English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / It's our problem

It's our problem traducir turco

257 traducción paralela
When our neighbor's child, Sam Wol was sold, I thought it was just some stranger's problem...
Komşumuzun oğlu satıldığı zaman başkasının sorunu demiştim.
The Emperor is aware and apparently doesn't think it's much of a problem, but that element has put our plan at significant risk.
İmparator bunu biliyor ve bunun büyük bir sorun olmadığını düşünüyor. Ama bu unsur, planımızı büyük bir riske soktu.
It's not the common thief and murderer but the thousands, and thousands of heretics freethinkers and preachers of sedition that are our problem.
Asıl sorunumuz, sıradan hırsızlar katiller değildir. Binlerce putperest özgürlükçü ve isyankarlar hatipler var.
To again emphasise our fuel problem, most of it will be consumed in overcoming earth's gravitational pull.
Yakıt problemimizi vurgulamaya geri dönecek olursam yakıtın çoğunu Dünya'nın yerçekiminden kurtulmaya çalışırken tüketmiş olacağız.
Capsizing is the solution of our problem. There's no doubt about it.
Alabora olmak sorunumuzun çözümü.
So if Miller comes back here today, it's our problem, not his.
O halde Miller buraya gelecekse bu bizim problemimiz, onun değil.
It's our problem because this is our town.
Bu bizim problemimiz çünkü burası bizim kasabamız.
No, it isn't a big problem, but it's our problem.
Bu büyük bir sorun değil ama bizim sorunumuz.
George's biggest problem about the... about our son about our great big son is that deep down in the private pit of his gut he is not completely sure that it's his own kid.
George'un en büyük sorunu, oğlumuz hakkında çok derinlerde taşıdığı bir hazımsızlık, büyük oğlumuz hakkında onun kendi çocuğu olduğundan tümüyle emin değil.
It's our problem too!
Bu bizim de sorunumuz!
But it's not our problem.
- Zaman değişir. - Aslında Sergio, bu bizim sorunumuz değil.
Our problem isn't how to keep them in, it's how to get them to leave.
Bizim sorunumuz onları burada tutmak değil, onları nasıl yapıp da buradan çıkarmak?
For years, we here in the united states have been working on that problem until now it's been our most closely guarded secret involving great effort and vast expenditure.
Amerika'da yıllardır bu sorun üzerinde çalışıyoruz. Muazzam bir masraf ve çok büyük çaba gerektirmiş ve çok sıkı bir şekilde korunan en büyük sırrımız üzerinde çalışıyoruz.
There is no problem, it's just that, sweetheart, we need our passports.
Bir sorun yok hayatım. Sadece. Pasaportlarımızı almamız gerek.
Here's our problem. Fire's lapping here. It's going up through the windows.
Yangın buraya yayılıyor, camlardan dışarı çıkmakta.
Well, gentlemen, in my opinion, if we send him back to Pendleton or... we send him up to Disturbed, it's just one more way of passing on our problem to somebody else.
Evet beyler, benim fikrimce, onu Pendleton'a geri yollamak ya da başka bir hastaneye göndermek alt tarafı sorunumuzu bir başkasına aktarmak olur.
If he's on his way home, it solves our problem.
Eve dönüş yolundaysa, bu, sorunumuzu çözer.
It's our only problem in this house, but it's insuperable.
Bu bizim evdeki tek sorunumuz, fakat aşılamaz bir sorun.
Mr. Prime Minister, our problem is to get heat and convert it into electrical energy.
Bay başbakan, Sorunumuz ısıyı elde etmek ve onu elektrik enerjisine çevirmek.
My dear young, young man, it's Nogow who's the heart of our problem.
Sevgili genç adam Nogow sorunumuzun merkezi zaten.
I think I know him. It's not our problem.
- Onu tanıyorum galiba!
It's our problem. We're working on it.
Bir şekilde çözeceğiz.
We really do. We know you believe you can help us. But it's our problem... and we should work it out.
