English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ L ] / Laptops

Laptops traducir turco

219 traducción paralela
All laptops have the same design.
Bütün lap toplarda aynı tasarım var.
Thinking-machine laptops.
Hassas diz üstü bilgisayarlar.
And that means laptops.
Diz üstü bilgisayarda.
- Then we have this one prisoner... and the effect on him when McBride take out the TV sets and laptops.
- Sonra bir mahkumu ve- - McBride'ın televizyon ve bilgisayarların hücrelerden çıkartışını...
Without me, there would be no laptops, no Internet, no bar code readers.
Ben olmadan, Laptop olmayacak, internet olmayacak barkot okuyucuları olmayacak.
We can't all sit in coffee-houses and ramble on our laptops.
Her zaman küçük restoranlarda oturamayız ve laptopla uğraşamayız.
Laptops, you know?
Dizüstü bilgisayarlar falan.
Laptops... we've become a nation of "laptoppers"... writing orders on our laptops, more laptops...
Dizüstü bilgisayarlar. Dizüstü bilgisayarcılar milleti olduk. Talep formlarını onlara yazıyoruz.
Laptops, computers, ceiling cleaners.
Laptoplar, bilgisayarlar, tavan temizleyiciler.
Two high-end laptops and some jewelry.
İki diz üstü bilgisayarı ve biraz mücevher.
No one thinks to hide their briefcases or their laptops.
Ama kimse evrak çantasını veya laptop'larını gizlemeyi düşünmez.
I used to think those people who sat alone at Starbucks... writing on their laptops were pretentious poseurs.
Bazı insanların neden Starbucks'ta tek başlarına oturup kendini beğenmiş bir şekilde laptoplarına yazı yazdıklarını merak ederdim.
You know, but I guess gay people are more likely to come straight from the office with their laptops have a few drinks and that's when it happens
Fannie Lieber! Aman Tanrım! - Beni beklemen çok hoş.
Oh, so that way we leave the laptops unattended
Kızgın yabancılar gibi çıkmışım.
We just open our laptops and there we are, in colour.
Biz sadece bizim dizüstü açın ve orada biz renk vardır.
These new laptops are really... nice.
Bu yeni diz üstü bilgisayarlar gerçekten güzel.
Capacitors, relay switches, networkable laptops... power schematics for every hotel on The Strip.
Kapasitörler, relay değiştiriciler, ağ kurabilen laptoplar Cadde'deki bütün otellerin enerji şematikleri.
He was a bridge between the crusty old dukes who own Dorset and young rogue traders, with their Porsches and Armani laptops.
Dorset sahibi aksi ve yaşlı düklerle Porche ve Armani dizüstü bilgisayarları olan genç kozmetik tüccarları arasında bir köprü idi adeta.
If we gather electronic equipment, your cell phones, laptops, I can boost the signal and we can try again.
Elektronik ekipmanları, telefonları, laptopları bir araya getirirsek sinyali güçlendirebilirim.
At this time we'd like to ask that you discontinue the use of any electronic devices, pagers, cell phones, laptops, anything with a switch should now be in the off position.
Şu andan itibaren çağrı cihazı, cep telefonu, diz üstü bilgisayar gibi elektronik aletleri kullanmamanızı rica ediyoruz. Açma kapama düğmesi olan tüm aletler kapatılmalıdır.
Does your guy have two laptops networked together?
Adamda birbirine bağlı iki bilgisayar mı var?
I wonder how many students brought their laptops down.
Acaba kaç öğrenci yanında diz üstü bilgisayar getirmiştir?
As in these pubs for laptops that everyone hates.
Herkesin nefret ettiği şu cep telefonu reklamlarında olduğu gibi.
- Two laptops were recovered...
- Alınan iki dizüstü bilgisayar...
Lorenzo, you know those laptops we ordered for the Rainbow Club?
Lorenzo, Rainbow Klüp'ten sipariş ettiğimiz laptopları biliyor musun?
These geeks with their laptops can figure out ways to steal money from you.
Bilgisayar manyakları laptoplarıyla senden para çalmanın yollarını bulabilirler.
- Tony, are your laptops even on?
- Tony, bilgisayarın açık mı?
