hepimiz, yaptıklarını gereksiz bir saçmalık olarak değerlendiriyoruz.
As a species of life that carries DNA as its memory system man gains his individuality from the memories he carries.
DNA si olan bir yaşam formu, taşığıdı anılarını kendi hafıze sistemi olan kendi beyininde tutur.
A mere copy doesn't offer variety or individuality.
Sadece bir kopya çeşitlik ve kişilik sunmaz.
Their individuality, their blood, their life.
Kişiliklerini, kanlarını, hayatlarını.
I was linked to the hive mind, every trace of individuality erased.
Ben de topluluğa bağlanmıştım, bütün şahsiyetler silinmişti.
There are two forces at work in the worId- - the drive toward coIIectivity and the drive toward individuality.
Dünyada işe yarayan iki güç var. İşbirliği yönünde gitmek ve bireysellik yönünde gitmek.
Today, I sacrifice my existence for the principles of freedom and individuality that I have fought for so long.
Bugün, varlığımı, uzun zamandır özgürlük ve birey olma adına savaştığım prensiplerim için feda ediyorum.
Perhaps we have feared in doing so, we might acknowledge that our individuality, which we so, so revere, is not entirely our own.
Belki de bunu yaptığımız takdirde, her şeyden üstün tuttuğumuz bireyselliğimizin tamamen bize ait olmadığını doğrulamış olacaktık.
It's a question of taste... temperament... and individuality.
Bu zevk ile ilgili.. Kişiye özel... ve kendisine özgüdür.
I may be new to individuality, but I'm not ignorant of human behavior.
Birey olma konusunda yeni olabilirim, ama insan davranışlarından, bihaber birisi değilim.
On the contrary... we work better with our individuality intact. Surely, we've proven that to you by now.
Bizim birey olarak daha iyi çalıştığımızı şimdiye kadar kanıtladığımızı biliyorsun
Our conflicted nature, our individuality.
Çatışan doğamız. Bireyselliğimiz
It wasn't easy for them to accept their individuality, but, in time, they did.
Bir birey olmak, başlangıçta onlar için çok zor oldu, ama zamanla, bunu başardılar.
That's what individuality is all about.
Birey olmanın anlamı bu.