Bize yardım edebileceğine inandığını biliyoruz ama bu bizim sorunumuz ve biz çözmeliyiz.
It's not just our problem.
Bu sadece bizim sorunumuz değil.
Let the police find the mother. It's not our problem.
Bizim sorunumuz değil.
It's not our problem.
- Göreceğiz. Bizi ilgilendirmez.
But it's all right for our tax dollars, four billion of them, to go into a system that's a complete joke.
Problem değil, çünkü zaten dört trilyon dolar vergi, bir işe faydası olmayan bir sistemle ziyan oluyor.
No, it's our problem.
Hayır, bu bizim problemimiz.
And I really don't think it would be proper for us to have to go into your neighbourhood to solve our problem.
Ve bu durumda senin adamlarınla olan sorunları nasıl çözeceğin tamamen sana kalmış.
- It means it's not our problem any more.
- Artık bizim sorunumuz değil anlamına geliyor.
It's not our problem!
Bu bizim sorunumuz değil!
It's not our problem!
Bizim sorunumuz değil!
Oh, it's no problem. It's not even our cat.
Sorun yok, o zaten bizim değil.
Then it's not our problem.
O zaman bizim sorunumuz olmaktan çıkar.
No, it's our problem.
Hayır, bu bizim sorunumuz.
Even if our people didn't cause the problem, you know they'd take advantage of it.
Bu şeyi, bizim adamlarımız yapmamış olsalar bile, onlara bir avantaj sağlayacaktır.
But it's become our problem now, Tom, and we have got to find a way to solve it.
Oluşan bu problem artık bizim problemimiz, Tom, ve gidip bu sorunu bulup çözmemiz gerekmekte.
Let's talk about it when we've settled our problem.
Sorunumuzu çözdükten sonra bu konuyu konuşalım.
But you need not worry Reza It's not a problem from our side
Ama Rızacığım, sen endişelenme sorun bizim tarafta olamaz.
It's not our problem.
Bizim sorunumuz değil.
We will now pray for our client's continued success! It's no problem.
Önemli değil.
It's a real problem, but we have to weigh up... the environmental... evangelism... the benefit of that from the movie we're making... as opposed to the actual impact we make... bringing our cameras and vehicles to the places we want to film.
Bu gerçekten problem, fakat iyice düşünmek zorundayız... çevresel... inançları... Yaptığımız film açısından yararı, gerçek etkinin tam tersi bir şey yapıyoruz...... Kameralarımı ve araçlarımızı her yere götürüp, film yapmak istiyoruz.
But it's not our problem anymore!
Bu artık bizim problemimiz değil!
The problem is it's none of our business.
Sorun şu bu olay seni ilgilendirmiyor.
It's not our problem.
Bu bizim problemimiz değil.
It's a little late for me to make an exit now and survive so why don't you and I try to deal with our little problem here.
Şimdi yola çıktık, kurtulmam için biraz geç. O yüzden sorunumuzla başa çıkmaya çalışalım.
I'll just feel more comfortable if he's been by. If there's any problem, he's gonna fix it because we at B.E.C. Like to stand behind our products.
Sistemi kontrol edersek içimiz çok daha rahat edecek bir sorun varsa, hemen bulup onaracaktır
OK, it's time for our problem of the week.
Pekala şimdi sıra haftanın sorununa geldi.
well, yes, there is a problem but it's between cedric and laurent in fact, i mean... i believe our sons love each other.
Evet, aslında bir sorun var. Fakat Cedric ve Laurent arasında. Aslında, demek istediğim... sanırım oğullarımız birbirine aşık.
This time we've got a monarchist army on our hands. Led by aristocrat officers. There are 400 monarchists in Thiers'Assembly, it's their army.
Ama asıl problem, Merkezi Komite'nin ve Altkomitelerin durmadan karşıt-emirler vermesi.
IT'S NOT OUR PROBLEM. HE'S MINE?
Ama o benimle hiç bir şey yapmak istemiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]