Laptops were stolen from an agency car two weeks ago.
İki hafta önce büroya ait bir araçtan diz üstü bilgisayarlar çalınmıştı.
It is impossible to isolate the conduits and monitor the laptops.
Hatları izole ederken laptoptan aynı anda gözlemlemem fiziksel olarak imkânsız.
Paper work, laptops, any kind of information.
Dökümanlar, diz üstü bilgisayarlar, her türlü bilgi.
Now, if we can gain access to their phones and laptops, we can plant some trackers, maybe open some back doors.
Telefonlarına, diz üstü bilgisayarlarına ulaşmayı başarabilirsek,... takip cihazları yerleştirebiliriz, belki bazı arka kapıları açabiliriz.
Please turn off all cell phones, laptops, and other electronic devices and place them on that table.
Lütfen telefonlarınızı, dizüstlerinizi... ve diğer elektronik eşyalarınızı kapayıp şu masaya koyun.
Our laptops were receiving the same data stream, Rodney.
Laptoplarımız aynı data akışını alıyordu, Rodney.
We're Giving Away 10,000 Free Laptops To Schoolkids Down There,
Oradaki öğrencilere 10.000 tane bedava dizüstü bilgisayar veriyoruz.
Even your friendly neighborhood laptops are all crashing, victims of the same corrosive virus that infected the ATMs.
Hatta çevre dostu dizüstü bilgisayarlar bile bozuluyor, ATM'leri etkileyen virüsün aynısı.
Most of the passengers had tucked into their laptops and their books, and many of them were sleeping
Yolcuların çoğu dizüstü ve kitaplarına gömülmüş ve çoğu da uyumaktaydı.
Meg, you are so full of crap. You're like those people who sit in Starbucks and publicly write on their laptops.
Meg, yaptığın şey çok saçma, Starbucks'ta oturup dizüstü bilgisayarlarıyla bir şeyler yazan insanlar gibisin.
The thief got away with 4 laptops, external hard drives, and a satellite.
Hırsız 4 tane laptop harici hard disk ve bir kamera almış.
destroyed alienating? loosing a client and attracting the attention of someone who treats hellions like his own personal laptops ?
Büyücü değneğini yok ettirmek, Murphy ile aranı açmak, bir müşteriyi kaybetmek ve Hellion'ları deney köpekleri gibi kullanan birinin dikkatini çekmek oldu.
I mean, it is bad enough when they listen to music on their laptops, but now they sit there and they talk to them.
Yani, dizüstülerinde müzik dinlerken bayağı kötü oluyor,... ama şimdi orada oturmuş onlarla konuşuyorlar.
AND I WANT Y'ALL TO GO THROUGH THE HOUSE COLLECTING LAPTOPS, COMPUTERS, AND CELLPHONES, PLEASE.
Hepinizin eve dağılmasını dizüstü ve masaüstü bilgisayarları ve cep telefonlarını toplamasını istiyorum, lütfen.
DETECTIVE DANIELS, CELLPHONES, LAPTOPS?
Dedektif Daniels, cep telefonları, ve dizüstü bilgisayarları?
yes. - Laptops should be out of their cases!
Diz üstü bilgisayarlarınızı çıkarın!
Maybe whatever was on these laptops is something to die for.
Bakalım başka parmak izi var mı? Belki de bu bilgisayarlarda uğrunda ölünecek bilgiler vardı.
You get any prints off the laptops?
Bilgisayarlarda parmak izi çıktı mı?
No more mindlessly surfing on our laptops while watching television.
Televizyon izlerken, laptoplarımızda düşüncesizce sörf yapmak yok.
Remove your keys, any metal objects. Laptops out, please.
Anahtarlarınızı, metal eşyalarınızı, laptoplarınızı koyun lütfen.
He has two laptops.
İki dizüstü bilgisayarı var.
I couldn't do this on a hundred laptops.
Bunu yüz tane dizüstüyle de yapamam.
Remove all laptops and electronic devices from their cases and place them...
Laptoplarınızı ve ve elektronik eşyalarınızı kutularından çıkarınız. Bu eşyalarınızı plastik kutulara...
A database, one of our laptops,
Bir veri tabanı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]