Lay low traducir turco
927 traducción paralela
Yeah, we can lay low, get some rest, get some money.
Evet, göze batmamaya çalışırız. Biraz dinleniriz, para biriktiririz.
For the time being, lay low.
Şimdilik ortalıkta görünme.
Get upstairs and lay low.
Yukarı çıkın ve yere yatın.
Lay low and keep your mouth shut.
Saklan ve ağzını sıkı tut.
Mueller wants me to lay low in some sort of private hospital for awhile.
Müller bir süre özel bir hastanede yatmamı istiyor.
Grab yourself a hamburger and lay low.
Kendine bir hamburger al ve belaya bulaşma.
The painter told me. If we don't lay low for a while, everyone'll be hunting for us.
Eğer ortalıktan biraz kaybolmazsak, herkes bizim yüzümüzden avlanacak.
To lay low, he'll ask for help.
Gizlenebilmek için yardım isteyecek.
The wedding's gotta be a fast one. Now, lay low and stick close by the phone.
- Düğünün çabuk olması gerekiyor.
I just have to lay low for a while.
Bir süre ortalıkta gözükmemem lazım sadece.
Better lay low.
Göze batmasan iyi olur.
Just lay low.
Sadece aşağıda kal.
In business, you use a dummy and lay low.
- Anlıyorum. İş için, aptal birini kullanıp gizlenirsiniz.
With Slim back, you better lay low for a while.
Slim`le beraber geldi, iyisimi bir süre saklanalım.
We can't lay low.
Saklanmayacağız.
We thought we'd lay low up here.
Ve sonra hemen buraya gelip gizlenmeyi düşündük.
If we lay low, the coppers are gonna smell fish.
- Gizlenirsek, aynasızlar kokuyu alır.
Lay low behind the oven.
Sobanın arkasına uzanıver.
You and the others better lay low for a few days.
Diğerleriyle beraber birkaç gün gözden ırak olun.
Listen, Angel Eyes said for us to lay low for a few days but we'll keep close enough to keep an eye on things.
Dinleyin. Melek Göz, birkaç günlüğüne dikkat çekmememizi istedi. Ama işlere de göz kulak olabilmek için fazla uzaklaşmayacağız.
Now, we're just gonna lay low and build time.
Şimdi geri çekilip zamanımızın gelmesini bekleyeceğiz.
That's why I lay low at the security company, trying to get back on my feet.
O nedenle saklanıyordum! gücümü toplamak için!
We're gonna lay low until you're ready to go.
Sen hazır olana kadar, kalacağız.
He's going to help us, but we've got to lay low for a while until he makes connections.
Bize yardım edecek ama bağlantıları sağlayana kadar beklememiz lazım.
Tell Everybody you are going to New York. just lay low til the publishers and the financers come back.
Herkesler New York'a döneceğini söyler editör ve finansörler gelene kadar yan gelip yatarsın.
A lot of those guys lay low by making small money off dumb saps. So where do I come in?
- Ben bu işin neresindeyim?
Well, if they're looking to lay low for a couple of days, it's worth a shot.
Bir kaç gün gizlenmek için oraya gitmiş olabilirler, denemeye değer.
I won't make any demands on Taeko, but if she could just lay low long enough for Yukiko's marriage...
Taeko'ya hiçbir baskı yapmayacağım fakat ya bunu Yukiko'nun evliliğini mahvetmek için yapıyorsa.
We've got to lay low for now.
Şimdilik saklanmalıyız.
- You're gonna have to lay low for a while.
- Bir süre ortalıkta görünmeyeceksin.
You gotta lay low.
Ortalıkta görünmemelisin.
Now I gotta lay low? Jesus!
Ama şimdi ortalıkta görünmeyecekmişim.
Until you get there, you lay low.
( Crockett ) Eğer Oraya Ulaşırsak.. Sen Büyük İhtimalle Yatıyor Olacaksın..
Until he gets back, we lay low.
O dönene kadar ortalarda gözükmemeliyiz.
- Had to lay low for a while.
- Bir müddet iş yapmayacağım.
Lay low!
Yere yatır!
You give me this stick and tell me to lay low.
Bana bu sopayı verdin ve saklamamı söyledin.
You could lay low for a while, say 30, 40 years.
Bir süre saklanırdın, mesela 30, 40 yıl.
( sighs ) well, just how long do i have to lay low before i get to go topside?
Peki, ne kadar zaman saklanmam lazım yukarıya çıkmadan önce?
We fly first class to Detroit and lay low for a couple weeks.
Detroit'e 1. sınıfta gidelim ve birkaç hafta ense yapalım.
We'll lay low for a while, a couple of years.
Birkaç yıl ortalıkta görünmeyiz.
We go to the city, we lay low for a couple of days.
Şehre ineriz, birkaç gün gizleniriz.
The scum wants to lay low for a while, till he starts another killing spree.
Katil yeni bir cinayet serisine daha başlamadan önce bir süre ortalığın yatışmasını bekliyor.
You better lay low for a while.
Siz de bir süre ortalıkta görünmeseniz iyi olur.
Anytime Annie. Well, lay me low.
Evetçi Annie.
It's not his fault that a snowball was enough to lay him low
Ufacık bir kartopu bile akademik kariyerini bitirmeye yetti. Onun kabahati değil ama elimde bir hasta var.
You trip me up and lay me low
Beni faka bastırdın, yatağa düşürdün
So hurry. It's very low for an agent.
- Bir menajer için aşağılayıcı.
Stooping pretty low bringing me in like this.
Bu şekilde buraya getirilmem, çok aşağılayıcı.
Lay low?
Görünmemeli miyim?
Sensors indicate low-level energy readings, but the only life signs are the away team.
Algılayıcılar düşük seviyeli enerji okuması saptıyor, ama saptanan tek yaşam sinyali sizin takımın sinyalleri.
lowen 86
lower 229
lowe 112
lowell 66
lowry 44
lowery 40
lowan 19
lowndes 22
lower your voice 120
lower east side 16
lower 229
lowe 112
lowell 66
lowry 44
lowery 40
lowan 19
lowndes 22
lower your voice 120
lower east side 16